İskender Bayhan: FETÖ’nün bir numaralı işbirlikçisi Erdoğan

Gazeteci İskender Bayhan, ekonomik krizle birlikte artan yaşamına son verme eğilimini ve "FETÖ'nün siyasi ayağı" tartışmalarını Gündem Özel'de değerlendirdi.

20 Şubat 2020 08:41
Son Güncellenme Tarihi: 20 Şubat 2020 13:14
Paylaş

Zeliş Irmak'ın sunumuyla Gündem Özel'de Gazeteci İskender Bayhan, ağırlaşan ekonomik kriz ile birlikte artan yaşamına son verme eğilimini ve "FETÖ'nün siyasi ayağı" tartışmalarını değerlendirdi.

İskender Bayhan'ın konuşmasından satır başları şöyle:

FETÖ’NÜN İŞBİRLİKÇİSİ OLMA GERÇEĞİNDEN KURTULAMIYOR ERDOĞAN

"Tek adam tek parti yönetimi anlayışı ve Erdoğan’ın bu anlayışı yerleştirmesinin en büyük dayanağı olarak 15 Temmuz darbe girişimini kullanıyor olması, bunun yarattığı rahatsızlıklar ve bunun yarattığı rövanşist yansımalar FETÖ’nün siyasi ayağını tartıştırıyor.

İlker Başbuğ, FETÖ’cülerin iki yıldan fazla yatırdığı bir genelkurmay başkanı. Böyle birisinin rövanşist bir yaklaşım göstermesinin önünde bir engel yok. İlker Başbuğ bir aktör olarak siyasette pozisyon almaya çalışıyor.

Kemal Kılıçdaroğlu Erdoğan’a “FETÖ’nün siyasi ayağının başında sen varsın” dedi. Bu ifadeyi şöyle revize edebiliriz: “FETÖ’nün bir numaralı işbirlikçisi sensin.” Bunun inkar edilecek tarafı yok, kendisi söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan FETÖ’nün bir numaralı işbirlikçisi olduğunu, yedirdiğini, içirdiğini kendisi söyledi. Aynı secdeye başı değerken, sonra birden değen başın sahte baş olduğunu iddia etti.

Kılıçdaroğlu’nu böyle bir dönemde FETÖ’cü olarak suçlamasında şunun etkisi var: FETÖ’nün işbirlikçisi olma gerçeğinden kurtulamıyor, Erdoğan. Halk kitlelerinde de rahatsızlık uyandırıyor. Hep FETÖ’nün aşağı kısmına operasyon yapıyorsunuz, yukarı kısmına niye dokunmuyorsunuz duygusu işçi ve emekçiler arasında da, kamuoyunda da yaygın bir duygu. Kılıçdaroğlu buradan yola çıkarak gündeme getirince, Erdoğan onun yarattığı yıpranmadan kurtulmak için CHP’yi şimdi FETÖ’cülükle suçluyor.

“Düşmanımın düşmanı benim dostumdur” yaklaşımı, böyle bir siyaset gütmek egemen sınıflara ait çok tarihi bir söz.

AKP VE ERDOĞAN’IN DIŞINDA FETÖ’NÜN İŞBİRLİKÇİSİ YOKTUR

Bugün Türkiye’de AKP ve Erdoğan’ın dışında FETÖ’nün işbirlikçisi yoktur. Bu ispatlanmıştır. Erdoğan kişi olarak FETÖ’cü, FETÖ üyesi değildir. Erdoğan bir ihvancıdır. Müslüman Kardeşlerin Türkiye koludur. İhvancı olarak FETÖ ile işbirliği yapmıştır. FETÖ’nün işbirlikçisidir.

MUHALİFLERE FETÖ’CÜ DEMESİ, KENDİ FETÖ’CÜLÜĞÜNÜ GİZLEMEK İÇİN

15 Temmuz gecesi darbe yapılsaydı, devlet bürokrasisi ve hükümeti, sivil ve askeri bürokrasisi dahil kimlerden oluşacağına dair oluşturulan liste Erdoğan’ın elinde. Bunu Binali Yıldırım söyledi. O listeyi açıklayacaklar, bu kadar.

Açıklamak zorundalar çünkü Türkiye’de o dönemde bir sürü politik cinayet işlendi. Bir sürü insan haksızlığa uğradı. FETÖ savcılarının bir sürü antidemokratik uygulamasının hangisini geri aldırdı? Hayat TV’yi de FETÖ’cüler kapattırdı. Hangisini düzeltti? Bu memlekette aydın, yazar, akademisyenler, Kürt siyasetçiler FETÖ’nün tezgahları yüzünden cezaevine girdi. Hangisini değiştirdi? O yüzden Erdoğan bu meselede de keseri hep kendine yontuyor.

Muhaliflere FETÖ’cü demesi, kendi FETÖ’cülüğünü gizlemek için.

Beraber yiyip içmeye devam etseydiniz, beraber yürüseydiniz o yolları, beraber ıslansaydınız yağan yağmurda bakalım kim FETÖ’cü olacaktı.

DARBE ŞÜPHESİ VARSA, ENGELLESİN

“Orta kademe subaylar rahatsız” diyorlar. Erdoğan ve AKP ortada yaygara koparmayı bir yana bıraksın, kimse bunlar tespit etsin, darbeyi engellesin.

Halk taleplerine sahip çıkabilir mi, nasıl çıkar, işçi ve emekçiler demokrasiye, refah içinde bir hayata nasıl ulaşır… Türkiye’de egemen sınıf bunlar dışında her şeyi konuşuyor.

RAND Corporation (ABD merkezli düşünce kuruluşu) raporu PR faaliyeti. Köpürtme işleri burjuva siyasette meşhurdur. “Kim yapacak darbe” sorusunu sorup yanıtlarını ona göre verecekler.

İşçi ve emekçiler, halk her türlü darbeye karşı dik durmalıdır. Kimse bu “darbe yapacaklar” bunun açıklanmasını talep etmelidir.

Tek adam tek parti yönetiminin yenilgisi için daha ileri daha iyi adımlar ne olabilir, asıl bunları konuşmak lazım.

AÇLIKLA, YAŞAMINA SON VEREREK MÜCADELE EDİLMEZ

Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik, siyasal, iç ve dış politik gelişmeler de dahil kıskaç devam ettikçe, bu kötü gidişat, bu boğulma hali sürdükçe yaşamına son veren yurttaş haberleri ne yazık ki gelmeye devam edecek.

GERÇEK PROPAGANDADAN AĞIR GELİR

Bu intiharlar kamuoyuna yansıyıp duyulduktan sonra cumhurbaşkanı sözcülerinin, yardımcılarının kalkıp ekonomik bir nedeni yok demesinin de bir anlamı kalmıyor. Bir kere iki kere söylersiniz belki bir şekilde sizin çıkarınıza hizmet eder. Meselenin üstünü örtmeye yarar ama üç defa beş defa söylediğinizde de bir anlamı kalmaz. Çünkü artık gerçek sizin propagandanızdan daha ağır gelir.

Yaşananları ekonomik, sosyal ve politik ortamdan bağımsız ele almak intiharların artmasına neden olur. “Olur böyle şeyler” demek sizi kurtarır ama vatandaşı kurtarmaz.

Yaşamını yitirenler artmasın diye yapılması gerekenleri uzmanlar anlatıyor. Bunlar yarayı küçültür, büyümesinin önüne geçmek için bazı tedbirler olabilir ama işin özüne, kökenine bakmazsak çözüm üretmek de veya olabilecekleri en asgariye indirmek de mümkün olmaz.

Bir işçinin kendisini astığı yerde diğer işçileri çalıştırmak, çalıştırmaya devam etmek vahşi kapitalizmin gelebileceği en uç noktayı gösteriyor. Türkiye’deki vahşi kapitalist koşulların, (sadece üretim koşulları değil; yaşam, kültür, politika bütün bir sosyal koşulları ifade eder) geldiği en uç noktayı da gösteriyor.

VAHŞİ KAPİTALİZMİ ÖLDÜRMEK ÜZERE MÜCADELE

Açlıkla, yoksullukla, ağır yaşam koşullarıyla, yaşamına son vererek mücadele edilmez. Böyle kurtuluş olmaz. Hayatına son veren kişi kendini kurtuldu sanabilir ama bilinmeli ki, geride bıraktıkları aynı sorunlarla hatta daha da ağırlaşarak yüz yüze kalır.

Vahşi kapitalizmi geriletmek üzere, onu ezmek üzere, onu yenmek üzere, onu öldürmek üzere örgütlenerek mücadele edilirse, yarattığı yıkımla mücadele anlam ifade eder.

İşçilerin emekçilerin sağlıklı yaşam sürdürebilmeleri tamamen bir örgütlülük sorunu haline geldi. Örgütlü olmak, haklarına sahip çıkmak, haklar için mücadele etmek sağlıklı yaşamın koşulu haline geldi. Vahşi kapitalizm dünya pratiğinde böyledir, bu hale getirir zaten.

İşçi ve emekçiler kendilerini bu koşula mahkum eden güçlerle mücadele etmek ve onları geriletmek gibi bir yol izlerlerse çözüm bulurlar.

Vahşi kapitalizmin savunucuları bile kendi ekonomik kriz süreçleri nedeniyle veya politik kriz, siyasal krizler nedeniyle intihar ettiklerinde sınıf refleksleri tamamen kendi kendine dayanışmaktır.

AH VAH ETMEDEN ÖRGÜTLENEREK BİRLİKTE MÜCADELE

İşçi ve emekçiler bu durumdan ah vah ederek değil, örgütlenerek, birleşerek çıkabilirler." (Evrensel WebTV)

ÖNCEKİ HABER

Bu ne kalabalık?

SONRAKİ HABER

“Bu paralar nereye gidiyor?”

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa