14 Şubat 2020 14:10
/
Güncelleme: 15 Şubat 2020 04:42

Tüm Köy Sen ve MEÇEP'ten kurultay: Sorunlar ortak mücadele de ortak olmalı

Amasya’nın Merzifon’da Tüm Köy Sen ve Merzifon Çevre Platformunun (MEÇEP) birlikte düzenlediği kurultayda, ekoloji ve tarım mücadelesinin iç içe geçtiği vurgulandı.

Merzifon’da Tüm Köy Sen ve Merzifon Çevre Platformu tarafından düzenlenen, “Tarım ve Çevre Kurultayı” Akif Gülle Kültür Merkezi’nde yapıldı. Merzifon Çevre Platformu Sözcüsü Lale Comba Kilit tarafından yönetilen kurultayda Tüm Köy Sen Örgütlenme Uzmanı Sedat Başkavak ve Ekoloji Birliği Eş Sözcüsü Coşkun Özbucak konuşmacı olarak katıldı.

Kurultaya Tüm Köy Sen Ordu Şube Başkanı Zekayi Sağra ve yönetim kurulu üyeleri, toplantıyı yöneten Merzifon Çevre Platformu Sözcüsü Lale Comba Kilit, “Toprağımızın, yer altı sularımızın, soluduğumuz havamızın kirlenmesine ve canlıların yok olmasına neden olması çiftçilerimizi de bizleri de olumsuz etkilemektedir. Platform olarak çiftçilerimizin yanında olacağız, bundan sonra birlikte hareket edeceğiz” diyerek toplantıyı başlattı.

Kurultay açılış konuşmasını yapan Tüm Köy Sen Genel Başkanı Sadık Turan, üretici köylülerin örgütlenme çalışmalarını hızlandığını belirterek, “Sendikalaşma sürecimiz mücadele ile geçti. Açılan kapatma davası süreci bitti. Kapatma davası lehimize sonuçlandı ve mahkeme kararı ile üretici köylülerin sendika kurmasının önündeki engeller kalktı. Arttık yeni bir süreci başlattık. Kurultaylarla örgütlenmemizi büyüteceğiz” dedi.

Ekoloji Birliği Eş Sözcüsü Coşkun Özbucak, Ekoloji Birliğinin kuruluş süreci hakkında bilgi vererek başladığı konuşmasında, “Ekoloji mücadelesinin üretici köylünün mücadelesine, üretici köylünün de ekoloji mücadelesine gereksinim var. Şöyle çevremize bakalım. Bir maden işletmesi ormanları, tarım arazilerini yok ediyor. Dereleri, kaynak sularını zehirliyor. Burada hem tarım ve orman alanlar yok ediyor hem de ekolojik denge olumsuz etkileniyor. Bu sorunu yaşayan köydeki mücadeleye ekoloji mücadelesi de dense, üreticiler tarım arazilerine sahip çıkıyor da dense mücadele aynı demektir” dedi.

TARIM ARAZİLERİ KÜÇÜLÜYOR

Özbucak, maden ve enerji adına yapılan çalışmalarında tarım arazilerin küçüldüğüne dikkat çekerek, “Ordu’nun Fatsa ilçesinde siyanürle altın ayrıştırması yapan şirket, suları zehirledi. Sebzeler çürüdü; fındık olumsuz etkilendi. Fatsa’da siyanürle altın işletmeciliği ile 729 dönüm tarım arazisi (fındık bahçesi), 1140 dönüm kestane ormanı yok edildi. Alan büyütülmek isteniyor. 2040 dönüm tarım arazisi, 1900 dönüm kestane ormanı tehdit altında. Aydın Alangüllü’deki jeotermal santrale ait sıfır noktasından 1000 metre kadar uzak mesafedeki alanda, yaklaşık 250-300 dönümlük arazide yer alan 1500 kadar zeytin ve incir ağacı kurudu. Bugün en çok tartışılan, ülkenin önemli konularından biri olan Kanal İstanbul, ekolojik dengelerin altüst edilmesi yanında tarım arazilerinin yok edilmesi nedeniyle de ortak bir noktada birleşilmesini dayatıyor. Eskişehir’de Alpu Ovası’nda kömürlü termik santral tehdidi altında. Sinop’ta nükleer santral için 650 binden fazla ağaç kesildi.  Samsun Çarşamba Ovası sanayi bölgesi yapılmak isteniyor. Ege Bölgesi tarım arazileri JES ve maden işletmeleri nedeniyle yok oluyor. Hasankeyf sular altında kalıyor, köyler boşaltıldı.” dedi.

TARIMDA KARARLAR ŞİRKETLER İÇİN ALINIYOR

Tüm Köy Sen Örgütlenme Uzmanı Sedat Başkavak, ülke tarımının içinde bulunduğu durumu birkaç maddede şöyle özetledi:

"İlaç, Gübre, Mazot gibi artan girdi maliyetleri üretimi olumsuz etkiliyor. Destekler yetersiz hatta çoğu alınamaz durumda yada alırken azalıyor. İthalat baskısı ürün fiyatlarını düşürüyor. Aracılar, tüccarlar kazanırken köylü ucuza satıyor, halk pahalı tüketiyor. Şirketler tarıma el attılar. Kredi, hibe, vergi indirimi vb olanaklardan faydalanıyorlar. Tarımsal üretim, dağıtım ve pazarlamada rol alan tüm kurumlar ya satıldı ya da kapatıldı. En çok kim etkilendi demeye gerek yok en çok geçimlik tarım yapan üretici köylüler etkilendi. Ülke tarımı ‘ya köylüler şirketleşecek ya da şirketler tarıma el atacak’ anlayışı ile şekillendiriliyor. Kasım ayında yapılan 3. Tarım Şurası da bunun en belirgin örneğidir. Tartışmalar ve alınan kararlar ülke tarımı ve üretici köylüsü için değil tarımda şirketleşmenin nasıl olacağını ilişkin kararlar öne çıktı. Koca devlet erkanı 3 gün tarım kurultayı yaptı. Arazi bankacılığını, yerli tohumun ticarete kazandırılmasını vs tarım düşmanı ne varsa konuştular ama tarımsal üretimin girdilerinin ucuzlatılmasını, tarım desteklerinin artırılmasını, ithalatın engellenmesini ve çiftçi borçlarını konuşmadılar ve sonuç bildirgesine de almadılar. Çünkü tarım şirketleşme ile tarım bakanlığını da holdinge çevirmek istiyorlar."

ÜRETİCİ SENDİKASINDA ÖRGÜTLENMELİ

Ülkede Sancak, Doğan, Tekfen, Sarar ve Ramsey gibi dünyada da Monsanto ve Bayer gibi şirketler büyüdüğü sürece küçük aile çiftçiliğinin azalacağını kaydeden Başkavak, "IMF, DB, DTÖ ve AB bu şirketlerin çıkarını gözetiyorlar. Hükümetler emperyalist dayatmaların iş birlikçi uygulayıcıları oluyor. Bu tohumda, ilaçta, gübrede bağımlılık tarım ve gıda da bağımlılık demektir. O da ülkenin bağımlılığı demektir. Varlığını doğanın yağmalanması ve insanın sömürülmesi üzerine kuran bu sistemin değişmesi için mücadele şart. Bir araya gelip, örgütlenmek şart. Bize bir mücadele örgütü şart. İşte bu nedenle sendika diyoruz" diye konuştu.

Tarım ve Çevre Kurultayı'na katılanlar

Fotoğraf: Evrensel

(Merzifon/EVRENSEL)

Evrensel'i Takip Et