IPI Türkiye Direktörü Oliver Money Kyrle: Gazetecileri gözetleyen bir mekanizma var
Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Türkiye Program Direktörü Oliver Money Kyrle, Türkiye’de gazetecilerin omuzlarının üzerinde onları sürekli gözetleyen bir mekanizma oluştuğunu söyledi.
İlknur HAYLAZ
Gözde TÜZER
İstanbul
100’den fazla gazeteci Türkiye’de cezaevinde. On binlerce gazeteci, davalar nedeniyle adliyelerde hakim karşısına çıkıyor. Binlerce gazeteci tehdit ediliyor, saldırıya uğruyor. Evrensel, BirGün, Cumhuriyet gibi gazetelere ise ekonomik ambargo uygulanıyor.
Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Türkiye Program Direktörü Oliver Money Kyrle ile Türkiye’deki basın özgürlüğünün dünyadan nasıl göründüğünü, tutuklu gazetecilerin durumunu, dünyada gazeteciliğin nereye doğru gittiğini konuştuk. Kyrle, hükümete gazeteciler üzerindeki baskıların son bulması çağrısı da yaptı.
Türkiye’deki gazetecilik dünyadan nasıl gözüküyor? Dünya Türkiye’deki basın özgürlüğü için ne diyor?
Ben aslında 10 seneyi aşkın bir süredir Türkiye üzerine çalışıyorum. Gerçekten söylemek gerekiyor ki, bence bu 2016’da başlayan bir bozulma değil. 2011-2012 yıllarında zaten Türkiye, dünyada en fazla gazetecinin hapiste olma unvanını almıştı. 2016’daki darbe girişimi, var olan baskıyı iyice arttıran bir seviye de. Ama dediğim gibi bu 2016’da başlayan bir durum değil. 2011-2012’lere kadar dayandı. Zaten Odatv davaları gibi, Ergenekon davaları gibi davalar vardı. Ve 60-70 civarında gazeteci zaten hapisteydi o sürede. Ama şunu da söylemem gerekiyor. Türkiye’de gerçekten çok canlı ve çeşitli bir medya çevresi var. Aslında Türkiye’de yapılan gazetecilik herkes için bir teşvik ve örnek oluşmuştur diyebiliriz. Haber yapmak için aldıkları bu riskler bizler için büyük örnek olacak.
"GAZETECİLER 2-3 AYDA BİR MAHKEMEDE"
Türkiye’de 100’ün üzerinde tutuklu gazeteci var. Siz ne diyorsunuz tutuklu gazetecilerle ilgili?
Daha dünden bir örnek vermek gerekirse; burada Türk gazetecilerin tutuklu ve tutuksuz yargılanmaları çok büyük bir problem. Yüzlerce dava arasından tek bir problem vereceğim sizlere. Dün Redhack davası diye bilinen, 6 gazetecinin yargılandığı davayı gözlemledik. Bu 6 gazeteci Bakan Berat Albayrak’ın raporlaştırdığı, haberleştirdiği şeylerle yargılanıyor. Ama sadece Twitter’da bilginin paylaşıldığı bir gruba kendi istekleri dışında eklenmiş olmalarından ötürü yargılanıyorlar. Bu dava tamamıyla absürt, saçma ve göz korkutucu bir hal almış vaziyette.
Bütün gazeteciler bir kısmı 1 yılı aşkın tutuklu yargılandı. Bir kısmı da serbest olabilirler. Zaten her 2-3 ayda bir mahkeme önünde. Şu an serbest olmaları, gazeteciliklerini sürdürmeye çalışmaları, kendi işlerini istedikleri gibi yapabilmelerine imkan sağlamıyor. Çünkü bu yargılama 3 senedir süren bir yargılama. Omuzlarının üzerinde onları sürekli gözetleyen bir mekanizma oluşturmuş durumda. Bu da bizim inanmadığımız bir durum.
"DAVALAR, GAZETECİLİK NEDENİYLE YAPILAN HABERLER"
Bu konuyla ilgili hükümete bir çağrınız var mı?
2016’dan beri basın üzerinde inanılmaz fazla ve inanılmaz bir siyasi baskı oluşturulduğunun farkındayız. Bunların net örneklerinden bir tanesi, hükumet yetkililerinin devam eden davaların üzerine açıklamalarda bulunması. Zaten yargıya direkt bir baskı oluşturuyor. Yargının bağımsız ilerlemesi nasıl mümkün olabilir ki? Aslında yargının artık gazetecileri siyasi bir araç gibi kullanmasını görebiliyoruz.
Bizim de dava gözleme programlarımız sürüyor. Gazetecilere karşı açılan davaların yüzde 70’i terör suçlamaları. Davaların hemen hepsinde gazetecilik nedeniyle paylaşılan haberler yer alıyor. Bunun bir an önce durdurulması gerekiyor.
"TÜRKİYE’DE İNANILMAZ BİR GAZETECİLİK GEÇMİŞİ VAR"
Peki gazetecilere bir öneriniz var mı? Türkiye’deki gazeteciler ne yapmalı?
Cevap vermesi çok zor bir soru. Gazeteciliğin inanılmaz bir geçmişi var Türkiye’de. Çok büyük gazetecilik örnekleri var. Bu geçmişi, tarihi, gazetecilik tarihini bir anda, şu an ki uygulamalarla silip atmak mümkün değil. Yeni jenerasyon gazeteciler, geçmişten gelen gazetecileri örnek alarak devam ettikleri için mutlaka gazetecilik tekrar alevlenecektir, tekrar iyi yerlere gelecektir. Şunu da bilmemiz gerekiyor ki hiçbir şey sonsuza kadar devam etmez. Şu anki koşullarda kalıcı olmayacaktır. Gazetecilerin kendilerini bu işe adaması ısrarla devam etmeleri gerekiyor.
"DÜNYADA YARGI KORKUTMA MEKANİZMASI OLARAK İŞLİYOR"
Ayrıca dünyayı da sormak gerekiyor. Örneğin geçen hafta açıklandı. Gazeteciler dünyanın pek çok yerinde baskı görüyor hatta öldürülüyor. Dünyada gazetecilik nereye doğru gidiyor?
Son 20 yıldır bütün basın meslek örgütlerinin kayıtlarını tutuyoruz. Örneğin öldürülen gazeteciler her sene 100’ün üzerinde. Dünya genelinde son 1 senede belki rakam olarak biraz düşmüş olabilir ama yine dünya genelinde tutuklanan gazeteci sayısı arttı. Türkiye lider konumda fakat genel olarak diğer ülkelerde yargının yine bir korkutma mekanizması olarak gazetecilere karşı kullanılma pratiği artmış vaziyette. O yüzden de bunlar çok büyük sıkıntılar. Ama bir yandan gazeteciler için en büyük tehlikelerden birisi de gazeteciler kendilerini nasıl finanse edecekler. Önceki yıllarda bu sıkıntıların aşılması ve sabit bir ekonomik hayat sürdürmesi problemi var. Bu yayın hayatının devamı için önemli bir problem.
"AB KISA DÖNEM ÇIKARLARI İÇİN İNSAN HAKLARINDAN TAVİZ VERMEMELİ"
Türkiye ve Avrupa Birliği arasındaki ilişkileri basın özgürlüğü açısından nasıl yorumluyorsunuz?
Avrupa Birliği (AB) ilişkileri zor bir şey. Ama biz özellikle Avrupa’daki siyasi yetkilileri mutlaka bilgilendirmeye çalışıyoruz. Şu anda AB Türkiye tarihinde en düşük dönemlerden bir tanesini geçiriyor. Bu da birtakım sonuçlar doğuruyor. AB, Türkiye üzerinde etkisinin avantajlarını kaybediyor. Türkiye’de etkinin az olmasıyla kısa dönemde görebileceğimiz etkiler çok yok. AB’den yapılan baskılar uzun döneme yayıldığında, Türkiye’de baskıların azalmasına etki edecektir. Biz çalışmalarımızda Avrupa Birliği ve parlamentoları ile politikacılarla vs. ilgili, Türkiye’de devam eden insan hakları ihlallerinin daha önceliklendirmelerini söylüyoruz. Gözden kaçırmamaları çok önemli. Gazeteciler de insan haklarına giriyor zaten.
En önemlisi de; Avrupa Birliği’nin kısa dönem çıkarları için bu tür insan haklarından taviz vermemesi gerekiyor. Bunu da mutlaka dile getiriyoruz çünkü uzun dönemde verilen tavizler çok daha büyük etkenler yaratacak. Ama ben Avrupa Birliği’nin bunu yapmayacağına uzun dönemde baskılara, olumlu etkiler göstereceğini düşünüyorum.
Ama şöyle bir şey daha var. Avrupa’nın etkisi bir yere kadar. Gerçek demokratik gelişim ve sürecinde Avrupa Birliği belki biraz teşvik edici şeylere sahip olabilir, ama gerçek demokratik hareketlerin Türkiye içinden başlıyor olması gerekiyor.
Eklemek istediğiniz bir şey var mıdır?
Çok teşekkür ederiz. Sizin gibi bu kadar riske karşı gazeteciliğe devam eden gazetecilerle tanışmak benim için ayrı bir keyif.