Suç örgütü lideri Kürşat Yılmaz: İfadem alınsaydı Hrant Dink yaşıyor olacaktı
Hrant Dink cinayeti davasında tanık olarak ifadesi alınan suç örgütü lideri Kürşat Yılmaz, kendisine "Bunu öldür" denildiğini söyleyerek "İfadem alınsaydı Hrant Dink yaşıyor olacaktı" dedi.
Fotoğraf: DHA
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin, Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, gazeteciler, jandarma ve eski emniyet görevlilerinin de aralarında bulunduğu 4’ü tutuklu 77 sanığın yargılanmasına devam edildi. Suç örgütü lideri Kürşat Yılmaz, 2005 yılında Ankara'daki bir otelde kendisine Hrant Dink'in fotoğrafı gösterilerek, "Bunu öldür" denildiğini ileri sürdü. Defalarca ifade için başvurduğunu söyleyen Yılmaz, "İfadem alınsaydı Hrant Dink yaşıyor olacaktı" dedi.
Çağlayan'daki İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 104’üncü duruşmaya, tutuklu bulunduğu cezaevinden Ses ve Görüntü Bilim Sistemi (SEGBİS) aracığıyla dönemin Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek ve Fox TV Haber Müdürü, gazeteci Ercan Gün ile eski Trabzon Jandarma Alay Komutanı Ali Öz'ün de aralarında bulunduğu 6 tutuksuz sanık katıldı. Duruşmada Dink ailesini de avukatları temsil etti.
Duruşmada, daha önce alınan ara kararlar doğrultusunda, suç örgütü lideri olduğu gerekçesiyle 66 yıl hapis cezası verilen Kürşat Yılmaz'ın tanıklığına, tutuklu bulunduğu cezaevinden, SEGBİS aracılığıyla başvuruldu.
Duruşmada organize suç örgütü lideri Kürşat Yılmaz ve dönemin İstanbul İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şubesi Aşırı Sağ Örgütler Birimi Tim Komutanı Serkan Özer tanık olarak dinlendi. Kimlik tespitlerinin ardından sanık ve tanık avukatlarının talepleri okundu.
"İFADE TALEBİM YANITSIZ KALDI"
İfade veren Kürşat Yılmaz, mahkemeye gelmek için defalarca dilekçe verdiğini, ancak talebinin cevapsız kaldığını söyledi. Bildiklerini anlatmak için 2007 yılından bu yana mahkemeye dilekçe verdiğini ancak uzun süre konuya ilişkin ifadesine başvurulmadığını belirten Yılmaz, "Bu cinayetle ilgili bildiklerim var. FETÖ ilgili daha önce 16 sayfalık bir yazı yazmıştım ama bir gazete dışında yayınlayan olmadı" dedi.
"BANA ÖLDÜR DEDİLER"
“Zamanında ifadem alınsaydı Hrant Dink yaşıyor olacaktı” diyen Yılmaz, cinayetle ilgili olarak şunları anlattı: “Amerikan uşakları başarılı olsaydı Bolu Cezaevi’ne sevk sırasında beni öldüreceklerdi. Üç gün boyunca ifade verdim savcılığa. Zekeriya Öz vardı. Başkaları da vardı. Bana daha önce ‘Gel mafyamız ol’ demişlerdi cemaatçiler. Bana ‘Ergenekon’la ilgili bilgin var mı?’ diye sordular. ‘Yok’ dedim. 1999 yılında bir gün daha önce tanıdığım bir ülküdaş arkadaşım ‘Sana bir tezgah kurdular organizeden’ dedi. 2005 yılı kışında bir gün Ankara’ya gittim. Kara kuvvetleri lojmanında bir evde… ‘Sana gelecekler Gülen cemaatinden’ dedi arkadaşım. ‘Şükrü Sarıışık paşa ile ilgili görüşecekler’ dedi. Bilgi alışverişi dediler… Ankara imamı dedikleri şahıs geldi dediler ki ‘Sen Şükrü Sarıışık paşayı tanıyorsun kefil olur musun?’ MGK genel sekreteriydi o zaman. İsmail Issız aradı. Bir MHP milletvekilinin ofisine gittik. Bir general geldi. İsmail Issız’a herkes saygılı davranıyor. Bir albay arkadaşım vardı Aytekin Eroğlu. O da orada… Birkaç gün sonra beni Otel Asya’ya götürdüler, kayıtlarda vardır. Her gün sohbet ediyorduk. 15 gün otelde kaldım. Ömer Küçükyurt, Hüseyin Albay, İsmail Issız… Bana dediler ki Hrant Dink’in resmini getirdiler, cinayetle ilgili ‘Bunu da öldür’ dediler. Hrant’ın fotoğrafını göstereni hatırlamıyorum. ‘Türkiye zor duruma düşer’ dedim. 80 öncesi de bizi kullandılar. ‘O süreç olmasaydı belki sizinle yürürdüm’ dedim. O dönem herkesi kullanıyorlardı bunlar… 'Gel bizim mafyamız ol' dediler. 'Sizinle işim olmaz' dedim. Sonra temasımız olmadı. Cinayetten sonra cezaevinde Erhan Tuncel benimle görüşmek istedi ama cezaevi idaresi görüştürmedi.”
TANIK HİÇ BİR ŞEYİ HATIRLAMADI
Bir diğer tanık Serkan Özer ise Hrant Dink'i medyadan bildiğini, bu konu ile şüpheli sıfatı ile ifade verdiğini belirtti. Dink cinayeti ile ilgili öncesinden kendi birimine herhangi bir istihbaratın gelmediğini, ancak başka kimsenin olup olmadığını bilmediğini savunan Özer, cinayetin olduğu gün astları olan personelin nerede görev yaptığını bilmediğini iddia etti.
Cinayet öncesi Trabzon'dan görevlilerin gelip gelmediğini bilmediğini belirten Özer, cinayetten sonra il dışından gelenleri duyduğunu dile getirdi. Cinayetin olduğu gün kendisinin şubede olduğunu belirten Özer, diğer personelin nerede görevli olduğunu bilmediğini ileri sürdü. Özer, o dönemde İl Jandarma İstihbarat biriminde çalışan görevlilerin FETÖ ile ilgililerin olup olmadığını bilmediğini, 2008 yılına kadar ise görevde kaldığını belirtti.
"ÇALIŞMALARIMIZ OLMADI"
Özer'in ifadesinin ardından çapraz sorguya geçildi. Özer, görev alanı içinde olan ırkçı ve milliyetçi gruplar ile ilgili çalışmalarının olup olmadığı sorusuna, ırkçı ve milliyetçi gruplar ile ilgili bir çalışmalarının olmadığını, aşırı sağ denilince dinsel anlamda çalışmalarının olduğunu söyledi. Hrant Dink yargılandığı dönemde kendisine dönük ırkçı ve milliyetçi grupların saldırıları ile ilgili bir çalışmasının olup olmadığı yönünde yöneltilen soruya Özer, yapılan ırkçı ve milliyetçi eylemler ile ilgili herhangi izleme ya da dinleme çalışmalarının olmadığını söyledi. Avukatların diğer sorularına ise Özer, "Hatırlamıyorum, bilmiyorum" şeklinde yanıtlar verdi.
TELEFON KAYITLARI İSTENDİ
Tanık ifadelerinin alınmasının ardından taraf avukatlarına söz verildi. Dink ailesinin avukatı Hakan Bakırcıoğlu istihbarattan dosyaya eklenen telefon şemalarının eksik olduğunu söyleyerek, görüşmelerin tümünün tekrar talep edilmesini istedi. Bakırcıoğlu, MİT'in Hrant Dink ile ilgili yürüttüğü çalışma kayıtlarının da dosyaya eklenmesini istedi.
Savcı ise “Gelen bilgi ve belgelere bir diyeceğimiz yoktur. Katılan vekillerin taleplerinin reddine, tutuklu sanıkların tutukluların devamına...” talebinde bulundu.
Ardından tutuklu sanıkların savunmaları alındı. İlk olarak söz alan Ercan Gün, "Ben bir haberden dolayı 44 aydır örgüt üyeliğinden tutukluyum. Bu saatten sonra verilecek hükmü çoktan yattım. Bu dosyada tek sivil olan benim. Yaptığım savunmalar dinlenmiyor. Benim örgütle bir irtibatım yok. 44 aydır yattığım yeter, tahliyemi talep ediyorum" dedi.
Eski İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek de tahliyesini talep etti. Yavuz Karakaya bir talebinin olmadığını belirterek, serbest bırakılmasını istedi. Hamza Celepoğlu da 22 ay bu davadan tutuklu olduğunu belirterek tahliyesini talep etti.
DURUŞMA MAYIS'A ERTELENDİ
Son olarak tutuksuz yargılanan sanıklara söz verildi. Söz alan sanıklar adli kontrol şartlarının kaldırılıp beraat kararı verilmesini istedi. Aranın ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, tutuklu sanıkların tahliye taleplerinin reddine, firari sanıklar hakkında çıkartılan yakalama kararının infazının beklemesine, ATK’ye yazılan yazının akıbetinin sorulmasına, HTS kayıtlarının istenmesi talebinin reddine, dosyada diğer eksik hususların tamamlanmasına, bazı sanıkların adli kontrollerinin kaldırılmasının talebinin reddine, tefrik taleplerinin reddine, sanık Ali Öz'ün ev hapsinin kaldırılıp hafta bir gün imza vermesine karar verdi.
Duruşma 12, 13 ve 14 Mayıs tarihine ertelendi.
DAVANIN GEÇMİŞİ
Dönemin özel yetkili İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, 19 sanığın yargılandığı davada 17 Ocak 2012'de verdiği kararla tutuklu sanık Yasin Hayal'in, “Hrant Dink'i tasarlayarak öldürmeye azmettirmek” suçundan ağırlaştırılmış müebbet, yazar Orhan Pamuk'u tehdit etmekten 3 ay ve “ruhsatsız silah bulundurmak” suçundan da 1 yıl hapisle cezalandırılmasını, “silahlı terör örgütü yöneticisi olmak” suçundan ise beraatini kararlaştırmıştı.
Tutuklu sanıklardan Erhan Tuncel'in de 10 yıl 6 ay hapisle cezalandırılmasına hükmederek tahliyesine karar veren heyet, sanıklardan Ersin Yolcu'yu 12 yıl 6 ay, Ahmet İskender'i 13 yıl 4 ay ve Salih Hacısalihoğlu'nu 2 ay 15 gün hapisle cezalandırmış, bütün sanıkların "silahlı terör örgütü üyeliği" suçundan beraatine hükmetmişti.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi de "örgüt" yönünden verilen beraat kararını bozarak, sanıkların "silahlı terör örgütü" değil, "suç işlemek amacıyla oluşturulan örgüt" üyesi oldukları gerekçesiyle yargılanmalarına karar vermişti.
“Kasten öldürmeye azmettirme” ve “Orhan Pamuk'u tehdit” suçlarından sanık Yasin Hayal'e verilen mahkumiyet kararını onayan daire, Yasin Hayal hakkında ''silahlı terör örgütü kurmak, yöneticisi olmak'' suçundan verilen beraat kararını ise “suç örgütü kurmak ve yönetmek” suçundan mahkumiyet gerektiği için bozmuştu.
Sanıklardan Erhan Tuncel'in “patlayıcı madde imal etmek” suçundan mahkumiyet kararını onayan Yargıtay 9. Ceza Dairesi, “kasten öldürmeye azmettirmek” suçundan beraat hükmünü ise sanığın Dink'in öldürülmesi suçuna yardım suretiyle iştirak etmesi sebebiyle mahkumiyeti gerektiği için bozmuştu. “Silahlı terör örgütü yöneticisi olmak” suçundan beraat kararı da “suç örgütü üyesi olmak” suçundan mahkumiyeti gerektiği gerekçesiyle bozulan Tuncel hakkında, Trabzon'da 24 Ekim 2004'te McDonalds'ın bombalanması olayında, “genel güvenliği kasten tehlikeye sokmak, mala zarar vermek ve 6 ayrı kasten yaralama” suçlarından verilen mahkumiyet kararı da bozulmuş, bu eyleminin “6 ayrı kasten öldürmeye teşebbüs” suçunu oluşturacağına karar verilmişti.
DAVA YENİDEN İSTANBUL 14. AĞIR CEZA MAHKEMESİNDE
Yargıtay kararının ardından davanın yeniden görülmesine, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde başlanmış, bu mahkemede 6 duruşma yapıldıktan sonra dosya, Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 10. maddesiyle görevli ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması üzerine, İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmişti.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, kamu görevlilerine ilişkin iddianameyi kabul ettikten sonra dava dosyasını, Ogün Samast, Yasin Hayal ve Erhan Tuncel'in de aralarında bulunduğu, haklarındaki hükümler Yargıtay tarafından bozulan 8 sanıklı ana davayla birleştirilmesi için İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesine sevk etmişti.
Bu mahkemenin heyeti, “Birleştirme kararında muvafakat talep edilmediği, mahkemenin terör suçlarına bakmakla görevli olmadığı, ana davada yargılamanın ileri aşamaya geldiği ve bu davada yargılananlarla yeni davada yargılanacak kamu görevlileri arasında ortak sanık bulunmadığı” gerekçeleriyle dosyayı İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine iade etmişti.
Mahkemeler arasındaki uyuşmazlığın giderilmesi için dosyaların gönderildiği Yargıtay 5. Ceza Dairesi, iki dosyayı birleştirip, davaların İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmesine karar vermişti.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, gazeteciler ve jandarma görevlilerinin de aralarında bulunduğu 50 sanık hakkında Hrant Dink cinayetine ilişkin açılan yeni davanın, aralarında Ogün Samast, Erhan Tuncel, eski emniyet müdürleri Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer, Coşgun Çakar'ın da yer aldığı 35 sanıklı ana dava ile birleştirilmesine hükmetmişti.
KAMU GÖREVLİLERİ TASARLAYARAK ÖLDÜRME İLE SUÇLANIYOR
Davaya eklenen iddianamede, eski emniyet müdürleri Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer ve Coşgun Çakar'ın "tasarlayarak kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, diğer suçlardan da çeşitli hapis cezalarına çarptırılması talep ediliyor.
Dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü olan Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç ve eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler'in de "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi ve görevi kötüye kullanmak" suçlarından 15 yıl 6 aydan yirmi ikişer yıla kadar hapisle cezalandırılması istenen iddianamede, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, İstihbarat Daire Başkanı (İDB) Sabri Uzun, Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay, Trabzon Emniyet Müdürlüğü İstihbarattan Sorumlu Müdür Yardımcısı Hasan Durmuşoğlu, Trabzon İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Ercan Demir, Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Faruk Sarı, İDB Şube Müdürü Yunus Yazar, İDB C Şube Müdür Yardımcısı Ali Poyraz, İDB'de görevli Komiser Yılmaz Angın, Hamdi Egbatan, Mehmet Akif Yılmaz, Serkan Şahan ve Ömer Faruk Kartın, İDB C Büro Şube Müdür Yardımcısı Tamer Bülent Demirel ve Osman Gülbel, Komiser Yardımcısı Özkan Mumcu, Trabzon'da polis memurluğu yapan Muhittin Zenit, Mehmet Ayhan, Onur Karakaya ve Mehmet Uçar ile eski Mülkiye Müfettişi Şükrü Yıldız hakkında da benzer suçlardan farklı oranlarda hapis cezaları öngörülüyor.
Yargılama devam ederken Dink cinayetine ilişkin soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Gökalp Kökçü, yeni bir iddianame hazırladı.
Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, kapatılan Zaman gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, gazeteciler Adem Yavuz Arslan, Ercan Gün ile meslekten ihraç edilen Tuğgeneral Hamza Celepoğlu, dönemin Trabzon İl Jandarma Komutanı Ali Öz, Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürü Metin Yıldız ve İstanbul Jandarma İstihbarat Görevlisi Yüzbaşı Muharrem Demirkale'nin de aralarında bulunduğu 51 sanık hakkında hazırlanan iddianamede, tüm sanıklar hakkında "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor. İddianamede, Gülen ile Öz ve jandarma görevlilerinin de aralarında olduğu 40 sanık hakkında ise ayrıca "kasten öldürmeye iştirak'' suçundan müebbet hapis cezası talep ediliyor.
ANA DAVA DOSYASI SANIKLARI AYRILDI
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi 13 Haziran 2019'daki duruşmada, aralarında Ogün Samast ve Yasin Hayal'in de olduğu 9 ana sanığın dosyasının ayrılmasına karar vermişti. 17 Temmuz 2019'da açıklanan kararda, Erhan Tuncel'in "tasarlayarak ve bomba kullanarak kasten öldürmeye teşebbüs, mala zarar vermek, silahlı suç örgütüne üye olmak ve kasten öldürmeye yardım" suçlarından toplam 99 yıl 6 ay, Yasin Hayal'in "silahlı suç örgütü kurma ve yönetme" suçundan 7 yıl 6 ay ve Ogün Samast'ın da "silahlı suç örgütüne üye olmak" suçundan 2 yıl 6 ay hapisle cezalandırılması hükmü kurulmuştu.
Benzer suçlardan sanık Zeynel Abidin Yavuz'u 14 yıl 22 gün, Tuncay Uzundal'ı 16 yıl 10 ay 15 gün, Ahmet İskender ile Ersin Yolcu'yu da 1 yıl 10 ay 15'er gün hapisle cezalandıran heyet, sanıklar Salih Hacısalihoğlu ve Osman Hayal'in ise beraatini kararlaştırmıştı. (HABER MERKEZİ)