Van'da depremin vurduğu köylerden izlenim: Çadırlar kışlık olsa da soğuk alıyor
EMEP heyeti ile beraber İran depreminden etkilenen köyleri ziyaret ettik. Yurttaşlar, yardımların düzenli dağıtılmadığını anlattı.
Fotoğraf: Zelal Sahidenur Sari/Evrensel
Zelal Sahidenur SARİ
Van
Merkez üssü İran’ın Hoy kenti olan 5.9 büyüklüğündeki depremin üzerinden bir hafta geçti. EMEP heyeti ile beraber depremden etkilenen köyleri ziyaret ettik. Yardımların düzenli dağıtılmadığı dile getirilirken, banyo sorununun çözülmesi bekleniyor. Çadırlar kışlık olsa da soğuk alıyor.
Merkez üssü İran’ın Hoy kenti olan, 23 Şubat’ta gerçekleşen 5.9 büyüklüğündeki depremde Van’ın Başkale ilçesinin sınır köyleri Kaşkol, Gelenler, Özpınar, Güvenlik’de ağır hasarlar oluştu. Bu dört köyde can kayıpları olurken, ardından yaşanan 5.8’lik ikinci deprem Saray ilçesine bağlı 2 köyde daha hasar meydana getirdi. Biz de Emek Partisi (EMEP) heyetiyle birlikte can kayıplarının yaşandığı Özpınar köyüne taziye ziyaretinde bulunmaya gittik. EMEP heyeti dayanışma duygularını iletti.
SON ANDA KURTULMUŞLAR
Yaşanan depremin ardından yardımların ulaşması zaman alan bölgede barınma ihtiyacına çözüm olarak köyün 1 kilometre uzağına çadırkent kurulmuş. Köylüler taziyelerini bu çadırkentte kabul ediyorlar. Çadırkente ulaşmak için köyün içinden geçerken yerle bir olmuş evler, ahırlar, yaşamını yitirmiş hayvanlar ilk göze çarparken, AFAD ekipleri çadır kurmaya hâlâ devam ediyordu. Çadırkente henüz ulaşmamışken çadırların kurulduğunu görünce araçtan inip köylülerle konuştum. Karşımıza çıkan ilk köylü Sinan Arslan’dı. Ailesinde ve hayvanlarında can kaybı yaşamayan Arslan, evini ve hayvanlarını enkaz altında kalmaktan son anda kurtarmış. Kurulumuna şahit olduğumuz çadırların hayvanların barınma ihtiyacı için kurulduğunu belirten Arslan, “Depreme çocuklarımız uykudayken kahvaltı saatinde yakalandık. Büyük bir gürültü koptu çocukları zar zor kurtardık. İnsanlardan çok hayvanlar mağdur olmuş durumda ve şu an yavrulama dönemleri. 80-90 civarı hayvanım varken hayvanlarım için kurulan çadır anca 20’sini barındırabilecek durumda. Ailem çadırkentte kalıyor ben de günümü burada hayvanlarla geçiriyorum. Akşamları çadırkente gidebiliyorum. Hayvanları mecburen burada bırakıyorum. Yıkık harabe ahırlara koyuyorum. Bir iki arkadaşla hayvanlarımızı aynı bölgede bir araya getirdik ve nöbetleşe duruyoruz. Ara sıra kontrol ediyoruz” diyor.
100’Ü AŞKIN ÇADIR KURULMUŞ
Bu kısa sohbetin ardından AFAD gönüllülerinin çadır kurmadaki deneyimsizliği kurulumun süresini uzatırken taziye çadırına ulaşmak için yola devam ettik. Arabayı park etmek için yönlendirildiğimiz yer ise enkaz altında kalarak yaşamını yitirenlerin mezarlarının başıydı. Sıra sıra dizilmiş mezarların tam karşısına kurulmuş çadırkent. 100’ü aşkın çadırın bulunduğu kentte çok sayıda jandarma ve basın mensubu vardı. Bu duruma anlam veremeden taziye çadırına doğru ilerledik. Taziye dileklerimizi ilettikten sonra çadırkenti dolaşmaya başladım. Çadırların arasında çok sayıda çocuk bulunuyordu ve yardımlarla ellerine ulaşan oyuncaklarla beraber kendilerince oyuncaklaştırdıkları şeylerle oynuyorlardı. Kar sularının erimesinden dolayı çamurlaşan zemine çakıl taşı dökülmüş ve çadırlar onların üstüne kurulmuş. Kışlık çadırlar kurulsa da zemin soğuk almaya ve çakıl taşından dolayı kullanılmamaya müsaitti. Çözüm olarak çadırların altlarına straforlar konuyordu AFAD’ın profesyonel ve gönüllü ekibi tarafından.
YARDIMLARIN DAĞITIMINDA DÜZENSİZLİK VAR
Çadırlara strafor kurulmasını izleyen ayağı kırılmış yaşlı amca yardımların düzenli dağıtılmamasından şikayet ediyor. İsmini sorduğumda söyleyemeyip kameraya poz vermeyi ihmal etmemesi etraftaki baskının ve kendi mağduriyetlerine bile gülümsemenin arada kalmışlık durumuydu. Çadırına baktığımda ise kadınlarda da aynı arada kalmışlık vardı. Amcanın ‘Yardımlar düzenli dağıtılmıyor’ diye kastettiği şeyi aile bireylerine sordum onlar da yardımların isimlerin ihtiyaçlarına göre dağıtılmadığı çadırkentin girişinde dağıtılıp sonuna ulaşamadan bittiğini, yatak ve battaniyelerin az sayıda dağıtıldığını ve straforların üzerinde yattıklarını belirtirken, yemeklerin dağıtımında eşitlik sağlayamadıklarını bu yüzden arada aç kalanların olduğunu söylüyordu.
TUVALET SORUNU ÇÖZÜLMÜŞ, BANYO HALEN SORUN
Yan çadırda adını vermeyen görüntü bile vermek istemeyen yaşlı teyze kıyafetlere ihtiyacı olduğunu söylüyordu. Günlerdir aynı kıyafetlerle olmaktan mağdurdu. Çadırlar kent olarak kurulduğu için bir üst sokağa geçinceyse banyo ve tuvalet sorunu en büyük sorun olarak görülüyordu. Çadırkent mezarlıkların karşısına köy okulunun ise tam yanına kurulmuş. Tuvalet sorununu okuldan çözmeye çalışırken banyo için henüz bir çözüm sağlanamamıştı. Çadırkentte dolaşırken durumlarını sormaya çalıştığım herkes “Yardımlar geliyor” diyerek geçiştiriyordu.
HERKES TEDİRGİN KONUŞMAYA ÇEKİNİYOR
Bu geçiştirmeye anlam veremediğim için taziye çadırına döndüm. İki dönem milletvekilliği ve bakanlık yapan Cevdet Yılmaz içeride taziye ziyaretinde bulunuyordu. Çadırkentten çıkarken Evrensel gazetesini elimde gören bir kişi bana doğru gelerek, “Herkes tedirgin. Çevredeki koşullar yüzünden konuşmuyor, kendilerini ifade etmiyorlar. Gelen yardımlar girişteki kriz masasına takılıyor. Ama her yardım değil tabii istediklerine izin veriyorlar. Ben buraya İstanbul’dan geldim akrabalarım için. Burada telef olan hayvanlar üst üste yığılmış ve hayvanlarını kaybedenlerin destek için kayıtları tutuldu. Zararları karşılanacakmış. Bu durumda ise size mağduriyetlerini söylemeleri zorlaşıyor” dedi. Kendisine teşekkür ederek çadırkentten ayrıldım.
DÜŞÜNDÜREN SORULARA CEVAP AKP’DEN!
Merkeze geldiğimin akşamında ise sosyal medyada Başkale’de depremden etkilenen köylüleri ziyaret eden AKP Van Milletvekili Abdullahat Arvas’ın açıklama yaptığı video dolaşıyordu. Köylülere HDP’li belediyelerin getirdiği yardımların içeri alınmaması üzerine konuşan Arvas şu ifadeleri kullandı: “Valimiz ve bakan yardımcımız sizin hizmetinizde. Cumhurbaşkanımız talimat vermiş. Üç gündür sizin için buradayız. Eğer beğenmiyorsanız tüm ekibimizle kalkıp gidelim, onlar gelsin size baksın. Talimat verelim. Diyelim biz bu köyü terk ediyoruz. Diyeceğiz bu köyün ihtiyacı yoktur ve perişan olmamıştır. Bu köy zengin ve ağa köyüdür. Kim geliyorsa gelsin bu köye sahip çıksın. Bunu da yapabiliriz.”
Dolaşıma giren bu sözler beni düşündüren bütün sorulara cevap oldu.