19 Şubat 2020 01:17

İbrahim Harun AYDOĞAN

Çukurova Üniversitesi

Yerkabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yer yüzeyini sarsma olayına deprem denir. Depremler tüm dünya genelinde korkulan, önlem alınması gereken, alınmadığı zaman can kaybına sebep olan olaylar olarak görülür ve çoğu ülkelerde bunların önlemi alınır.

Ülkemizde ise depremin “kader, ecel, günahların bedeli, siyaset malzemesi”, ev sahipleri ve müteahhitlere göre ise “fırsat” olarak görüldüğüne tanıklık ediyoruz. Ülkemiz, topraklarımızdan geçen 3 fay hattından dolayı doğusuyla batısıyla bir deprem ülkesidir. Sadece 2000’li yıllarda bile 5.0'dan büyük şiddette 22 deprem yaşandı. Resmi kayıtlara göre de Osmanlı'dan bu yana Anadolu'da yaklaşık olarak 200 bin insan hayatını kaybetmiş bulunmakta. Bu kadar can kaybetmişken bu kadar zarara uğramışken maalesef 2020 yılında “depremi durduracak halimiz yok ya ne yapalım takdir-i ilahi” cümlesini duymaktayız.

Peki insanların günahları felakete yol açar mı? Kaçak yapılar, malzemeden çalmak, göl yataklarına binalar dikmek, deprem yönetmeliğine uymamak vs. bunlar affedilemez günahlar ve bunların hepsi de felaketlere yol açar özellikle de en büyük felaket bilimsizliktir. DHA’nın çektiği bu fotoğraf geçtiğimiz hafta yaşanan Elazığ depremine ait. Eğer fay hattı 1,2,3,4 numaralı binaların üstünden atlayıp sadece 5 numaralı binanın altından geçmiyorsa buradan da anlayabileceğimiz üzere deprem değil, dayanıksız bina öldürür. Eğer gerekli kontroller yapılmazsa, imar affı ile çürük binalara izin çıkarsa mühendislik yok sayılırsa tabiî ki de o bina halkın yaşamına tehdit oluşturur.

BAŞARI KENTLERİ DEPREME DAYANIKLI HALE GETİRMEKTİR

Önümüzde gelmesi beklenen depremlerden önce geç kalınmadan önlemler alınmalı yoksa çok daha acı senaryolarla karşılaşabiliriz. Elazığ depreminde Çevre ve Şehircilik Bakanımız maalesef şu cümleyi kurdu: “6.8 gibi şiddetli bir depremde bu kadar az can kaybının olması önceden aldığımız önlemlerin yaptığımız çalışmaların başarısıdır.” Dünyanın birçok ülkesinde büyük şiddetlerdeki depremlerde hiçbir yıkım olmamakta iken bizde ise 6.8 şiddetinde 41 can kaybını ve yıkılan 252 binayı başarı görüyoruz. Deprem, bir tek bize mi sınav ya da bu sınavı sadece biz mi geçemiyoruz?

Alınabilecek önlemler ise çok basit. Öncelikle bilim insanları dinlenir ve arkası boş çılgın projelerden vazgeçilirse, mühendislik ön planda tutulursa bizim için de üzüleceğimiz bir durum ortada kalmayacaktır. Bir haber kanalında değerli bir profesörümüzün de dediği gibi İstanbul'a 1 yıl lale ekmezseniz bütün yer bilimleri projelerini finanse edersiniz.

Artık paralarımız işe yarar yerlere harcansın istiyoruz, artık vergilerimizin peşine düşmek zorunda kalmayalım istiyoruz. Bizler ölürken zırhlı araçlarla, korumalarla gezenler “Gelip şükredin bunlar imtihan” deyip geçip gitmesin istiyoruz. Günümüzde en basit bilgisayar programına bile bilgileri girdiğinizde binanın yapılacağı yerde “Hangi depremde ne kadar hasar alır?​”, “Ne kadar, nasıl malzeme gerekir?​” bilgilerini size veriyor. Yönetmelikler eskisine göre daha da geniş kapsamlı. Yeni yöntemler, malzemeler hatta yeni binalar ve teknikler çıkmış durumda. Bırakın depremde yıkılmayı sarsıntıyı bile hissetmeyebilirsiniz. Rant düzeni, insan yaşamından daha kıymetli değil.

Evrensel'i Takip Et