04 Şubat 2020 00:22

Prof. Dr. Mayda Gürsel: Koronavirüs belirti vermeden de yayılabiliyor

Koronavirüsün semptom vermeden yayılabildiğini belirten Prof. Dr. Mayda Gürsel, havaalanlarında sadece ateş belirtisi taramalarının, belirti vermeyen insanları kaçıracağı için riskli olduğunu söyledi.

Prof. Dr. Mayda Gürsel|Fotoğraf: Selen Akçakoca

Paylaş

Selen AKÇAKOCA
Ankara

Çin’de hızla yayılan koronavirüs birçok ülkede endişeye yol açıyor. Koronavirüs ile ilgili merak edilen soruları ODTÜ Biyolojik Bilimler Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Mayda Gürsel ile konuştuk. İlk araştırmalarda aynı evde bulunan 6 enfekte olmuş bireydeki virüsler incelendiğinde; bu 6 bireyde de mutasyona uğramış farklı bölgeler olduğuna dikkat çeken Gürsel, “Bunlar iyiye işaret değil, çünkü bu kadar rahat yayılabilen bir virüsün özellikle de semptom vermeden yayılabildiğine dair bulgular var. Mesela havaalanlarında sadece ateş belirtisi taramaları, semptom vermeyen insanları kaçıracaktır. Bu da oldukça riskli bir durum.

Koronavirüsün insan vücudu üzerinde ne gibi etkileri var?
Çok yeni bir virüs olduğu için kökeni hakkında da açık olmayan noktalar var. Önce Çinli bir grup, yılana yakın bir virüs olduğuna dair bir yayın çıkarttı. Daha sonra ocak ayı içinde yayımlanan yeni bir çalışmada ise bu virüsün yarasalarda bulunan koronavirüs ile benzerlik gösterdiğini ortaya koydu. Fakat çok yüksek bir benzerlik göstermiyor. Genelde hayvandan insana geçen virüslerde bir genetik çeşitlenme olayı gerçekleşir ama bu virüste o tür bir genetik çeşitlenme olayına rastlanmıyor. Genom dizilemesinde böyle bir durumla karşılaşılmadı. Evet, yarasadaki koronavirüsle akrabalık var ama yapılan son araştırma, bu virüsün özellikle orta bölgesindeki bir bölümün başka hiçbir koronavirüsle bağlantısı olmadığını ortaya koydu. Bu da gizemli bir durum olarak değerlendiriliyor.

Neden gizemli?
Bu bölümün ilk defa ortaya çıkan ilginç bir sekans olduğu düşünülüyor. Bunun neyi işaret ettiği şimdilik kimse tarafından bilinmiyor. Fakat Almanya’da ve Filipinler’deki veriler şunu gösteriyor ki; hayvandan insana geçme sürecinden sonra insandan insana bulaşması için virüsün bir mutasyon geçirmesi gerekiyor. Şu an bu virüsün insandan insana bulaştığı biliniyor. Bu virüs bir RNA virüsü olduğu için de mutasyon hızı oldukça yüksek. İlk araştırmalarda aynı evde bulunan 6 enfekte olmuş bireydeki virüsler incelendiğinde bu 6 bireyde de mutasyona uğramış farklı bölgeler olduğu gözüküyor. Bunlar iyiye işaret değil, çünkü bu kadar rahat yayılabilen bir virüsün özellikle de semptom vermeden yayılabildiğine dair bulgular var. Mesela havaalanlarında sadece ateş belirtisi taramaları, belirti vermeyen insanları kaçıracaktır. Bu da oldukça riskli bir durum.

Bu virüsün semptomları nelerdir?
Üst solunum yollarında nezle gibi bir semptom yaratmıyor fakat alt solunum yollarını etkiliyor. Nefes darlığı en önemli semptom ve virüs direkt zatürreye yol açıyor. 60 yaş üstü kişilerde çok daha ağır seyrettiği söyleniyor. Bu durumda başka hastalıkların varlığı da etkili oluyor. Bunun yanında 21 yaşında bir genç de koronavirüsünden kaynaklı hayatını kaybetti. Yani sadece yaşlılar etkilenmiyor. 2003 yılındaki SARS virüsü ile benzer bir virüs ama bu virüs, SARS virüsündeki enfekte olma hızını geçmiş durumda.

Virüsün evrimleşme hızıyla yayılması arasında bir bağlantı var mı?
Var. İnsana çok daha rahat adapte oluyor. Hızlı mutasyon da daha kolay enfekte olmaya sebep oluyor. Bu virüsün nasıl bulaştığı henüz tam olarak bilinmiyor. Direkt olarak havadaki partiküllerden mi bulaşıyor yoksa temas yoluyla mı bulaşıyor, idrarda ya da dışkıda bulunuyor mu gibi sorular henüz bilinmeyen sorular ama insandan insana bulaştığı kesin.

Virüs insan vücuduna nasıl yerleşiyor?
Bir virüsün yüzeyinde birtakım proteinler var. Hedef hücrelerde bunların bağlanabildiği reseptörler olması lazım. Bu virüsün hedefi akciğer hücreleri. ACE 2 adında bir reseptör var. SARS virüsü de aynı reseptöre tutunuyor. Hücrenin içerisine girip hücrenin sentez mekanizmalarını ele geçiriyor. Akciğerdeki hücreleri bu yolla enfekte edip zatürreye yol açtığı düşünülüyor.

Bu virüsü engellemenin bir yolu bulunuyor mu?
Şu anda Avustralya’daki bilim insanlarının açıklamaları var. National Institutes of Health’in (ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri, NIH) açıklaması var. Bu kurumlar aşı ile ilgili çalışmalara hızlıca başladıklarını duyurdular. Çin’in konu ile ilgili kendi açıklamaları mevcut. Bu tür virüslerle savaşmak aşı açısından bazen kolay olmayabiliyor çünkü mutasyona bağlı yüzeydeki reseptöre bağlı proteine karşı antikor ürettirilebilir. Fakat virüs mutasyona uğradığında o antikor etkisiz hale gelebiliyor. Bunu henüz bilmiyoruz fakat aşı konusunda iki yol mümkün. Virüsün proteinleriyle antikor üretmek mümkün ya da virüsün proteinleriyle insanların antikor üretmesini sağlayacak aşı yapmak mümkün. Bunlar önce preklinik (Sentezlenen ilaç moleküllerinin insan üzerinde denenmeden önce etkisinin incelendiği araştırmalar) deneylerde test edilecek, burada etkinliği görülürse hızla insanlarda uygulamaya başlanabilir. Aşı dışında bir de antiviral ilaçlar var. Şu anda klinik fazda olan bazı potansiyel ilaç adayları var ama henüz piyasada olan ilaçlar değil. Bu ilaçlar virüsün birtakım proteinlerini engelleyecek ilaçlar. Onların ciddi enfeksiyonlarda devreye girmesi mümkün. Bağışıklık sistemi uyarıcı başka ilaçlar da var. Bu aşamada bu yöntemler de deneniyordur diye düşünüyorum.

Virüslere karşı aşı araştırmaları nasıl gerçekleştiriliyor?
U.S. Food and Drug Administration (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi, FDA), Amerika’da aşılara onay veren bir kurum. Aşıları denetleyecek bilim insanlarından oluşturulan bir kurul var ve bu kuruldaki bilim insanları da bu alanda en yoğun çalışmaları yürüten kişiler. Şirketlerin deneylerini anlattıkları detaylı bir dosya ile gerçekleştirdikleri başvuruları bu kurul tarafından en ince ayrıntısına kadar denetleniyor. FDA ve NIH içinde çalışan bilim insanlarına ait çokça patent bulunuyor. Fakat bu kurumların görevi aşıları satmak değil. Şirketler bu patentler üzerinden aşılar geliştirerek satışa sunuyor. Belirli moleküller üzerinden üretilen aşıları büyük şirketler ciddi sermayeler ile üretip satıyorlar fakat aşılar ilaç endüstrisi açısından ilaçlar kadar kârlı değil. Günümüzde aşı karşıtlığı diye bir durum ortaya çıktı. Maalesef konu hakkında bilgisi olmayan insanlar kitaplar yazıyorlar ve aşıyı savunanlar ilaç endüstrisini desteklemekle suçlanıyor. Bu akıl alır bir durum değil. Ben de ilaç endüstrisinin birçok uygulamasına karşıyım ama aşı karşıtlığı çok tehlikeli bir durum. Aşılar bizim için oldukça önemli. Umuyorum ki koronavirüs için de en kısa zamanda bir aşı geliştirilir. 1918 yılında “İspanyol gribi” adıyla geçen hastalık milyonlarca insan öldürdü. Bu da tıpkı onun gibi bir durum. Milyonlarca insan karantina altında. Özellikle Vuhan’da sokaklar bomboş, insanlar evlerinden çıkmıyor ama Çin bu konuda önemli bir önlem aldı. Umuyorum ki bu sayede çok tehlikeli olmadan biter bu salgın.

Bu virüsten korunmak için neler yapılmalı?
En önemli şey çok sık el yıkamak. Özellikle toplu taşıma kullandıktan sonra el, ağıza ve göze sürülmemeli. Gözden de bulaşabilir. Özellikle solunum yollarını etkileyen bir virüs olduğu için toplu taşıma kullandıktan sonra en az 20 saniye eller sabunlu suyla yıkanmalı. Hasta insanlardan uzak durmaya çalışmak da önemli. Ciddi ateş ve diğer belirtiler varsa insanın toplumdan kendisini izole ederek başka insanlara bulaşmasının önüne geçmesi gerek. Özellikle Japonya’da maske kullanımı bu konuda çok yaygın. Bunun dışında farz edelim ki bu virüs Türkiye’ye geldi. Bunun için de belirli hazırlık planları yapılması lazım ama bu konuda ülke nasıl bir önlem alıyor bilmiyorum.

Ülke genelinde nasıl bir hazırlık planı yapılmalı?
Alternatif yollar denenebilir. Henüz bir ilaç bulunmuş değil ama birtakım araştırmaların sonucunda bulunmuş önemli moleküller var. Mesela biz CpG oligonükleotidlerle ilk çalışmaya başladığımızda bu molekülleri farelere verdiğimizde 3 gün sonrasında bağışıklık sisteminin aktive olmasıyla bakteri ve değişik virüsler bu hayvanlara öldürücü düzeyde verildiğinde büyük bir çoğunluğunun korunduğunu gördük. Bağışıklık sisteminin önceden aktive edilmesi yaklaşık 3 hafta boyunca koruma sağlıyor. Bu gibi çalışmalar yurt dışındaki belirli hükümetler tarafından değerlendiriliyor. Böyle bir viral salgın olduğunda ve hiçbir yöntem çalışmadığında bu gibi alternatifler denenebiliyor. Buna yönelik bir bütçe ayrılıyor ve bir acil durum planı geliştiriliyor. Fakat Türkiye açısından bir hazırlık planı olduğunu düşünmüyorum.

ÖNCEKİ HABER

Ocak ayında 27 kadın öldürüldü

SONRAKİ HABER

Ölüm orucunda olan Grup Yorum üyeleri için çağrı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa