Erhan Keleşoğlu'ndan İdlib değerlendirmesi: Barışçıl dış siyasete ihtiyaç var
İdlib'deki gelişmeleri değerlendiren Akademisyen Erhan Keleşoğlu, “Barışçıl; diplomasiyi, iş birliğini, bu temelde kurulmuş uluslararası ittifakları öne çıkaran bir dış siyasete ihtiyaç var” dedi.
Akademisyen Erhan Keleşoğlu
Fotoğraf: Evrensel
Mert DEMİR
Şerif KARATAŞ
İstanbul
İdlib’de düzenlenen hava saldırısında 33 askerin yaşamını yitirmesiyle birlikte bir kez daha Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Hükümetinin yürüttüğü Suriye politikası tartışmaların odağı haline geldi. Can kayıplarının giderek arttığı İdlib’le birlikte Ortadoğu’da yaşanan siyasi gelişmeleri Akademisyen Erhan Keleşoğlu, Evrensel'e değerlendirdi.
"BU GÜNLERE GELİNECEĞİ BELLİ OLMUŞTU"
2019 Ağustos ayından beri İdlib’e yönelik rejimin taarruzu olduğunu hatırlatan Keleşoğlu, “Eylül ayı itibarıyla Türkiye’nin birkaç gözlem noktası zaten muhasara altına girmişti. Bu günlere gelineceği biraz da belli olmuştu. Çünkü açığa çıkmıştı ki, tüm taraflar açısından zaman kazanma amacıyla imzalanan Soçi Mutabakatının sınırlarına gelinmişti. Dolayısıyla da Türkiye’nin buna uygun olarak yeniden bir değerlendirme yapıp İdlib’den kademeli olarak geri çekilmesi gerekirdi" dedi.
"RUSYA'NIN GERİ ADIM ATMASINI SAĞLAYABİLİRİZ" DEDİLER
Ancak bunun gerçekleşmediğini belirten Keleşoğlu, şöyle devam etti:
"Çünkü başka türlü bir fikri muhasebe yapıldı. Denildi ki, ‘Barış Pınarı’ harekatı sırasında küresel bir güç olan ABD’ye nasıl geri adım attırıldıysa defacto (fiilen) sahaya girerek benzer şekilde Rusya’ya da aynı adımı attırabiliriz. Yani 'Güç kullanarak, sahaya TSK unsurlarını göndererek, Rusya’nın geri adım atmasını ve Soçi Mutabakatının sınırlarına geri dönülmesini sağlayabiliriz, bu manada rejim saldırısını dengeleyebiliriz' diye bir değerlendirme yapıldı."
"RUSYA'NIN HAVA SAHASINI KAPATMASINI TÜRKİYE YETERİNCE CİDDİYE ALMADI"
"İşin başından itibaren pek çok analizci tarafından da dile getirildiği üzere Rusya’nın İdlib üstündeki hava sahasını kapatmasını, orada fiilen uçuşa yasak bölge oluşturmasını esasen Türkiye yeterince ciddiye almadı" diyen Keleşoğlu, karadan yürütülecek bir askeri harekat sırasında hava desteğinin lüzumunun önemsenmediğini, küçümsendiğini söyledi.
"TSK, SİYASİ HEDEFLERİ MUĞLAK BİR OPERASYONLA İDLİB'E SIKIŞTI"
Kelşoğlu şöyle devam etti:
"Neticesinde Rusya’nın Türkiye ile son dönemlerde geliştirmiş olduğu siyasi-iktisadi iş birliğinden feragat etmeyeceği; bu ilişkileri riske atmayacağı, Türkiye’nin ABD ile bir NATO üyesi olarak soğuyan ilişkilerinden memnun olan Rusya’nın Türkiye’yi karşısına almak istemeyeceği gibi bir değerlendirmeyle hareket edildi. Burada hafife alınan temel bir unsur vardı: Rusya, Esad rejimine koşulsuz olarak destek vermekteydi. Rejim unsurlarının geriletilmesi, kendisi açısından mühim bir itibar kaybı anlamına gelecekti. Ve Rusya’nın caydırıcılığının salt Suriye’de değil küresel bazda da sorgulanması söz konusu olacaktı. Bu yaşamsal bir çıkardı ve Rusya açısından kabul edilemezdi. Erdoğan Hükümeti tam da bu noktada bir hesap yanlışlığı yaptı. Donald Trump yönetimindeki ABD’nin Suriye’deki çıkarları ile Rusya’nın çıkarları birbirinden farklılık arz ediyor. Rusya’nın Suriye’deki çıkarları daha yaşamsalken ABD’nin çıkarları ise tali. Bu analiz hatası TSK’nin siyasi hedefleri muğlak bir askeri operasyonla İdlib’e sıkışmasına ve yüksek can kayıplarına neden oldu.”
"RUSYA SİYASAL VE ASKERİ SINIRLARINI GÖSTERDİ"
Rusya’nın saldırıyı yapmadığına dair yapılan açıklamaya ilişkinse Keleşoğlu şunları söyledi:
“Ancak şöyle bir satır arasıyla geldi bu açıklama. Ruslar TSK unsurlarıyla cihatçı unsurların iç içe geçmiş olduğunu belirtiyor. Dolayısıyla bölgede operasyonlar sırasında bu tür şeyler yaşanmasının normal olduğunu demeye getiriyor. Bunu Suriye ordusu yapmış olsa da kabahatli olan TSK’dir deniyor. Sonrasında da biz araya girmek durumunda kaldık denerek diplomatik manevra alanı bırakılıyor. Bana sorarsanız bu açıklama net bir dezenformasyon; saldırıyı gerçekleştiren Rusya’nın ta kendisi. Suriye ordusunun, kapasitesi ve kabiliyeti belli. Dolayısıyla Rusya, Türkiye’ye askeri ve siyasal sınırlarını gösteriyor. Ne yazık ki mesaj böyle bombalarla veriliyor ve gencecik insanlar hayatını yitiriyor.”
Aylardan beridir kendisinin içinde olduğu çok sayıda analizcinin Türkiye’nin kademeli olarak İdlib’den geri çekilmesini gerektiğini bunun da herkesin yararına olacağını söylediklerini hatırlatan Keleşoğlu, “Bu ne yazık ki gerçekleşmedi, bir çıkmaz içerisine girildi. Hükümet ulusal çıkarları öne sürüyor ve milli birlik ve beraberlik çağrısı yapıyor. Ancak burada ulusal çıkarın ne olduğu muğlak. Hükümetin ulusal çıkardan anladığı en geniş haliyle Cumhur İttifakının siyasal çıkarlarıdır. Geri adım atılması halinde kendi siyasal çıkarlarının zarar göreceğini, inşa etmekte oldukları otoriter rejimin tehdit altına gireceğine yönelik bir algıları var. Dolayısıyla bir çıkmazla karşı karşıyayız. Bu anlamda iktidarın geri adım atamayacağını düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
TÜRKİYE HALKLARININ ÇIKARI BARIŞÇIL POLİTİKA
5-6 yıldır dış siyasetle, iç siyasetin hiç olmadığı kadar iç içe geçtiğini belirten Keleşoğlu, “İç siyasette son derece hamasete dayalı, kutuplaştırmacı bir siyaset izlenegeliyor. Dış siyaset bu olgunun uzantısı. Bundan acilen vazgeçilmeli. Türkiye içerisinde barışı, demokrasiyi, adaleti, eşitliği, öne çıkartan bir siyaset hakim kılınmalıdır” dedi. Türkiye halklarının çıkarının bölgede demokratik, barışçıl iş birliğine dayalı dış politika yürütülmesinden geçtiğine vurgu yapan Keleşoğlu, “Komşu ülkelerle hamasete dayalı bir dış politika Türkiye halklarının yüksek çıkarlarına aykırıdır. Bir an önce yürütülen bu dış politikadan vazgeçilmelidir. Barışçıl, diplomasiyi, iş birliğini öne çıkartan dış siyaset stratejik bir ihtiyaçtır; ve bu ihtiyaç her geçen gün kendini daha çok hissettirmektedir” dedi.