İstismarcıya af tartışılırken çocuk istismarı rakamları artıyor
AKP, tecavüz mağduru ile evlenmesi durumunda failin cezasız kalmasını öngören yasayı Meclise getirme hazırlığı yaparken istismara uğrayan çocukların sayısı her geçen gün artıyor.
Fotoğraf: MA
Elif Ekin SALTIK
Gizem ÖRNEK
İstanbul
2004 yılında yeni TCK hazırlanırken, "tecavüz mağduru ile evlenmesi durumunda failin cezasız kalması" maddesi kadınların mücadelesi ile kaldırılmıştı. Ancak, 2020 yılında iktidar yine aynı noktaya dönmek, bugün çocuk yaşta evlilikleri meşrulaştırmak için, çocuklarla evlenen kişilere verilen cezaları affettirmek istiyor. 2016 yılında AKP hükümetinin hazırlayıp Meclise sunduğu, oylanıp yasa haline gelmek üzereyken kamuoyu tepkisiyle Genel Kurul’dan geri çekmek zorunda kaldığı yasa, ikinci yargı paketi içinde yine karşımıza çıkarılmak isteniyor.
Bu tabloyu hatırlatma ihtiyacı duyduk, çünkü İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezinin geçtiğimiz hafta yayımladığı bir rapor, ayrımcılığa maruz kalan, istismar edilen, öldürülen, şiddete uğrayan, ticari olarak sömürülen, ihmal edilen çocukların sayısının korkunç boyutlara ulaştığını ortaya koydu. 2014-2019 yılları arasını değerlendiren raporda, çocuklara yönelik işlenen suçların özellikle 2018-2019 yıllarında arttığı gözler önüne seriliyor.
İSTANBUL’DA EN AZ 141 BİN ÇOCUK "SUÇ MAĞDURU"
İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi raporuna göre;
- 2014-2019 yılları arasında farklı suç tiplerinde 95 bin 959 mağdur çocuğa İstanbul Barosu tarafından avukat gönderildi. Kovuşturma aşamasını da katınca bu veri 141 bin 24 olarak tespit edildi.
- 2018-2019 arasında soruşturma aşamasında avukat görevlendirilen 12 yaş altı 2 bin 647 mağdur kız çocuğundan 1053’ü cinsel istismara uğramıştı.
- 2014-2019 arasında çocuğun cinsel istismarı suçu sebebiyle ile sadece soruşturma aşamasında toplam 10 bin 844 mağdur çocuğa avukat görevlendirildi. 2014-2017 yılları arasında bu sayı 5 bin 590 iken 2018-2019 arasında ise bu sayının 5 bin 254 olduğu kaydedildi. 2014-2019 yıllarında soruşturma ve kovuşturma aşamasında ise avukat atanan toplam mağdur çocuk sayısı 18 bin 430.
- İstismara maruz kalan çocukların yüzde 80’lik kısmını kız çocukları yüzde 20’lik kısmını ise erkek çocukları oluşturdu. Mağdur kız çocuklarının yüzde 50’lik kısmı 12-15 yaş arasındayken, mağdur erkek çocukların yüzde 55’lik kısmını 12 yaşın altındaki erkek çocuklar oluşturdu.
- 2019 yılında ise Baro, cinsel istismara maruz kalan 2 bin 562 çocuk için avukat görevlendirdi. Mağdur çocukların yüzde 85’i kız çocuklarıyken, yüzde 45’lik kısmı ise 12-15 yaş arasındaki çocuklar.
ÇOCUK HAKLARINDA DA ULUSLARARASI SÖZLEŞMELER UYGULANMIYOR
İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkanı Av. Aşkın Topuzoğlu, iktidarda ve toplumda çocuk merkezli bakış açısının gelişmediğini söylerken, yapılması gerekenin Türkiye’nin imzacısı olduğu uluslararası sözleşmelerin bir an önce gereğinin yerine getirilmesi olduğuna dikkat çekiyor. “Türkiye 2012’de Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi, bilinen adıyla Lanzarote Sözleşmesini imzaladı, o sözleşmenin dönem başkanlığını yaptı. Sözleşmenin amacı çocukların istismardan, özellikle cinsel istismardan korunması ve buna müdahale için yapılması gerekenler... Biz hâlâ çocukları istismardan koruyabilmek için sanığın cezalandırılmasına yönelik anlayışı düşünüyoruz. Halbuki daha yaşanmadan önce çocuğu korumalıyız” diyor. Topuzoğlu’na göre, bu sözleşmenin hayata geçirilmemesinin sebebi, çocuk merkezli bakış açısının olmaması. Medya örneğini veriyor Topuzoğlu; “Medya olayları aktarırken dikkat etmesi gereken etik kurallara, yasalara uygun davranmıyor, amacı toplumu yönlendirmek, bilgilendirmek olması gerekirken bu görevini yerine getirmiyor. Çocuk istismarının önlenmesi konusunda gerekli uluslararası sözleşmelerde yer alan hususlara ilişkin medyada programlar göremiyoruz örneğin. İstismar haberleri yaparken başka failleri özendirici bir nitelik taşımaması gerekir; çocukların isimlerini, çevrelerini, yaşlarını, kimliklerini açıklayacak şekilde haberler yapılmaması gerekir. Buradan da anlıyoruz ki, biz çocuklara dair görevlerini yerine getirmeyen bir toplumuz.”
ÇOCUK İSTİSMARINA AF SÖZ KONUSU BİLE OLAMAZ!
İktidarın ısrarla getirmek istediği cinsel istismar düzenlemesini sorduğumuz Av. Aşkın Topuzoğlu, bu affın çocuk istismarını önleyen bir af olamayacağını söylerken yine uluslararası düzenlemelere dikkat çekiyor:
“Çocukları korumanın çok değişik yolları var, bunlar uluslararası sözleşmelerde, iç hukukumuzda da mevcut. Devletin yapması gereken bunların altyapılarını oluşturmak. Cezalandırmak suretiyle ya da aflar suretiyle çocukları koruyabilmemiz mümkün değil.”
PEKİ NE YAPMALI?
Topuzoğlu topluma düşen görevler açısından ailenin bilgilendirilmesinin önemine vurgu yapıyor: “Çocuk hakları, çocuk gelişimi, sağlığı, hukuku konusunda bir eğitim lazım. Ailelerin çocuklara en ufak bir istismarı halinde koruyucu ve destekleyici tedbirlerin acilen uygulanması gerekli.”
İstismara maruz kalan çocukların soruşturma ve kovuşturma aşamasında da pek çok sorunla karşılaştığını, istismarın tekrar tekrar anlattırıldığını, çocuğun beyanının pedagog eşliğinde alınmadığını hatırlattığımız Topuzoğlu, son yargı paketinde mağdur çocukların dinlenmesine ilişkin özel usul ve esasların belirlendiğini söylerken esas olanın yasaların uygulanması olduğunun altını çiziyor: “Çocukların Çocuk İzlem Merkezlerinde, cumhuriyet savcısı tarafından beyanları alınacak, avukat olacak, tek seferde, kayda alınmak üzere ve uzman eşliğinde bu işlemler yapılacak. Bunun yapılamaması halinde yasaya aykırı beyan alındığı için taraflar tabii ki şikayet edebilirler. Çünkü yasada yapılması gerekenler, hangi maddelerin ne şekilde uygulanacağı çok açık bir biçimde yer almaktadır.
ÇOCUK YAŞTA EVLENDİRİLEN KADINLAR ŞİMDİ NE YAPIYOR?
CİHANGÜL: 15 YAŞINDA KUZENİYLE EVLENDİRDİLER
Cihangül 1960 Erzincan doğumlu. Üç çocuk annesi. 15 yaşındayken halasının oğluyla evlendirilmiş. Evliliğin ne olduğunu bile bilmeden hamile kaldığını söyleyen Cihangül başından geçenleri şöyle anlatıyor: “İlk evlendiğimde ev kalabalıktı. Çocuktan büyüğe herkesin işine koşuyordum. 15 yaşındaydım, hamileliğin ne olduğunu bile bilmiyordum. Ağır işler yaptığım için ilk bebeğimi kaybettim. Bebeğim karnımda hareket etmiyordu. Kimseye soramıyordum. Çaresizdim. Sonradan köydeki bir yaşlı kadına anlatabildim, o zaman bebeğin karnımda öldüğünü öğrendim.”
Geçmişte yaşananları anlatırken, “O zamanlar öyleydi, önemli olan şimdiyi değiştirmek!” diyor. Hayatı boyunca kızının okuması, bir meslek sahibi olup kendi ayakları üzerinde durabilmesi için çabalamış.
Tamamını okumak için: Kadınların, çocukların ‘Çiçek’ ablası; Cihangül
AYŞE: TECAVÜZE UĞRADIĞI İÇİN EVLENDİRDİLER
Ayşe tecavüz sonucu evlendirilmiş ve boşanana kadar da şiddet görmeye devam etmiş. Eşinin madde bağımlısı olduğunu söyleyen Ayşe, “Ben şiddet yüzünden ayrıldım, ağzımdaki dişlerin çoğu onun yüzünden döküldü, bir keresinde yüzümde çekmece kırdı. Boşanmaya ikna olmuyordu, büyük oğlum evden kaçırdı beni, öyle kurtuldum” diyor.
Resim yeteneği olan Ayşe aslında güzel sanatlar okumayı çok istemiş. Sağlık meslek lisesini ve polis okulunu kazanmış ama ailesi şehir dışında olduğu için göndermemiş. Ayşe’nin bu yeteneği ortanca oğlunda da var, eşinden boşanarak kendisine yeni bir yaşam kuran Ayşe şimdi oğlunun iyi bir eğitim alabilmesi için mücadele ediyor. Ayşe yaşadıklarını kadınlarla paylaşıyor, yalnız olmadığını düşünüyor ve çocukları korumanın ancak birlikte mücadeleyle mümkün olduğunu söylüyor.
Tamamını okumak için: Mersin’den Ankara’ya Ayşe’nin hikayesi
ZELİHA: ADET GÖRMEYE BAŞLAMADAN İMAMLA EVLENDİRDİLER
Karadeniz’in küçük bir kasabasında doğan Zeliha, babasının ‘Sarıkamış şehidi’ olduğu haberi gelene kadar orta halli olan, sonra kıtlığa düşen bir ailede yaşamış. Annesi de hastalanıp ölünce akrabaların “insafına” kalmış hayatı. Aradan birkaç yıl geçmeden, bu kasabada büyüyen, sonra tayin olup giden, eşi ölünce de yeniden evlenmek üzere memleketinden ‘kız bakmaya’ gelen hatırlı bir hafızın karşısına çıkarmışlar onu. Zeliha, sessizce girdiği odada kendisine uzanan eli “Hoş gelmişsin dede” diye öpmüş. Akrabaları Zeliha’ya “İmam efendi seni oğluna götürüyor, korkma...” demiş. Yolda imam “Seni kendime aldım!” deyince donup kalmış. Götürüldüğü evde en küçüğü bebek, 7 kardeşe “annelik” yapması beklenmiş çocuk Zeliha’dan. İmamın çocuklarının en büyüğü ve eşi ise Zeliha’dan büyükmüş. Zeliha, bırakın 7 çocuğa annelik etmeyi, henüz adet bile görmemiş. Evin gelini ise durumu ilk bakışta fark edince her ikisi için de zorlu bir sohbete girişmiş, ona “kadınlık” öğretmeye çalışmış. Akşam imam gelince, panikle kaçan Zeliha, gelinin arkasına saklanmış, gelin de “Dur baba, vermem kızı sana” demiş, binlerce yıldır kemikleşmiş erkek egemen yaşam şekli karşısında, el ele vermiş iki kadın yoldaş olmuşlar.
Tamamını okumak için: Zeliha
SAKİNE: ÇOCUKLUĞU ÇALINAN BİR KADIN OLARAK KONUŞUYORUM
1968 doğumlu olan Sakine Saro, 12 yaşında ilkokulu bitirir bitirmez evlendirilmiş, babası yaşını iki yıl büyütmüş evlendirebilmek için. Oysa öğretmeni okumaya hevesli ve başarılı bir öğrenci olduğu için ebelik sınavlarına girmesini önermiş ona. “Annem ‘Seni istemeye gelecekler’ dediğinde karşı çıktım. ‘Evin tek oğlu, rahat edersin, sana çok altın takacaklar’ dedi, ‘Çok istiyorsan o altınları sen tak’ dedim. Ama babaya karşı koyulmazdı. Sustum, ne konuşabildim, ne yiyebildim, ne ağlayabildim. Gelin olarak evden çıkaracakları gün abim kapıda durdu ‘Vermeyeceğim kız kardeşimi’ dedi, ama onu da ikna ettiler. Bütün hayallerimi, geleceğimi, umutlarımı, hepsini bir torbaya koyup gömerek gittim. Annem de 12 yaşında gelin olmuş. Evli olduğum adamla sonra da hiç konuşmadım. Çünkü ben onunla değil annesi ve babasıyla evliydim. Annesi ve babası öldükten sonra, evlendikten 32 yıl sonra kocam olduğunu hatırladı. Her şeyime karışıyor, emirler yağdırıyordu. Önceden de dayak vardı, küfür vardı ama ben artık eski Sakine değildim. En son boşanma noktasına geldik.”
Sakine’nin üç oğlu var, ilkini 14 yaşında doğurmuş. “Hiç doktora götürülmedim hamileliklerimde. Kan uyuşmazlığı varmış, önlem alınmadığı için sağlıklı olamadı çocuklarım. İki oğlum 20’li yaşlarına geldiklerinde böbrek sorunu yaşadı, ortanca oğlumun iki böbreği birden iflas etti, böbreğimi verdim. Kardeşi karaciğerini verdi. Erken evliliğimin bedelini hem ben ödedim hem çocuklarım” diyor.
Sakine çalışmaya ve okumaya başlamış 45 yaşından sonra. Bulduğu her işte çalışırken ortaokulu dışardan bitirip liseye de yazılmış. Sadece kendi yaşamı için değil kız çocukları için de mücadele ediyor artık, çocuk yaşta evliliklerin özendirilmesine karşı büyük öfke duyuyor, “Çocuk yaşta evliliği yaşamış biri olarak söylüyorum, biz kadınlar karşı çıkmazsak değiştiremeyiz” diyor.
Tamamını okumak için: Şarkısını yeniden yazan kadın: Sakine
SELDA: HERKESİN BEBEĞİ BEZDENDİ, BENİMKİ ETTEN…
41 yıldır Bağdat Caddesi üzerindeki Çiftehavuzlar semtinde tezgah başında 52 yaşındaki Selda. 7 yaşından beri çiçeğe çıkıyor. Okula hiç gitmemiş, zaten çocukluğunu yaşadığı da söylenemez. Tüm neşesine ve enerjisine rağmen konu çocukluktan açılınca duygulanıyor. Çekinerek söylüyor çocuk yaşta evlendiğini, “13’ümde evlendirildim, 14 yaşımda anne oldum. Herkesin bezden bir bebeği vardı, benimki ettendi. Çocukluğumu yaşayamadım, çocuğumla yaşadım. Kimseden yardım almadım yaşamım boyunca. Biri eşikte biri beşikteyken hep devam ettim burada çalışmaya. Bu yaşıma geldim hâlâ çalışıyorum. Bu kadar çalışmamızla da ipin ucunu bir araya getiremiyoruz.”
5 tane çocuğu 10 tane torunu olan Selda “Çocukluk nedir bilmediğim için şimdi torunlarıma yaşatmaya çalışıyorum. Çocuklarım benim çilemi gördü, o yüzden onları çocukken evlendirmek istemedim. Hayatlarını yaşasınlar dedim” diyor.
Tamamını okumak için: Eziyetiyle emeğiyle: Kokina