Bahar taleplerini haykıran kadınlarla gelecek
"Daha çok yok sabaha"
Kaynak: Max Pixel
Büyüyerek ilerleyeceğiz
Tırnaklarını etine geçir bağırma
Isır kanat dudaklarını parçala
Bırakma yaşamayı bırakma umudu
Daha çok yok sabaha*
…
Kış tüm sertliğini gösterip yağmuru karı rüzgarı alıp çekilmek üzere. Bahar ayları içimizi ısıtmaya, rengarenk çiçekleri ile yüzümüzü güldürmeye hazırlanıyor. Mart ayıyla başlayan ilkbahar mevsimi kadınlara da baharı getiriyor 8 Mart ile. Kışın gidişine, baharın gelişine hazırlandığı gibi ülkenin dört bir yanında kadınlar 8 Mart'a büyük bir coşkuyla hazırlanıyor.
Ekonomik krizin hayatımızın tam ortasında durduğu şu günlerde genç kadınlar olarak dört bir yandan gelen saldırıları göğüslüyoruz. Yüzde değerlerinin her gün arttığı zamlar karşısında çalışmakla okumak arasında gidip geliyoruz. Çalışırken bir yandan patronların sömürüsü bir yandan her an tacize uğrayacak mıyım korkusu yaşıyoruz.
Şiddet, cinayet, taciz, ekonomik baskı derken kadınların omuzlarına yüklenen yük her geçen gün ağırlaşıyor. Üstelik üniversite kürsüleri ve lise koridorları kadına şiddeti ve çocuk istismarını aklamaya çalışan eğitimciler ile doldurularak dört bir yandan bizi kuşatmaya çalışıyorlar. Ancak 1857 yılında daha iyi çalışma koşulları için greve çıkan dokuma işçisi kadınların açtığı bu yolda büyüyerek ilerliyoruz.
DÜNDEN BUGÜNE DEĞİŞMEYENLER
Aradan geçen 163 yılda dünya büyümeye, gelişmeye devam ederken kadınlara yönelik şiddet, hak gaspları, dünyanın teknolojik, kültürel, toplumsal ve yaşamsal ilerlemesine karşın kadınların yaşadığı bu sorunların da bu oranda azalması hatta yok olması gerekirken, sanki bir kartopu gibi artarak çoğaldı. Ancak o günden bugüne değişmeyen bir şey var. O da kadınların giderek kenetlendiği, yan yana durmayı el ele vermeyi hiçbir zaman bırakmadığı gerçeği. 45 gündür haber alınamayan Gülistan Doku’nun nerede olduğunu sormaktan vazgeçmediğimiz, Şule Çet’in katilinin ceza alması için kilometrelerce yollardan gelip davaları takip ettiğimiz, depremi çocuk evliliklerinin yasaklanmasına bağlayan Yıldız Teknik Üniversitesindeki Bedri Gencer’in derslerinin başka bir öğretim görevlisine verilmesini sağladığımız gibi. Genç kadınlar olarak okulumuzda, iş yerimizde, mahallemizde yani yaşamın her alanında bir araya gelerek bir güç olduğumuzu ve ancak birlikteliklerimizi sağladığımızda yaşama yön vereceğimizden emin olmalıyız.
SADECE TAKVİMDE BİR YAPRAK DEĞİL
Takvimdeki bir yaprağı koparıp attığımız gibi 8 Mart’ı da bir günle sınırlı tutamayız. Kahvaltıda, kafede, kampüste, sırada yaptığımız planlarımızı somut bir şekilde uygulamanın vakti geldi. Bu birlikteliğimizden güç alarak baskılara, sömürüye, krize, eşitsizliğe dur diyebiliriz. Krizle birlikte omuzlarımıza yük bindirenlere karşı güçlü bir söz söylemek ancak birlikteyken mümkün. Yurtta, fakültede, parkta bir araya gelmek, yapabileceklerimizi konuşmak ancak gücümüze güç katar. Kenetlenmiş, kız kardeşlerinin yanında olan, gücünü fark etmiş kadınlar olarak bu 8 Martı milat kabul ederek yarına daha güçlü adımlarla çıkacağız. Şiddetin, sömürünün, eşitsizliğin yükünü atmanın şimdi tam zamanı. 2020 yılında bahar sadece kuş sesleriyle değil, yan yana gelmiş, taleplerini haykıran kadınlarla beraber gelecek.
*Sennur Sezer’in Direnç Doğuran Kadına şiirinden