Grup Yorum davasında sadece Barış Yüksel tahliye edildi
Grup Yorum üyelerinin "terör örgütü üyeliği" iddiasıyla yargılandığı davanın duruşması görüldü. Barış Yüksel tahliye edilirken diğer üyelerin tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Fotoğraf: Evrensel
Grup Yorum Üyesi İbrahim Gökçek ile beraber toplam 7 kişinin "terör örgütü üyeliği" iddiasıyla yargılandığı davanın duruşması Çağlayan’da bulunan İstanbul 37’inci Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Mahkeme, sadece Barış Yüksel'in tahliyesine karar verirken, ölüm orucunda olan İbrahim Gökçek de dahil sanıkların tutukluluğuna devam kararı aldı. Bir sonraki duruşma, 26-27 Mart'ta Silivri'de görülmek üzere ertelendi.
Davaya CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Ali Şeker, HDP Milletvekili Musa Piroğlu, Ahmet Şık, Züleyha Gülüm, TİHV Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, sanatçı Pınar Aydınlar, Orhan Aydın, İbrahim Karaca, Grup Munzur ve çok sayıda yurttaş katıldı.
Avukat Yaprak Türkmen ve Sinan Zincir mahkeme heyetinin tarafsız olmadığını belirterek, Mahkeme Başkanı Akın Gürlek başta olmak üzere mahkeme heyetini reddetti. Mahkeme heyeti, reddi heyet talebini geri çevirdi.
Duruşma tahliyelere ilişkin savunmalarla devam edildi.
"HALK SANATÇISI OLARAK YAŞAMAK İSTİYORUM"
Savunmayı şimdi yapmayacağını belirterek söze başlayan Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek, "Öncelikle 242 gündür ölüm orucundayım. Adalet istiyorum. Halk sanatçısı olarak yaşamak istiyorum. Bize dava dosyası salı günü geldi, 1000 sayfa incelemek mümkün değil. Savunmamızı istediğimiz gibi hazırlayamadık. Asıl savunma için süre istiyorum" dedi.
"ADALET İSTİYORUM"
Gökçek, "Bir kez daha bu salona tekrar gelebilir miyim, bu mahkemeyi izlemeye gelen dostlarım tekrar beni görebilir mi, bunu bilemiyorum. Ölebilirim, sakat kalabilirim, hafızamı kaybedebilirim. O yüzden, bazı şeyler söylemek istiyorum sizden de rica ediyorum, sesim sağlığım buna el veriyor, dura dura konuşmak zorundayım, sonuna kadar dinlemenizi istiyorum. Bu sürece nasıl geldik, biz nasıl büyük bir suç işledik, bunlara değinmek istiyorum. Öncelikle herkese buraya kadar geldikleri için teşekkür ediyorum. Hesabı sorulacak çok şey var, ama ben bunları diyecek durumda değilim. 242 gündür adalet için bekliyorum. 15 yıllık Grup Yorum emekçisiyim. Pir Sultanlar nasıl sanat yaptılarsa aynısını yapmaya çalıştım. Saray soytarısı olmadım. Şahsıma ait olan İdil Kültür Merkezi 12 defa basıldı. Enstrüman parçalanır mı? Piyona tuşları parçalandı, gitarlarımız tek tek parçalandı. Saçlarımız koparıldı. Bu nasıl bir düşmanlık? Tüm bunları biz türkülere devam ettik diye yaşadık. Bu davanın özü Ceyhun Bay’ların Berk Ercan’ların söyledikleri değil, onlar bir figür. Biri ağır silahlarla yakalanmış biri çeteci. Kendini kurtarmak için insanlara iftara attılar. Ben adalet istiyorum, tutsaklar serbest bırakılsın. Biz Alişan gibi yeğenlerimize dolar dağıtmıyoruz, bizim öyle paralarımız yok. Biz Yavuz Bingöl’ler gibi belediyelere kapak atıp trilyonları cebimize atmadık. Konser yasakları son bulsun istiyorum. 21. yüzyıldayız konser yasaklanıyor, hakkımızda listeler çıkıyor, Teksas mı burası? İnsan mı öldürdük, katliam mı yaptık? Biz çocuklara ücretsiz eğitim verdik. Buna suç dediler" diye konuştu.
Gökçek, 14 Şubat'ın evlilik yıldönümü olduğunu söyleyerek, "Eşimle yargılanıyordum dosyayı ayırdılar. Gelseydi bugün görmüş olurdum. Dışarıda olsak belki bir balık ekmek yer, turşu suyu içerdik. Kısmet olurdu ama olmadı" dedi.
"BİZİM KATİLİMİZ OLMAYIN"
Gökçek son olarak şunları söyledi: "Ben ölmeyi değil, yaşamayı istiyorum. Bas gitarımı çalmak, arkadaşlarımın yanına gitmek istiyorum. Bizler sanatımızı yapalım. Bizim sanatımızın karşısına ağır silahlarla çıkılmasın. Sanatımızın karşısına sanat koyamayanlar ağır silahlarla karşımıza çıkıyorlar. Pir Sultan, Ruhi Su, Yılmaz Güney yaşıyor, hepsi zamanın iktidarlarından, hakimlerinden çok çektiler. Şimdi biz de çekiyoruz. Çektirmeyin. Çünkü şimdi onları dinliyor herkes. Grup Yorum bugünün Pir Sultanı'dır. Biz onlardan güç alıyoruz başka bir şey değil. Bizim katilimiz olmayın. Kimsenin ölümüne izin vermeyin, yaşatın. Bu adaletsizliğe boyun eğemeyiz. Eğer düşmansanız bile sizler için de direniyoruz. Sizden öncekilerin yaşadığı adaletsizlikleri yaşamayın. Beraatimi, özgürlüğümü istiyorum."
"HAK MÜCADELESİNE DESTEK OLMANIN NERESİ SUÇ"
Duruşmaya Emel Yeşilırmak'ın savunması ile devam edildi. "Bedenlerini ölümlere yatıran sanatçılara selam olsun" diyerek sözlerine başlayan Yeşilırmak, "Bugün sanatçılar direniyor. Soma'da 304 madenci yaşamını yitirdi. Oradan sağ çıkanlar bizi arayıp etkinliğe davet ettiler. Bizler Manisa’ya gidip emekçinin türküsünü söyledik. Bu etkinlikten sonra hakkımızda yakalama kararı çıkartıldı. Gittiğim kurslar yarım kaldı. Ben başıma ödül konulduğunu öğrendim. Hak mücadelesine destek olmanın neresi suç? Ablam Gülçin Sönmez ya teslim olacağım ya öldürüleceğim konusunda tehdit aldı. Terör listelerinde fotoğraflarım yayınladı. Katledilmemize zemin hazırlandı. Bizi canımızla tehdit ettiler. Ama halkımız bizi sahiplendi. Yaşananları unutmayacağız. Eriyen bedenlere tanık olanların gözü bizim üzerimizde. Bir suçum yok, tahliyemizi talep ediyoruz" ifadelerini kullandı.
Savunma, mahkeme heyetinin soruları ile devam ederken avukatlar heyetin sorgu yapmasına itiraz etti. 2 avukat sözlü uyarı aldı. Yeşilırmak ise susma hakkını kullandı.
"SİZ ÖLÜM ORUCUNDA BİR İNSANI GÖRDÜNÜZ MÜ?"
Savunmasını yapan Ümit İlter "Halkın hak ve özgürlükleri yok edilmeye çalışılıyor. Hukuksuzluğa mahkum edilen halka, adaletsizlik dağıtılıyor. Adil yargılanma hakkına sahip çıkmazsanızi, bir Mustafa Koçak çıkar ve canı ile bu hakkı ister. 221 gündür ölüm orucunda ve 20 kilo. Siz ölüm orucunda olan bir insanı gördünüz mü?” diye mahkeme heyetine sordu. Mahkeme heyeti ise Ümit İlter’in sözünü kesti. İlter’in avukatı duruma itiraz ederek anlatılan konuların tahliyesine ilişkin olduğunu söyledi.
"BİZİM ARKAMIZDA HALK VAR"
İlter tartışmanın ardından sözlerine şöyle devam etti: "Ben Grup Yorum’a söz yazarım. Cumhurbaşkanı Erdoğan bazen söylüyor bizim sözlerimizi. Bazen telif hakkına ilişkin dava mı açsak diye düşünürüz. Bizim avukatlarımız nerede? Bunu sormak istiyorum çünkü savunma makamı saldırı altında. Buna dur diyen devrimci avukatlar bizim yan hücremizde kalıyorlar. Halka çaresizsiniz diyorlar, bütün mücadele araçlarınızı aldık diyorlar. Direnenler teslim olmaz. Avukatlarımız direniyorlar, teslim olmadılar. Direnme hakkını kuşanan bir halk asla çaresiz değildir. Avukatlarımızın yokluğunu hissetmiyoruz, onların müvekkili olmaktan gurur duyuyoruz. Bizim adımız Zindaşti değil, arkamızda Burhan Kuzu yok. Bizim arkamızda halk var. Mücadele bedelsiz olmaz. Halkımızın mutlu günleri için bir katkı da bizden olacaksa geçen gün ömürdendir. Savunma için bize süre verilmedi. 1000 sayfadan fazla dosyayı 3 saatte incelemek mümkün mü sizce? Adaleti tesis edeceğinize dair güven duymuyorum. Bu nedenle heyetinizi reddediyor, tahliyemi ve beraatimi talep ediyorum" dedi.
"İDİL KÜLTÜR MERKEZİNE GİTMEK SUÇ DEĞİLDİR"
Caferi Sadık Eroğlu da “İki itirafçı beyanları ile tutuklandım. Hakkımda iddialara yönelik bir delil yoktur, olamaz. Ceza yargılama oyunlarına son verilmelidir. Somut bilimsel delillere dayalı olarak açık bir yargılama istiyorum. İnsanlar adil yargılama için bedenlerini ölüme yatırmışlar. Biz adil yargılama istiyoruz. Dayanaktan yoksun bir temele dayanıyor bu yargılama. Tutukluluğum süresince deliller toplanamamış. Zaten toplanamaz delil yok. İdil Kültür Merkezi’ne gidip gelmek suç değildir. Ben yoksul bir mahallede yaşıyorum, evimin 100 metre ilerisinde karakol vardır, ben belediye otobüsü, metro kullanırım. Adalet istiyorum. Heyetinizin adil yargılama ilkelerini yerine getireceğine dair şüpheler taşıyorum. Tahliyemi ve beraatimi talep ediyorum" diye konuştu.
"SUÇUM HALK İÇİN MÜHENDİSLİK YAPMAK"
Eroğlu'nun ardından Barış Yüksel söz aldı. Yüksel, "Ben adaletsizliklerin diz boyu olduğu bir yerde çevreme yaşananlara kayıtsız kalamadım. Ben ODTÜ mezunuyum. Ben mühendisliğin tanımına uygun işleri yaptım. Biz Halkın Mühendis Mimarları olarak halkımız için çalışmalar yaptık. Biz halkla beraber gıda bahçeleri kurduk. Sakat kalan arkadaşlarımıza yürüteç yaptık. Projelerimiz halk deryasının görünen kısmı. Bu projeler bir çok belediye ve AKP’li belediyeler de dahil hayata geçiriliyor. Suçum halk için mühendislik yapmamdır. Aynı zamanda bir müzisyenim. Gizlenmek, enstrümanları saklamak suç olamaz. Suçumuz canımızı korumak istememizdir. Ben 190 gün açlık grevi yaptım. İbrahim ve Helin bedenlerini açlığa yatırdı. Bunca adaletsizliğe karşı ölümü göze alarak direnmeye devam ediyoruz” diyerek tahliyesini ve beraatini talep etti.
Avukatlar mahkeme salonunda oturan polislerin çıkartılmasını talep etmesi üzerine mahkeme heyeti talebi güvenlik gerekçesi ile reddetti.
Tutuksuz yargılanan Betül Varan ise hakkında verilen adli kontrolün kaldırılmasını ve beraatini talep etti.
"MÜVEKKİLİMİZ ERİYOR"
Mahkeme heyeti, öğle arası nedeniyle duruşmaya ara verdi. Aranın ardından avukat savunmalarına geçildi. İlk olarak söz alan İbrahim Gökçekin Avukatı Hüseyin Boğatekin, müvekkili İbrahim Gökçekin 242 gündür ölüm orucunda olduğunu ve müvekkillerinin gözlerinin önünde eridiğini dile getirdi.
"ÖZ SAVUNMA İÇİNDE OLMASI İNSANİDİR"
Aynı kişiler hakkında aynı iddialarla, 5-6 dava açıldığını dile getiren Boğatekin, “Basit bir basın açıklamasına katılıyorsunuz, o andan itibaren TEM şube nazarında ötekisiniz. Nerede kaldı masumiyet karinesi? Terör arananlar listesindeyseniz, polisin silah kullanma yetkisi doğrudan kullanılabilir hale geliyor. Sokak ortasında vurulabiliyorsunuz. Müvekkilin saklanması, öz savunma içinde bulunması insanidir. Gözaltında ifade vermediniz, slogan attınız, susma hakkı kullandınız diyerek ‘örgütsel tavır’ gösterildiği iddia ediliyor. Yasada tutanağın düzenlenmesi usulü açıktır. Kişinin susma hakkını kullanması onu örgüt üyesi yapmaz. Tanık beyanları, itiraf niteliğinde değil, yalan niteliğindedir. Yalan ifadelere dayanılarak müvekkilimizin ölüme yollanmaması gerekir. Tüm bu nedenlerden dolayı müvekkilimin tahliyesini talep ediyorum” dedi.
"HUKUKU UYGULAMAYA DAVETE EDİYORUZ"
Ardından söz alan Avukat Sinan Zincir, “Örgütsel tavır gibi laflarla savunmayı bölmeye çalıştınız. Biz İbrahim'in hatırına yükseltmedik sesimizi. Ama usul gereği talebimizi sunduk. Siz tutanağa bile geçirmediniz. Bu bir siyasi davadır. Müvekkiller siyasi beyanlarda bulunacaklardır. Çünkü müvekkil siyasi iradenin kararıyla, siyasi iradenin talimatıyla, bizzat İçişleri Bakanı'nın talimatıyla tutuklanmışlardır. Bütün etkili ve politik davalar sizin önünüze düşüyor. Bu nedenle bizim de sizle bu davanın yürütülmesi konusunda şüphelerimiz var. Bugün kuracağınız ara kararlarınızla bu şüphelerimizi boşa çıkartmalısınız. Sizi kendi yasanızda yazan hukukunuzu uygulamaya davet ediyoruz” diyerek tahliye talebinde bulundu.
DURUŞMA ERTELENDİ
Savunma yapan diğer avukatlar da müvekkillerinin tahliyesini istedi. Ardından söz alan iddia makamı sanıkların tutukluluk halinin devamını istedi. Bütün savunmaların ardından mahkeme heyeti duruşmaya 40 dakika ara verdi. Aranın ardından kararını açıklayan mahkeme, Gurup Yorum üyesi Barış Yüksel hakkında tahliye kararı verdi. İbrahim Gökçek, Emel Yeşilırmak, Ümit İlter, Caferi Sadık Eroğlu’nun tutukluluk hallerinin devamına karar vererek duruşmayı 26-27 Mart tarihlerine erteledi. Mahkeme bundan sonra yapılacak duruşmaların Silivri Kampüs Cezaevi duruşma salonunda yapılmasını kararlaştırdı.
"KARA BİR LEKEYE İMZA ATILDI"
Mahkeme kararını açıkladıktan sonra duruşma salonu içinde ve dışında bekleyenler mahkemenin bu kararını alkış ve sloganlarla protesto etti. Burada kısa bir açıklama yapan dava avukatlarından Didem Baydar Ünsal, “Müvekkilimiz İbrahim Gökçek’in 242 gündür ölüm orucunda olduğunu bildiği halde savcının böyle bir karar vermesi Türkiye hukuk tarihinde kara bir lekeye daha imza attı. Adalet mücadelemiz devam edecek” dedi.
"HALKIN SESİ SUSTURULAMAZ"
Duruşma sonrası adliye önünde de kısa bir açıklama yapıldı. Açıklamada konuşan Gurup Yorum üyesi Betül Varan, adalet mücadelelerinin devam edeceğini belirterek dünya halklarının sesinin kısılamayacağını ifade etti. Açıklama sonrası ölüm orucunda olan İbrahim Gökçek isteği üzerine adliye önünde 'Gel ki şafaklar tutuşsun' türküsü eşliğinde halay çekildi. (İstanbul/(EVRENSEL)