02 Mart 2020 00:21

İşçiler soruyor: Kimin için canını verdi bu gençler?

"İnternette görüyorum, şehit evlerinin hepsi sıvasız. Kocaman Türk bayrakları var. Sonra da şehitlik mertebesi falan diyorlar. Ne için peki?"

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Sertaç ATAÇ
Ankara

Arçelik Bulaşık Makinesi fabrikasında çalışan işçiler İdlib’de yaşanan son saldırının ardından iktidarın Suriye politikasını daha da sorgular halde. Daha önce “teröre karşı” denilerek yapılan operasyonları desteklediklerini belirten işçiler şimdi soruyor: “Kimin için canını verdi bu gençler?​”

Suriye’nin İdlib kentinde 36 askerin yaşamını yitirdiği saldırının ardından Ankara’da konuştuğumuz Arçelik işçileri, iktidarın Suriye politikasındaki ısrarına tepkili. İşçiler arasında “Yıkılsın Suriye” diyenler olsa da “Ne işimiz var orada?" diyenler çoğunlukta.

SORUN KOLTUK SEVDASIYMIŞ

5 yıldır Arçelik’te çalışan bir montaj işçisi, “Bütün haberlere kısıtlama getirildi. Bizim haberlere ulaşmamız engelleniyor. Valilik şehit sayısı vermek dışında hiçbir şey yapmıyor. Bizi o bataklığa sürükleyenler ortada yok. Başımıza gelmeyen kalmadı” diyor.

Fakat iktidarın hâlâ Gezi’den bahsettiğini söyleyen işçi, şöyle devam ediyor: “Bununla ne alakası var? Şimdi sen bir Rusya'ya bir Amerika'ya yanaş, bunların sözünden çıkma. Bir ülkenin zaten karışık olan iç halinden yararlan, sonra da terör de... Biz de ilk Suriye'ye girip PKK yok olacak dediğinde inandık ama sorun o değilmiş ki. İçimiz yanıyor şehit evlerini gördükçe. Ne için peki? Bir adamın kendi koltuk sevdası... Çok yazık çok, hemen istifa etmeli.”

"MUHALEFET DE DESTEKLEMİŞTİ"

7 yıldır çalışan bir işçi de yine asker cenazelerinin gittiği yoksul evleri anlatıyor: “Bu zamanlarda hatırlıyorlar. Şehitler oldu, sayı belli değil. Durum çok vahim ama kaç saat açıklama yapan yok. Muhalefet de kalkmış yine itiraz ediyor ama Suriye'ye gireceğiz derken hepsi destekledi. PKK deyince hepimiz gaza geliyoruz ama Libya'da PKK mı var? Oraya neden gitti? Mecliste kim buna destek verdiyse hepsi istifa etsin. Şimdi misilleme yapın, yakın orayı diyenler oluyor. Biri senin evinin odasına pencereden girip çocuğunu öldürürse sen de onun evini basarsın. Şimdi anladım ben neden gittiler oraya, Suriye sadece PKK meselesi değilmiş” dedi.

BU ÇOCUKLAR İÇİN HAFTA SONU MESAİYE KALIYORUZ

“Neden Suriye'ye girdik şimdi anlaşıldı” diyen bir işçi de Türkiye'nin emperyalist devletlerin işini kolaylaştırdığını söylüyor. İnternette yaşamını yitiren askerlerin evlerinin hep sıvasız evler olduğunu okuduğunu, gördüğünü belirten işçi, “Kocaman Türk bayrakları var. Ne için peki? Çocuğum geliyor da aklıma, o kadar emek veriyoruz daha iyi şartlarda yaşasın diye. Hafta sonları mesailere kal, daha iyi ayakkabı giysin diye. Düşünsenize ne için onun bile belli olmadığı bir savaşta ölüyor. Sonra da şehitlik mertebesi falan diyorlar. Şehitlik Allah yolunda canını vermekse eğer, kimin için canını verdi bu gençler” dedi.


AYRIŞTIRICI SİYASETE KARŞI BİRLİK OLMALIYIZ

Plastik işçisi
Esenyurt

Merhaba Evrensel okurları. İstanbul’da bulunan plastik fabrikasında, 12 saat çalışan bir işçiyim. Ülke gündeminin depremlerle, savaşlarla ve siyasi ayrıştırmalarla çalkalanması fabrikaya o kadar çok yansıyor ki, fabrikamızdaki zor ve yoğun çalışma koşullarını kendi aramızda konuşup tartışmaya fırsat bulamıyoruz.

Savaşın getirdiği ölümlerin haberlerini gece vardiyasında çalışırken aldık. Hiçbir konuda iktidara toz kondurmayan bir seçmen olan aşçımız, yemek dağıtımı sırasında, “Askerlerimize saldırmışlar, şehitler varmış galiba” diyerek açtı konuyu. Birçok bölgeden ölüm haberleri aldığımız için kimse önce saldırının nereden olduğunu anlayamadı, sonra matbaa operatörü; “İdlib’de olmuş, onlarca şehit varmış” diye girdi araya. Yemek yiyen AKP ve MHP’li işçiler böyle bir rakamı beklemedikleri için inanmadılar ve alaycı bir şekilde karşılık verdiler.

Sabaha karşı 04.00 çayında rakamlar da resmi ağızlardan yavaş yavaş belli olunca yemek sırasında inanmayıp tepki veren işçiler, tepki verdikleri matbaa operatöründen özür dilediler. Hatay Valisinin verdiği rakamlara inanmıyor birçok işçi. Ölümlerin gizlendiği, gerçek rakamların alıştıra alıştıra verildiğini söylüyor CHP’li bir işçi. Sanki savaşın sorumlusu mültecilermiş gibi nefret kusuyor birçok işçi. Suriye halkına küfürler, hakaretler, keşke ölseler demeler havada uçuşuyor sohbetlerde. Aynı departmanda çalıştığım Ardahanlı bir işçi arkadaşım ise “Öldürmemiz gereken Suriyeliler değil, sistemin kendisidir” diyor. Seçmenliği fanatiklik derecesine gelmiş AKP’li ve MHP’li işçiler genelde susmayı tercih ediyor. Eleştiri yapmayı tercih ettiklerinde ise hükümeti suçlamaktan kaçınmaya çalışıp, “Savaş bu, şehit olacak tabii. Biri de şehit, 33’ü de şehit” diye ölümleri sıradanlaştırmaya çalışıyorlar. Seçmenliği fanatiklik derecesine gelmemiş AKP’li ve MHP’li işçiler ise hükümete ve Cumhurbaşkanının saldırı sonrası uzun bir süre açıklama yapmamasına tepkililer.

Matbaada operatör yardımcısı olarak çalışan AKP’ye oy veren Sinoplu bir işçi ile konuşurken, “Anlatır mısın abi, nedir bu ölümler, nasıl son bulacak bu savaş, nasıl çıkacağız bataklıktan” diye birkaç soru sordum kendisine. Sinoplu işçi güzel özetledi aslında: “Başkanlık gelince şehit olmayacak dedikleri için oy verdim ben ama başkanlık geldikten sonra daha çok şehit geldi. Sınırımızı teröristlerden koruyacağız, onları göndereceğiz dediler, Suriye’nin içinde bataklığa düştük. Şehit haberi almaktan bıktık. Bizim orada insanlar işsiz olduğu için askerde kalmayı tercih ediyorlar. Kayınbiraderim astsubay, savaş bölgesine götürülmekten korkuyor” diyor.

Ardahanlı işçinin söylediği gibi kanla beslenen bu düzeni yıkmalıyız. Ayrıştırıcı siyasete karşı birlik olup çalışma şartlarımızı iyileştirmek için mücadele etmeye yönelmeli, mülteci işçileri ötekileştirmeden mücadeleye katmalıyız.


"GARİBAN ÇOCUKLARI YAŞAMINI YİTİRİYOR"

Kayseri’de görüştüğümüz işçilerde iki farklı eğilim ortaya çıkıyor. “Yansın Suriye, yıkılsın İdlib” söylemleriyle acılarını paylaşan bir bölüm işçi, “Karşılık vermeliyiz” derken, işçilerin büyük bir bölümü ise yaşamını yitiren asker sayısının gizlendiğine kızıp, sosyal medyanın yavaşlatılmasıyla birlikte hükümetin bir şeyleri sakladığını düşünüyor. Bu işçiler, “Ne işimiz var Suriye’de” derken, işçilerin ortaklaştığı nokta ise “Gariban işçi çocuklarının yaşamını yitirmesi” oluyor.

Görüştüğümüz bir metal işçisi, “İdlib’de yaşanan saldırıya çok öfkeliyim. Ölen askerlerimizin sayısı kısa süre aralıklarla artı. 9’dan 22’ye ve 33’e kadar gitti. Sosyal medya hesaplarımız yavaşladı. Bir süre sonra giremez olduk. Bu durum beni endişelendiriyor. Yaralı sayısının açıklanmaması da güven duygumuzu iyice azalttı diyebilirim” dedi.

Herkesin üzgün olduğunu belirten bir tekstil işçisi “Orada bizim askerlerimize saldırı oluyor. Masa başında açıklama yapıyorlar. Önlem alınmadan, askerler korunmadan yapılacak her şey eksiktir. Yapılan saldırı karşılıksız kalmamalıdır” diye konuştu.

Suriye’ye girmenin başlı başına bir hata olduğunu söyleyen bir metal işçisi de “Askerler sürekli başka bir yerde oluyor. Türkiye dışında her yere asker gönderiyoruz. Neden? Terör örgütleri varmış. Eğer öyleyse sınırımızı koruyalım. Kararları tek almanın sonuçları acı oluyor. Barış diyen terör örgütü üyesi ilan ediliyor. Savaş değil, barış demeliyiz” ifadelerini kullandı. (Kayseri/EVRENSEL)


AĞABEY İDLİB NERE?

Metal işçisi
İzmir

Gece sabah oldu galiba diye uyanıp sabahın olmadığını, alarmın çalmasına daha 1 saat olduğunu farkederiz de uyanmışken sosyal medyaya girelim deriz ya... Öyle bir gecede hiçbir yere giremeyince kötü bir şey olduğunu düşünmek Gezi ayaklanmasından yadigar kalan bir refleks oldu bizde.

Sabah işyerine giden serviste VPN’i açıp neler oluyor diye baktığımda ise 9 şehit ile başlayan haberlerin çay molasına varıncaya kadar 33’e çıktığına tanık oldum.

Molada askerliğini Hakkari’de hem de üst noktasında yapan ve yeni işbaşı yapan arkadaşım daha atamadığı askerlik psikolojisi ile “Abi İdlib nere, bizim ne işimiz var orada? Şimdi benim alt devrelerim haritada bulamayacakları bir yer için tüm gece kar üstünde hazır kıta bekliyorlar” diye söylenince, beklenen işaret gelmiş gibi herkes hep bir ağızdan konuşmaya başladı. Cümlelerin hepsinin küfürle başlayıp küfürle bittiğinden oraları es geçerek arkadaşlarımın söylediklerine dönmek istiyorum.

Genelde şu sözler söylendi: “Bizim orada ne işimiz var, İdlib neresi”, “Biz neden Suriye’de dolaşıyoruz”, “Kendi ülkemde olsa amenna ama niye Suriye’deyiz”, “Hep Erdoğan’ın yüzünden, ceplerini dolduracaklar ya, geçen de şehitler için bir iki kişi dedi. Sonra gazeteci sorunca da kim dedi diyor. Onlar için hep bir iki kişiyiz biz”, “İnternet neden kapalı ki neyi saklıyorlar. Instagram’a girilmiyor, Facebook yok, Youtube bile kapalı, neyi saklıyorlar diye merak ediyor insan”, “Kimse de kalkıp bir açıklama yapmıyor. Vali çıktı devleti temsilen başka kimseden ses soluk yok. Utanıyorlar diyeceğim ama onlar utanmaz...”

Sonuç olarak 2 yıla yakın çalıştığım fabrikayı bu kadar kritik bir konuda, ilk defa AKP’nin politikasından bu kadar uzak ve bu kadar karşı gördüm. 

Herkesin bu savaşa bu bataklık politikasına hayır deme nedeni farklı olsa da birleştiği nokta bu savaşın ve ölümlerin ülkenin çıkarları için değil AKP’nin çıkarları için olduğu gerçeğidir.


BARIŞI HALKLAR SAĞLAYABİLİR

Tersane İşçisi
Tuzla - İstanbul

Çalıştığımız Tuzla Tersanesi’nde uzun zamandır AKP iktidarının dış politikasını tartışırken, yeni bir konu daha eklendi. 36 asker yok uğruna hayatını kaybetti, yaralılar var, sayı her an artabilir.

Bir arkadaşımız, “Suriye halkı büyük bedel ödedi ve ödüyor. Bizim sormamız lazım, Suriye’de ne işimiz var, askerlerimiz kimin için ölüyor? Sınır güvenliği diyorlar, Suriye devleti topraklarını geri alıyor” diyor. Bir diğer arkadaşımız, “İdlib bizim sınırımızın içinde yer almıyor. Yoksul insanların çocukları ölüyor orada. Daha öncesiyle sadece İdlib’de 50’ye yakın asker öldü. Kendi ülkende insanlar ekonomik krizle boğuşuyor” ifadelerini kullanıyor.

Başka bir arkadaşımız da şunları söylüyor: “Libya’ya asker gönderdiler ve bunların yanında cihatçı çeteler de gitti. Libya’da da askerler hayatını kaybediyor. Gerçek bir açıklama yapmıyorlar. Sadece misliyle karşılık verdik diyorlar. Kimin toprağında kime karşılık veriyorsun, anlamış değilim. İnsanlar intihar ediyor, borçlarını ödeyemiyor. Geçim kaygısı, gelecek kaygısı var. Biz bu sorunlara odaklanıp komşu devletlerle barış içerisinde yaşamalıyız. Biz sizi oraya çıkardık, indirmesini biliriz.”

Bir arkadaşımız da “NATO’dan ve ABD’den destek istiyorlar. Başka devletin toprağına girmişsin, kayıp veriyorsun. Sonra çıkıp rejim işgal ettiği yerlerden çıksın diye açıklama yapıyorsun” diyor. Başka bir arkadaşımız da “Savaşın her türlüsü yoksulluk, açlık, ölüm getirir. Askerler ne için ordalar, insanların sorması lazım. Hükümetin açıklama yapması gerekir. Toplumun haber alma kaynaklarını kısıtlamaması gerekir. Tüm yabancı devletlerin Suriye topraklarında çekilmesi, Suriye yönetimiyle resmi görüşmelerin başlaması gerekir” diyor ve ekliyor: “Barış ve kardeşlik içerisinde yaşamamız lazım. Bunu da Suriye ve Türkiye halkları yapacak.”


HİÇBİR HALKIN ÇOCUKLARI ÖLMESİN

Depo işçisi
İstanbul

İdlib’den gelen üzücü bir haberle güne başladık. Kendi çıkarları için yoksul insanları, askerlerimizi savaşa sürüklüyorlar.

Türkiye’nin Suriye’de ne işi var? Bir başka ülkenin topraklarına neden giriliyor? Suriye’de yaşayan insanların kültürü niye yok ediliyor? Ben ölen insanlara üzülüyorum. Suriye’nin bu kadar askerini öldürdük diye çıkıp övünüyorlar. Yarın Suriye buna karşılık verirse ne olacak?

Ülkede açlıktan kendini yakanlar intihar edenler varken, ülkede insanlar yaşayamazken, sıkılan mermilerin, savaşa harcanan paraların sınırı yok. İnsanların faydası için harcanması gereken paralar savaşa ayrılıyor. Yeter artık, bu halkın çocukları ölmesin, hiçbir halkın çocukları ölmesin.

ÖNCEKİ HABER

Patron "işçi atmadım" dedi ama işçiler yalanlıyor: Sendikalaştık, işten atıldık

SONRAKİ HABER

Öğrenci mektubu: Kalacak yer bulamazsam okulu bırakmayı düşünüyorum

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa