Türkiye yolsuzlukta en kötülerden: İklim değişirse yargı cerahate neşter vurur
2019 yolsuzluk algı endeksine göre Türkiye, geçen yıl 13 basamak daha geriledi. Türkiye’de cezasızlık yaygın ve yargının yolsuzlukla mücadele gücü zayıf.
Fotoğraf: Uluslararası Şeffaflık Derneği
Levent TÜZEL*
Türkiye yolsuzlukla mücadelede eden değil, adeta yolsuzluğa yol veren bir ülke. Yolsuzlukla mücadelede dünyanın en kötü sınav veren ülkelerinden biri. Uluslararası Şeffaflık Örgütünün, 2019 yolsuzluk algı endeksine göre Türkiye, geçen yıl 13 basamak geriye düştü.
Dünya yolsuzlukla mücadelede sıralamasında 91. sırada yer alan Türkiye, 2013 yılından itibaren en çok düşüş yaşayan 3 ülkeden biri. Türkiye’de cezasızlık yaygın ve yargının yolsuzlukla mücadele gücü zayıf. Kamu ihaleleri şeffaflıktan, denetimden ve hesap verebilirlikten yoksun. "Eş dost" besleme mekanizmasına dönmüş durumda.
Yolsuzluk şüphesi karşısında harekete geçmesi gereken cumhuriyet savcıları tutuk!
Eski Cumhuriyet Savcısı İlhan Cihaner ise umutsuz değil, "Siyasi iklim değişirse yargı harekete geçer" diyor.
CEZASIZLIK BİLİNÇLİ BİR TERCİH
Uluslararası Şeffaflık Derneği, "Yolsuzlukla mücadele ve yargı" başlıklı bir panel düzenledi.
Panel konuşmacılarının tümü hukukçuydu; Eski İstanbul Barosu Başkanı Turgut Kazan, Eski Savcı ve Milletvekili İlhan Cihaner ve Bilgi Üniversitesi hocası Turgut Tarhanlı.
Panelistlerden ilk söz alan İlhan Cihaner, kamu görevlilerinin adının karıştığı uluslararası alanda ifşa olan olayları hatırlattı; Offshore bankacılık yöntemi ile vergiden kaçınma örneklerini ve kimi kamu yöneticilerinin yurt dışı hesaplarını ifşa eden "paradise papers" belgeleri gibi.
Cihaner, Japonya’da benzer davalar yüzde 99 mahkumiyetle sonuçlanırken, Türkiye’de cezasızlıkla sonuçlanmasın bilinçli bir tercih olduğunu vurguladı. Yasa düzenlemesinde cumhuriyet savcısının suç şüphesi oluştuğunda hakikati derhal soruşturmak zorunda olduğunu, ancak günümüz pratiğinde bunun gerçekleşmediğini söyledi.
Yüz kızartması gereken yolsuzluk örneklerinin, "yüzsüzlük ve arsızlığa" vardırıldığını söyleyen Cihaner, yargının sessizliğinin nedenini şöyle özetledi: "Führer (Alman diktatör Hitler) döneminde olduğu gibi Türkiye’de de ‘Reis olsaydı ne yapardı’ diyerek hareket eden ve karar veren yargı mensupları var maalesef."
Tarikat ve vakıfların devlet imkanlarıyla istismar boyutlarını büyüttüğüne dikkat çeken Cihaner, her şeye rağmen "Termik santrallere filtre süresinin uzatılmasının önlenmesi" örneğinde görüldüğü gibi mücadelede ısrarın kazanım getireceğini belirtti. Siyasi iklim değiştiğinde kimi yargı mensuplarının da harekete geçebileceğini, elindeki bilgileri paylaşacak kamu görevlileri olacağını kaydetti.
TEK ADAM SİSTEMİ YOLSUZLUĞU BESLİYOR
4 dönem baro başkanlığı yapmış deneyimli hukukçu Turgut Kazan, yetkilerin tek elde toplanması, TBMM’nin yetkisinin tırpanlanması, yasamanın devre dışı bırakılarak denetim yollarının kapatılması gibi tek adam rejiminin getirdiği yeniliklerin yolsuzluk artışlarına hazırladığı zemine dikkat çekti.
Yeni rejimin hukuk dışılık örneklerini sıralayan Kazan, şimdiye kadar çıkartılan 55 adet cumhurbaşkanı kararnamesindeki hukuki garabete dikkat çekti. Rektör atamasında kendi istediği kişinin durumu uymadığı için 3 yıllık profesör şartının kaldırılması, dünyada örneği görülmedik şekilde İzmir’de 1900 metrekare alan için imar değişikliği yapılması, 11 acele kamulaştırma kararı çıkartılması gibi örnekleri art arda paylaştı.
Şu örneği ise ayrıntıları ile aktardı:
"Çeşme ve Urla’da 511 parsel turizm alanı ilan edilir. Bunun içinde zamanında DİSK Genel-İş Başkanı Abdullah Baştürk tarafından işçilerin tatil yapması için alınan ancak sit alanı gösterildiğinden üzerine tesis yapılamayan 61 dönümlük arazi de vardır. Şimdi bu alan Katarlılara üzerinde açılacak kanalla birlikte hediye edilecek.
Bu vakti zamanında darbeci Kenan Evren’in, Ankara’daki Genel-İş sendikasının binasını Anayasa Mahkemesine devretmesini çağrıştırıyor. Bir diğer dikkat çekici ayrıntı ise söz konusu alana adeta teğet geçen DHMİ’nin Ensar Vakfına devrettiği alanın kapsam dışı tutulmasının başarılması."
SAVCIYA DA FAKÜLTEYE DE MÜDAHALE
187 ayda 186 kez değiştirilen kamu ihale yasasının, her seferinde, iktidarın ihtiyaçlarına yönelik "yaptım oldu" şeklinde düzenlendiğinin altını çizen Kazan, iktidarın hukuka müdahalesine somut örneklerle dikkat çekti:
"Belediye ihalelerinde ihaleye fesat karıştırmaktan zamanında çokça haber konusu olmuş iktidar partisinden İstanbul, Ankara, Bursa, Balıkesir belediyeleri soruşturma konusu yapılmazken muhalifin yönetimindeki İzmir, Eskişehir belediyeleri için davalar açıldı. Man Adası yolsuzluğu soruşturmasını yürüten Anadolu adliyesindeki 3 ayrı mahkeme yargıcı, dosya kendilerine tevdii edildiği gece görevden alınıp yerlerine yenileri atandı.”
Kazan ayrıca iktidarın yaptıklarına itiraz eden bir hukuk neslinin sesinin kısılması için hukuk fakültelerindeki eğitim kalitesinin de düşürüldüğünü dile getirdi:
“Eğitimin kalitesinin düşürülmesiyle kalmayıp Eskişehir örneğinde olduğu gibi hukuk felsefesi bölümüne ilahiyatçı bir hoca getirerek hukuk fakülteleri ilahiyat fakültelerine dönüştürüldü.”
GARANTİ VERİP ZARAR OLUŞTURAN YÜCE DİVANDA YARGILANABİLİR
Konuşmalarda yolsuzluğun halkın kolayca yiyip yutacağı bir şey olmaktan çıktığına, eski Başbakan Davutoğlu’nun suçlamalar karşısında son görev yapmış devlet adamlarının mal varlığı ve işlemlerinin araştırılması çağrısı yapmak noktasına geldiğine dikkat çekildi.
Düzenin böyle gitmeyeceği hususunda birleşildi.
Turgut Kazan zamanında tüketim fazlasına yol açmaktan Yüce Divanda yargılanan enerji bakanı örneğindeki gibi Afyon, Kütahya, Uşak Havalimanları açarak garantiler verip zararlar oluşturmuşların Yüce Divanda benzer şekilde yargılanabileceklerini vurguladı.
YOLSUZLUK KARŞISANDA ÖZGÜR MEDYA ŞART
Yolsuzluk konusunu insan hakları boyutuyla irdeleyerek, hukuk normlarının kişiye özel olamayacağını belirten Turgut Tarhanlı, yolsuzluk alanında görev yapması beklenen kamu denetçiliği kurumunun cumhurbaşkanınca atanması çelişkisine dikkat çekti.
Panelin düzenleyicisi Uluslararası Şeffaflık Derneği Başkanı Oya Özaslan da konuşmasında; yolsuzlukla mücadelede özgür medya ve bağımsız yargının varlığına duyulan ihtiyaca işaret etti. Yolsuzluk suçlarında takipsizlik kararlarında artışa ve cezasızlığın genel görünüm kazandığına dikkat çekti.
* Hukukçu