İdlib’de hava saldırısında yaşanan asker kayıplarının ardından yaşanan gelişmeleri ve gelinen süreci Gazeteci İskender Bayhan, Zeliş Irmak'ın sunumuyla Gündem Özel'de değerlendirdi.
İskender Bayhan'ın değerlendirmelerinden satır başları şöyle:
Türkiye Suriye ile henüz devletler arası bir savaşta değil. 2011’den bu yana başlayan iç savaş sürecini düşünürsek, hâlâ Türkiye’nin pozisyonu Suriye’nin yeniden paylaşımı ve Suriye’deki güç dengelerinin oluşumu içerisinde kendisinin en başat aktör olarak dahil olduğu iç savaş sürecinde doğrudan Suriye’nin içerisine de asker göndererek bu iç savaşı devletler savaşı düzeyine getirebilecek bir çizgide ilerliyor. “Türkiye Suriye savaşı ne zaman başladı” diye sorulduğunda iki devlet arası savaşın en önemli adımlarından biri olarak gösterilecek bir saldırıyla karşı karşıya kaldı TSK birlikleri İdlib’de.
TÜRKİYE SURİYE SAVAŞI KİME HİZMET EDER?
Hâlâ Suriye’de temel olarak bir iç savaş ve Esad rejiminin yıkılmasına yönelik bir siyaset yürütüyor Türkiye. Bunu iki devlet arası savaş olarak tarif edecek düzeye geldi. Türkiye Suriye savaşını ABD İsrail ve Erdoğan hükümeti istiyor. İran, Rusya, Esad, AB, Türkiye Suriye savaşını istemiyor, şimdilik.
Türkiye’nin Şam’a Halep’e girmesini isteyenler var. Erdoğan hükümetinin perspektifi de bu.
Türkiye Suriye savaşı kime hizmet eder, kimin yararına olur? Erdoğan, “Rusya’nın oradaki menfaatleri nedir anlamıyorum” diyor. Gerçekten anlamıyorsan senin orada ne işin var?
Suriye’de macera aramıyoruz diyecek, Türkiye’nin sınır güvenliği gibi gerekçeler sayacaksın sonra da bizi oraya Suriye halkı çağırdı diyeceksin. Yarın birileri de Türkiye’ye, “Bizi Türkiye halkı çağırıyor” diye gelirse ne olacak? İdlib’deki cihadist örgütleri, ÖSO’yu hâlâ Suriye halkının temsilcisi kabul ederek siyaset yapma çizgisinde ısrardır bu. Bunlar tehlikeli sözler. Seni Suriye halkı çağırdıysa bile izleyeceğin politika bu değil. Suriye’nin yeniden paylaşımı ve Suriye’de Esad’lı veya Esad’sız dönemin şekillendirilmesi ve Suriye’de hükümetin tesisi için iç savaşın tarafı durumundasın ve askerlerinle birlikte o iç savaşın parçası olarak oradasın. İdlib’de askerlerin ölmesinin arkasındaki politika budur. Bu siyaset daha çok kan akıtır. Halk Türkiye Suriye savaşı istemez. İşçi ve emekçiler “İdlib’de ne işimiz var” sorusunu artırmalı, sadece Türkiye’nin değil, ABD’nin de ne işi var, İran’ın da ne işi var” diye sormalı.
ERDOĞAN SİYASİ BAŞARI İÇİN ASKER KAYIPLARINI NORMAL GÖRÜYOR
Erdoğan hükümetinin siyasi başarıya ihtiyacı var ve bu politik başarıyı elde etmek için böylesi kayıplar, böylesi zayiatları normal görüyor.
Erdoğan, Suriye ile savaşa girme propagandası yapıyor ama fiiliyatta işi oraya götüreceğine çok ihtimal vermiyorum. Ama her zaman böyle bir potansiyeli var Erdoğan hükümetinin.
Erdoğan’a yakın sermaye örgütleri Bahar Kalkanı harekatını destekliyor. Tek tek bazı kapitalistler ve sermaye çevresinden belli kesimlerin bu konuda kaygılı olduğu söyleniyor. TSK’nin arkasında durma tutumu devam ediyor. Millet İttifakı söylemine, Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener’in söylemine yakın tutum takınan sermaye çevrelerinin olduğu da biliniyor.
SAVAŞ KARŞITI SESİN YÜKSELTİLMESİ LAZIM
■ Daha fazla ölüm, kayıp, daha fazla işçi emekçi ailesinin ocağına ateş düşmeden, daha fazla can yanmadan güçlerini geri çekmeli.
■ Bölge ülkeleri ile birlikte ABD, İran ve Rusya’nın çekilmesi için baskı yapmalı bunun için Esad yönetimi açısından bir tutum geliştirmeli.
■ Ortadoğu’nun yeniden paylaşımı politikaları, emperyalist politikalardan bağımsız; halkların barış içinde bir arada yaşayabilmelerinin temellerini oluşturacak bir dizi politik, diplomatik uluslar arası ilişki sürdürmeli.
■ Türkiye içinde de bu politikanın yürütülemez olduğunu söyleyen kesimlerin bu işi sahiplenmesi ve savaş karşıtı sesin büyütülmesini sağlaması lazım.
Erdoğan bir süredir Avrupa’ya karşı şantaj politikasını sürdürüyordu. İdlib’deki saldırıdan sonra da mülteci ve göçmenleri sınırlara göndererek gösterdi bunu. (Web TV)