2 bin 800 yıllık zanaat yok olmak üzere
Van'da unutulmaya yüz tutmuş geleneksel savat sanatı işlemeciliğini Turan Türkoğlu, Sadullah Özmen ve Yıldırım Türkoğlu ile konuştuk.
Zelal Sahidenur SARİ
Fırat TOPAL
Van
Van’da unutulmaya yüz tutmuş geleneksel savat sanatı işlemeciliği yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. 2 bin 800 yıllık geçmişi olan gümüş üzerine işlenilen savat sanatı, bir dönem 150 atölyenin bulunduğu Van’da, şimdilerde sadece iki atölyenin kaldığı söyleniyor. Turan Türkoğlu, Sadullah Özmen ve Yıldırım Türkoğlu ile savat sanatı ve son durumunu konuştuk.
KAYYUM ATANDI, ATÖLYE KAPANDI
Sadullah Özmen | Fotoğraf: Fırat Topal/Evrensel
Sadullah Özmen, savatın Ermenilerin bir zanaatı olduğunu belirterek 2000 yıllarında AB destekli bir proje kapsamında savat sanatına dair eğitim aldıktan sonra atölyelerini kurma girişiminde bulunduklarını ve üretime geçtiklerini söyledi. Şu anda Van’da sadece iki atölyenin kaldığını ifade eden Özmen, “3 yıl eğitimini aldıktan sonra kendi atölyemizi kurduk. Atölyemizi kurduktan sonra da yaklaşık 2 yıl sıkıntı çektik. Onun ardından eğitimlerle kendi imalatımızı yapmaya başladık. 17 yıldır aktif durumdayız. Bizim amacımız eğitim vermek savatı daha da yaygınlaştırmak. Çevre illeri olsun yurt içi ve yurt dışına satış yapıyoruz” dedi. 2016’da Van Büyükşehir Belediyesinin eğitmen olarak çalıştığını belirten Özmen, kayyum atandıktan sonra işten çıkarıldığını ekleyerek “Bekir Kaya döneminde 2016’da Van Büyükşehir Belediyesinden teklif aldık usta öğretici olarak. 2 yıl çalıştıktan sonra kayyum atandı. Hiçbir gerekçe olmadan bizleri çıkardılar. Kendi yandaşlarını aldılar. O iki yıllık süreçte ben 40 tane kadın öğrenci yetiştirdim. Gerçekten profesyonel anlamda çalışan kadınlardı. Ben çıktıktan sonra atölye kapandı. Şimdi cezaevinde 2 yıldır öğreticilik yapıyorum mahkumlara. Aynı anda atölyemizde de imalata devam ediyorum” dedi.
SAVAT HAK ETTİĞİ YERDE DEĞİL
Turan Türkoğlu | Fotoğraf: Fırat Topal/Evrensel
18 yıldır gümüşçülük ve gümüş işlemeciliği uğraşan Turan Türkoğlu ise yaklaşık 12 yıldır Sadullah Özmen ile birlikte savat sanatını yaymak ve tanıtmaya çalıştıklarını söyledi.
Fotoğraf: Fırat Topal/Evrensel
Türkoğlu, “Yaklaşık 12 seneyi buluyor çalışmamız. Yurt dışı fuarlarına katılmayı hedefledik. Birçoğuna da katıldık. Tanıtımımızı da yaptık. Kitaplarda, dergilerde, haberlerde, röportajlarda bulunduk savatın tanıtılması üzerine” dedi. Savat sanatına ve işlemeciliğine gerekli ilginin gösterilmediğinin altını çizen Türkoğlu, “Aslında savatın sahiplenilmesi lazım. Şimdi farklı illerimizde Mardin’de telkariyi sahiplenen olmasaydı belki başka iller sahip çıkacaktı. Ki şu anda Ankara’da belli bir bölgede yapılıyor. Savat da aynı şekilde bu yolculukta yalnız bırakıldı. Biraz benim görüşüm bu savata hem sahip çıkılmadı hem rant meselesine dönüştü. Ne yazık ki bütün öncelikler başkalarına verildi. Destekler başkalarına verildi. Bu süreçte yalnız bırakıldı ancak savat sanatı bitmesin diye uğraştık ki biz yeri geldi cebimizden yedik, cebimizden verdik. Deprem döneminde kimse Van’da kalmazken biz çalışıyorduk. Savatı hiçbir dönem de bırakmadık desek yeridir. Savatın hiçbir zaman hak ettiği yerde olmadığını ben her platformda savunuyorum ve söylüyorum. Ne kadarı yansıtılıyor bilemiyorum” dedi.
Fotoğraf: Fırat Topal/Evrensel
Savat işlemeciliğinin oluşum aşamalarına dair de konuşan Türkoğlu, “Savat belirli oranlarda kurşun, kükürt, bakır ve gümüşün bir araya gelmesinden oluşuyor. Normalde bir savat dökümünde yaklaşık 15-18 arası çubuk çıkar. Bu çubukların her biriyle neredeyse bir buçuk kilo gümüşe denk geliyor. Savatın işlendiği derinliğe göre bu oran değişebiliyor. 20 kilonun üstüne de çıkabiliyor veya altına da inebiliyor. Biz senede bir iki sefer savat dökümü yapıyoruz. 1 kg savatın yapılabilmesi için biz 200 gr gümüş kullanıyoruz” dedi. Türkoğlu, savat işlemeciliğinin zor bir zanaat olduğunu da ekleyerek “Savatta birincisi el becerisi, ikincisi ilham kaynağı, üçüncüsü ve en önemlisi bu kişi ressam olacak çizim yeteneği olacak” dedi.
Fotoğraf: Fırat Topal/Evrensel
DAHA ÇOK MİTOLOJİK FİGÜRLER KULLANIYORUZ
Savata işlenilen figürlere dair konuşan Yıldırın Türkoğlu, savat üzerine özellikle Van’a özgü figürler ve mitolojik figürleri işlediklerini belirterek “Eski çağlarda kullanılan mitolojik figürlerden Urartu aslanı, aslan başlı kanatlı kartallar, Pegasus figürleri kullanıyoruz. Haricinde soyut olarak savatın üstüne de çizdiğimiz laleler var. Van Gölü canavarımız var. Urartu aslanı kediye benzeyen bir formdadır farklı bir yapısı vardır. İpekyolu ticaretini temsil eden develerin figürleri ve Van balığı olan inci kefalimiz, Van kedimiz var. Farklı mitolojik türlerde aslan ve kafa figürleri var. Van Gölü’nün kendi çizimleri var” dedi. Savat sanatının sabır isteyen bir zanaat olduğunu ve sınırsız çizim formlarının olduğunu savat sanatı ve benzeri zanaatların yok olmakla karşı karşıya olduklarını da ekleyen Yıldırım Türkoğlu, “Savatı yalnız takılara değil gümüş tarak, tabakalar, anahtarlıklar, esans kutularına dahi işliyoruz. Bu ne yazık ki makinelerin ve teknolojinin gelişmesiyle beraber neredeyse yok olacak. Yaklaşık 20 yıldır uğraşıyoruz. Bu çok değerli bir şey, çok önemli bir şey. İnsanların hakikaten burayı keşfetmesi lazım. Tarihi ve kültürel değerlerimizi görmeye davet ediyorum. Daha anlatılması gereken birçok yönü var” diye konuştu.
Yıldırım Türkoğlu | Fotoğraf: Fırat Topal/Evrensel
Fotoğraf: Fırat Topal/Evrensel
Evrensel'i Takip Et