Şiddet, taciz, tecavüz, önlenmiyor; hayatlarımıza müdahale ediliyor
Şiddeti, tacizi, tecavüzü, cinayetleri önlemek bir yana, kadınların kamusal alandan çekilmesine yol açacak, hayatlarına müdahale edecek bekçilik uygulamasına kadınlar itiraz ediyor.
Fotoğraf: DHA
Elif Ekin SALTIK
2007 yılında değiştirilen Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu, 2015 yılında polise sınırsız yetkiler tanıyan İç Güvenlik Paketi ile perçinlenmiş ve yurttaşların demokratik hakkı olan protesto hakkını fiilen kullanılamaz hale getirmişti.
Yine 5 yıl önce, semtlerde hırsızlık vakalarının artması üzerine, “Her mahalle hatta her sokak kendi güvenliğini sağlamak üzere kendisi ‘bekçi’ istihdam etsin” diye başlayan “bekçilik” tartışmaları, bugün polis yetkisine sahip bekçi gücü oluşturulmasına kadar gelmiş durumda. Bekçilere kimlik sorabilme, araç durdurma, üst araması yapabilme ve silah kullanma yetkisi ile adli görevler verilmesi gibi düzenlemeleri içeren 18 maddelik ‘Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi’ yakın zamanda Meclis İçişleri Komisyonunda kabul edildi. Teklifteki “sıvazlayarak arama” yetkisi itirazlar üzerine metinden çıkarıldı ancak bu kez bekçilere, durdurdukları kişileri “elle dıştan kontrol ederek” arayabilme yetkisi verilmek isteniyor. Toplam 21 bin 318 bekçinin sadece 70’inin kadın olduğu bir tabloda bu geniş yetkiler, kadınları daha fazla kaygılandırıyor. Hele de 2019 yılının ocak ayında bir polisin arabasını durdurduğu ve polis aracında alıkoyduğu kadına tecavüz etmesi; yine 13 Ocak 2020’de Antalya’da yaşanan başka bir olayda trans kadının evine girmeye ve ceza yazmaya çalışan bekçilerin kadını darp etmesi ve zorla karakola götürmesi gibi olaylar ortada duruken...
Şiddeti, tacizi, tecavüzü, cinayetleri önlemek bir yana, kamusal alandan çekilmelerine yol açacak, hayatlarına doğrudan müdahale anlamına gelecek bu uygulamaya kadınlardan itirazlar geliyor.
HDP Milletvekili Filiz Kerestecioğlu teklifi, “Polis yetkileriyle donatılmış yedek kuvvetin sokaklarda dolaşması kadınların, LGBTİ+’ların kendilerini çok daha güvensiz hissetmesine neden olacak” diye değerlendirirken, CHP Milletvekili Candan Yüceer toplumun üzerinde baskı kurulmak istendiğini dile getiriyor. Avukat Diren Cevahir Şen de “Sokaklar zaten kadınlar için güvenli değil, ama şiddeti, tacizi, tecavüzü, cinayetleri önlemek bir yana hayatımıza müdahale getiriyor bu uygulama” diyor.
BEDENİMİZE DOKUNDURTMAMA HAKKINA SAHİBİZ, İZİN VERMEYİN!
Avukat Diren Cevahir Şen, bekçilerin insanları kafasına göre durdurup üst aramasının, bu uygulamayla asayiş sağlayacak olmasının hayatlarımıza doğrudan müdahale anlamına geldiğini söyledi. Şen; “Akşam vakti mahallesinde yürüyüşe çıkmak isteyen vatandaşlar ‘Denetlenebilir miyim?’ düşüncesiyle daha tedirgin sokağa çıkacaklar. Belki bakkala gidecek insanlar yanında kimliği yok. Yakın bir zamanda vatandaşın birini bileğinden bir yere kelepçelediler hatta. 40 günlük bir eğitim almış, beline silah konmuş insanlardan, bir de “elle dıştan arama”dan bahsediyoruz...” dedi.
Elle aramanın taciz olduğunu söyleyen Şen, şöyle devam etti: “Kolluk görevlileri tarafından tacize, cinsel saldırıya uğrayan kadınlar olduğu gerçeğini biliyoruz. Bekçiler yolda kadınları durdurduklarında ve elle arama yetkisi olduğunu söylediğinde kadınlar ne yapacaklar? Tacizin önüne nasıl geçilecek? Bu apaçık bekçilerin görevlerini kötüye kullanmasına, kadınlara yönelik cinsel saldırılara yol vermektir. Bu keyfilik, denetçilik kadınları, yurttaşları zapturapt altına almaktır. Sokakta bakkala gidemeyeceğiz, yürüyüşe çıkamayacağız, mahallemizde gezemeyeceğiz, istediğimiz gibi dolaşamayacağız... Sokaklar zaten kadınlar için güvenli değil, ama bu sokakları kadınlar için güvenli hale getirmiyor. Şiddeti, tacizi, tecavüzü, cinayetleri önlemek bir yana bizim hayatımıza müdahale getiriyor. Bunlar ahlak bekçisidir, birileri kendi ordusunu yaratmaya çalışıyor.”
Böyle bir durumla karşı karşıya kalan kadınların dokunmaya izin vermemeleri gerektiğini söyleyen Şen, “Bu bir cinsel saldırı, anayasal suçtur. Kim, hangi görevle olursa olsun insan onuruna yaraşmayan hiçbir fiilde bulunamaz bedenimize karşı. Bedenimize dokundurtmama hakkına sahibiz. Kadınlar kesinlikle makul şüphe sormalı, kimliklerini göstermelerini istemeli. Yanlarında çantaları varsa, biz bu duruma da itiraz ediyoruz ama, bu yetkiye dayanarak en fazla çantalarını aratsınlar” diye konuştu.
Şen, kadın erkek herkesi bireysel başvuru yolunu kullanarak Anayasa Mahkemesine itiraz etmeye çağırdı: “Çünkü sadece erkek bekçinin kadını araması, elle araması değil, keyfi biçimde sokaktan geçen herkesi durdurup elle araması, kimlik sorması meselesi ile karşı karşıyayız. Kadınların sokaktan çekilmesine çalışılırken erkekler de bir müdahaleyle karşı karşıya kalacak; o nedenle erkekler de itiraz etmeli.”
KADINA YÖNELİK ŞİDDET KONUSUNDA EĞİTİMLERİ YOK
HDP Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, “tüm dünyada otoriter, sağ ve muhafazakar iktidarların özgürlük ve insan haklarının karşısına daha fazla güvenlik, daha fazla silah ve daha fazla savaş harcaması koyduklarını” belirterek, şöyle dedi: “Güvenlik politikaları, aslında ne kadınlar için daha güvenli bir yaşam yaratmayı hedefler ne de buna vesile olur. Aksine, kadınlar için yapılacak harcamaların, eşit ve özgür kamusal alanların yerini militarizasyon alır. Toplum gitgide iktidar ve gücü merkeze alan bir bakışla yeniden kurgulanır. Duvarlar yükselir; fakat kimse kadınların o duvarların ardında ne yaşadıklarını düşünmez. Mahallelerde kameralar, kolluk kuvvetleri çoğalır; fakat kadınlar kendilerini sokakta güvende hissetmez.”
Yıllardır, kolluk kuvvetlerinin kişi hak ve özgürlükleri, kadın hakları eğitimleri almaları gerektiğini vurguladıklarını belirten Kerestecioğlu, Türkiye’nin bu eğitimler için çok büyük bir kaynak aldığına, fakat halen pek çok karakolda sistematik biçimde işkence uygulandığına dikkat çekti. Kadınların gözaltı sırasında, karakollarda polislerin tacizine uğradığını hatırlatan Kerestecioğlu, şöyle devam etti: “Diğer yandan halen kadına yönelik şiddet konusunda uzmanlaşmış kolluk birimleri yok. Şimdiyse polislerin geçtiği eğitimlerden dahi geçmemiş on binlerce bekçinin mahallelerde görev alacağı söyleniyor. İstanbul Sözleşmesi’ne göre kolluk kuvvetlerinin kadına yönelik şiddet ve kadın erkek eşitliği konusunda eğitimli olmaları gerekiyor. Oysa bekçilere böyle bir eğitim verilmediğini görüyoruz. Hâlihazırda kolluk güçleri sayısız insan hakkı ihlaliyle anılırken, polislerin yetkileriyle donatılmış yedek kuvvetin sokaklarda dolaşması kadınların, LGBTİ+’ların kendilerini çok daha güvensiz hissetmesine neden olacak. ‘Arama, yakalama, gözaltı’ gibi işlemler yapabilmeleri için bekçilerin durdurdukları kişide bir makul şüphenin bulunması gerekiyor. Uzmanlık gerektiren böyle bir konuda, hiçbir bilgisi ve deneyimi olmayan bir kişinin ne kadar yanlış kararlar verebileceğini tahmin etmek zor değil. Bu yetkiyi, ‘halkın sükun ve istirahatini bozanları engelleme’ gibi diğer yetkilerle birlikte düşündüğünüzde, bu ucu açık görevlerin bekçiliği bir çeşit ‘ahlak polisliği’ haline getirebileceğini biliyoruz. Diğer yandan, son yıllarda kadın eylemlerinin polis şiddetiyle bastırılmaya çalışıldığını görüyoruz. Bekçiler, kamu düzenini bozacak mahiyetteki gösteri ve yürüyüşleri engelleme yetkisini de taşıdıklarından kadınların eylemlerine saldıran bekçilerle dahi karşılaşabiliriz.”
İktidarın güvenlik paranoyasının yurttaşların özel hayatlarına ve yaşam biçimine müdahaleyi olağanlaştırdığını, bununla beraber kendinden olan-olmayan ayrımının keskinleştiğine vurgu yapan Kerestecioğlu, “Asayiş ve güvenlik mekanizmalarının iktidar tarafından bir siyasi baskı, mekânsal soylulaştırma ve fişleme aracı olarak kullanılıyor. Bu sorunları ele almadan, binlerce kişinin geniş yetkilerle donatılmasını bir güvenlik mekanizması şeklinde değerlendirmek mümkün değil” dedi.
KİMSE SESİNİ ÇIKARMASIN İSTİYORLAR
CHP Tekirdağ Milletvekili ve Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Üyesi Candan Yüceer, konuyu kadınlar açısından tek başına bekçilere verilen üst arama yetkisiyle tartışmanın eksik olacağını ifade ederek, “Yasanın ruhu sakat” dedi. Yüceer, “Yurttaşların gündelik yaşamına müdahale edebilecek bir kolluk gücü oluşturuluyor. Seçilen kişiler 41 günlük eğitimden sonra sokaklarda görev almaya başlayacak. Çok daha uzun ve kapsamlı eğitim süreçlerinden geçen polislerin hem kendi görev ve yetkileri hem de vatandaşın hakları konusunda ne kadar bilgisiz olduğuna bu ülke defalarca kez tanık oldu. Ağır insan hakları ve yaşam hakkı ihlalleri yaşandı. Ne yazık ki birçoğu da cezasız kaldı. Şimdi neredeyse aynı yetkilerle donatılmış, şeffaf olmayan bir süreçle işe alınmış ve doğru düzgün bir eğitimden geçmemiş yeni bir silahlı gücü sokaklara salmak, toplumun üzerinde baskı kurma niyetinden başka bir şey değildir” diye konuştu.
Yasada bekçilerin görev ve yetkileri arasında, “Yardıma ihtiyaç duyduğu değerlendirilen, şiddet mağduru veya şiddete ya da istismara uğrama riski taşıyan kadın ve çocukları en yakın genel kolluk birimlerine teslim etme”nin de sayıldığına dikkat çeken Yüceer, kadınlara ve çocuklara yönelik istismar vakalarının, yasaya gerekçe kılınmaya çalışıldığını söyledi.
Her sokakta silahlı bir memur olmasının sorunu çözmeyeceğini vurgulayan Yüceer, şunları dile getirdi: “Yakın zamandaki kadın cinayetlerine bakalım. Emine Bulut, Güleda Cankel ve daha nice kadın karakoldan çıktıktan kısa bir süre sonra öldürüldüler. Neden? Çünkü karakolda görevli polisler hem kadına yönelik ayrımcı bakış açısıyla olaya yaklaşıyorlardı hem de yasaları ve bu yasaların onlara getirdiği yükümlülüğü bilmiyorlardı. Üstelik cinayetle sonuçlanan bu olaylar nedeniyle ilgili polis memurları ve amirleri doğru düzgün bir kovuşturma bile geçirmiyorlar. Yani dolaylı olarak işlenmesine sebebiyet verdikleri suç nedeniyle ceza almıyorlar. Kadınları ve çocukları gerçekten korumak istiyorsanız önce bu sorunları çözersiniz. Ama iktidarın niyeti bu değil. İktidarın çarpık ve çağ dışı kalmış, ayrımcı ve cinsiyetçi anlayışını tüm topluma dayatmanın peşindeler. Haksızlıklar ve adaletsizlik karşısında kimse sesini çıkarmasın istiyorlar. Bu kabul edilemez. Bu düzenlemeden vazgeçilmelidir.”