07 Şubat 2020 23:30

Elazığ'dan bir yurttaş yazdı: Soğuğu atlatacağız ama yediğimiz ayazı unutmayacağız

Elazığ’da depremi yaşayan bir yurttaş Evrensel’e mektup yazdı: Deprem, sanki hayatımızın bir parçası oldu.

Fotoğraf: Şükrü Gündüz/AA

Paylaş

Mehmet. Ş. KILAGÖZ
Elazığ

Sivrice’de yaşanan ve 6.8 büyüklüğünde yaşanan depremin ardından adı sıkça gündemde tutulan Elazığ’da doğdum ve büyüdüm. Halen de Elazığ’da ikamet etmekteyim. Yoksul ve emekçi mahallerde ömrüm geçti. Karşıyaka, Salıbaba şimdide Sanayi mahallesinde oturmaktayım. Bu yaşıma kadar böyle bir deprem görmedim. Duvarların çağırdığını duydum. Binaların nasıl sallandığına şahitlik ettim. Deprem sonrası (ben dahil) etkilenen tüm Elazığlılar ilk gün sokaklarda, nereye gidecek? Ne yapacak? Bir sağa bir sola dönüp durduk. Elimde telefon kız kardeşlerime ulaşmaya çalışıyorum. Telefon çekmiyor. Hat yok. İyiler mi diye telaşlanıyorum. Sonunda ulaştık. O geceyi ve sonraki geceyi soğukta, dışarıda geçirdik. Sonra eniştemizin dükkânına yerleşmeye karar veriyoruz. Eve girmeye çekiniyoruz. Dükkan zeminde. Deprem olursa daha rahat kaçarız düşüncesindeyiz. Uyumak yok. Üzerinden günler geçti. Halen insanlar tedirgin, panik ve korku içinde. Her gün artçı depremler oluyor. Elimizde telefon depremi takip ediyoruz, “3 oldu, 1 oldu, derinlik şu kadar” deyip yorumlar yapıyoruz. Deprem, sanki hayatımızın bir parçası oldu.

Hasar tespit çalışması yapılıyor. Mahallede yıkılacak evler belirlendi. Öyle yerler yıkıldı ki çocukluğumuzun geçtiği yerlerdi. Şimdi o yerler savaş alanını andırıyor. Deprem sadece evleri değil çocukluğumuzu ve gençliğimizi de yıktı.

Dışarıda her köşede bir çadır var. Her çadırda bir hayat var. Hava soğuk, dışarıda yağmur. Çadırda yaşam mücadelesi var. Gelen yardımlar talana dönüyor. Kimi alıyor. Kimi hiçbir şey alamıyor. Adaletsiz bir dağıtım var.

İnsanlar doğu garajının oraya yeni yapılan külliyenin önünde birikip koliyle yumurta almaya çalışıyor. 30 adet yumurta için neler yapılmıyor ki. Bir aileden üç beş kişi gidiyor. Her birisi bir koli alsa beş koli eder. Ama komşusunun gözüne batıyor. Komşu beş aldıysa ben neden bir tane alıyorum diyor. Bu deprem yardımları bile insanları birbirine düşürüyor. Yardımın dağıtılma şeklini ve yoksulluğu suçlamıyor da komşusunu suçluyor. Sanayi mahallesi muhtarlık binası sürekli kalabalık. İsim yazdıranlar, telefon ve TC kimlik numarası yazdıranlarla dolu. Olur da bir yardım gelirse alayım diye.

Mahalleyi geziyorum sokaklar hiç bu kadar karanlık olmamıştı. Evlerde kalan çok az insan var. Sokaklarda insanlar yok. Esnaf erken kapatmış. Çadırda sobası olan şanslı.

Duvarları çatlamayan, bacası yıkılmayan ev yok neredeyse. Hasar tespit çalışması yapılıyor. Tespit yapanlar başka illerden gelen yabancı insanlar. Dolayısıyla mahalleyi bilmiyor, sokakları tanımıyor. Elindeki tablete göre hareket ediyor. Gözle kontrol ediyor. ‘Az hasarlı’ diyor. ‘Oturabilirsiniz’ diyor. Nasıl güvenelim? Korkuyor insanlar. Her gün artçılar olurken nasıl girelim eve? Bacalar yıkılmış. İtfaiyeyi arıyoruz çatıdan yıkılmış molozu alsın diye, cevap; ‘düşme tehlikesi yoksa alamayız’ oluyor. Kim garanti veriyor düşmeyeceğine? Kim alacak peki onları? Her gün bir deprem daha olacak korkusuyla eve giremeyen o insanlar çatıya çıkıp moloz mu temizleyecek?

Elazığ’da her sokakta neredeyse evden eve taşımacılık yapan araçlar duruyor. Nereye gidiyor bu kadar ev? Elazığ’da eşyasını kurtarmaya çalışan insanlar ya boş bir dükkan bulup ya da akrabasının bahçesine eşyalarını koyuyor. Kiraya çıkacak ev yok! Olan da kirayı yüzde yüz arttırmış. 2000 lira 1000 lira diyorlar. Emekli maaşı alan, asgari ücretle geçinmeye çalışan insanlar nasıl yaşayacak? ‘Elazığ sahipsiz’ diyoruz kızıyorlar. Evet sahipsiz. ‘Afet bölgesi’ ilan edilsin. Yasanızla, kanununuzla yapılacak ne varsa yapın! Diyoruz. Olmaz! Sebep? …

Yıllarca buradan vekil çıkarmadınız mı? 5’te 5 deyip övünen siz değil miydiniz? Şimdi de 4 vekil bir belediye başkanınız yok mu? Sonuç şu: Yardım gelir kime gittiği belli olmaz. Başka partilerin belediyesinde, dayanışma duygusu içinde olan insanlar yardım gönderir, başka partiler yardım gönderir, ‘siyasi’ denilerek geri gönderilir. ‘Yardım yapılacaksa biz yaparız’ diyorlar. Ama asıl siyaseti sizler yapıyorsunuz. Sınıfta kaldığınızı tüm Elazığ görüyor artık. Portakal dağıtarak bu insanların sorununun çözülmeyeceğini anlayacaksınız. Seçimlerde göreceksiniz. Sahipsiz Elazığ bunu da atlatacak. Yaralarını kendisi saracak. Sarmasını da iyi bilir ve siyasi şovları kimin yaptığını ‘sözde’  milletin vekillerine hatırlatacak. Soğuğu elbet atlatacağız ama yediğimiz ayazı unutmayacağız.

ÖNCEKİ HABER

HDP Sözcüsü Günay Kubilay: “Türkiye askerinin İdlib’de ne işi var?”

SONRAKİ HABER

SANA: Suriye ordusu Seraqib’e girdi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa