Yine TECAVÜZ, yine BERAAT
Size gerçek bir olay anlatayım o zaman.
Bir kadın 2008 yılının haziran ayında bir doktor, bir sosyal hizmet uzmanı ve bir öğretmenin tecavüzüne uğrar. İçkisine ilaç atılmıştır. Kadın tecavüzün hemen ardından savcılığa “içkiye yabancı madde katılması” sebebiyle başvurur, Savcılık ifadesinde 2 kadeh şaraptan sonrasını hatırlamadığını tecavüz var ise şikayetçi olduğunu ifade eder. Önce savcının sonra topyekün adalet siteminin direnciyle karşılanır. Nasıl mı? Başvurunun hemen ardından tecavüzün gerçekleştiği eve baskın yapılmaz. Deliller henüz karartılmadan toplanmaz. Delil teşkil edecek kan ve idrar örnekleri alınmaz, gerekli testler yapılmaz. Tecavüzcüler gözaltına alınmaz, ifadelerinin alınması için 15 gün geçmesi beklenir. Tecavüzcüler tutuklanmazlar, görevlerinden alınmazlar. Kadının tecavüz kaynaklı yaşadığı travmayı belgeleyen üniversite hastanesinin “psikolojik durum raporu” dikkate alınmaz, İstanbul Adli Tıp Kurumuna sevk edilir. Kadına yaşadığı işkence her seferinde baştan anlattırılır. Karakolda, savcılıkta, mahkemede, Adli Tıp Kurumunda… Adli Tıp Kurumu önce 1 yıl bekletir, yetmez, bilim kurumu olduğunu unutur kadılığa soyunur. “Tek görüşme yetmedi” der, bir yıl sonraya tekrar randevu verir. Davanın sonuçlanması 4 yıl sürer. Deliller, raporlar, belgeler ve sperm yok sayılır, kadının beyanı dikkate alınmaz… Sonuç: Tecavüzcüler beraat eder…
3 ‘saygın’ adam bir kadına tecavüz ederse olay böyle gelişiyor bu adalet sisteminde. Hikaye bilindik yani. Birisi doktor olan 3 erkeğin bir kadının içeceğine uyutucu ve uyuşturucu bir madde katarak tecavüz etmesi. Ne kolay ifade ettim değil mi? Peki siz bu cümleyi okuyunca şaşırdınız mı? Tecavüz kolay, tecavüz yaygın. tecavüz cezasız… Tecavüz her kadının korkusu, birçok kadının acısı…
Tek suçlu olmasa da bu davada da yine Adli Tıp Kurumunun büyük ihmali var. Numune Hastanesi ve Prof. Dr. Şevki Sözen imzalı ruh sağlığının bozulduğuna dair rapora rağmen 2 yıl boyunca Adli Tıp Kurumunun raporu beklenir. Bir de kanda ve idrarda uyutucu madenin tespitini sağlayan toksikoloji raporu Adli Tıp Kurumu tarafından ihmal edilir. Hatta bu sefer İstanbul Adli Tıp Kurumu toksikoloji raporunun eksikliği sebebi ile Ankara Adli Tıp kurumunun görevini ihmal ettiğini, “İlaç yardımı ile ırza geçme vakalarında GHB’nin aranması gerektiği, bu maddelerden GHB ve ketaminin Ankara Adli Tıp tarafından aranmamış oldukları…’ şeklinde ifade eden bir raporu mahkemeye verir. Kadının avukatları bu rapor üzerine kurum hakkında suç duyurusunda bulunur. 27.09.2012 tarihli duruşmada mahkeme, kadının avukatları tarafından kan örneğinin İstanbul’a gönderilip toksikoloji raporunun gelmesini talep etmesine rağmen mahkeme apar topar bir kararla delil yokluğundan tecavüzcülerin beraatine karar verir.
DAHA HANGİ DELİL GEREKLİ?
Daha önceki tecavüz davalarında mahkemeler tecavüzcüleri beraat ettirmesinin gerekçesi olarak sperm ve darp gibi ‘somut delil’ olarak kabul edilen delillerin olmamasını gerekçe gösteriyordu. Oysa bu davada sanıklardan birinin DNA’sı ile uyuşan sperm tespit edilmiş. Dahası 4’ten fazla tanığın kadının ertesi günü bilinçsiz ve konuşamaz, motor hareketlerini kontrol edemez halde gördüklerine dair yeminli beyanları ve Numune Hastanesinden, İstanbul Üniversitesinden ve İstanbul Adli Tıp Kurumundan kadının yaşadığı cinsel travma sebebiyle ruh sağlığının bozulduğuna dair raporlar da mevcut.
Sonuçta erkek egemen tecavüzcü sistemin çıplak kaldığı bir vaka daha ve kadınlar bir kez daha öfkeli. Dava sürecini başından beri takip eden kadınlar, Fethiye’deki tecavüz davasında olduğu gibi yeni bir kadın dayanışması örmeye hazırlanıyor. Kadın dayanışması devam ediyor…
SİZE DE BİR ÇAĞRI VAR
Cinsel şiddet davalarındaki adaletsizliğe dikkat çekmek, saldırıya maruz bırakılan ve tekrar tekrar aynı travmayı yaşamak zorunda bırakılan tüm kadınlar ve arkadaşımızla dayanışmak için 8 Kasım Perşembe günü bir toplantı yapılacak İstanbul’da KADAV’da… Siz de bu dayanışmanın bir parçası olmak isterseniz, toplantıya katılabilirsiniz…
KADINLAR “ÇİRKİN İŞBİRLİĞİ”NİN KARŞISINDA!
Hilal Esmer
Cinsel Şiddete Karşı Kadın Platformu:
Görüyoruz ki kadının beyanını hiçe sayan, bizi tecavüze uğradığımızı ispat etmek zorunda bırakan eril hukuk ve erkek mahkemeler, bir kez daha, bu defa Ankara’da tecavüzcüleri beraat ettirdi. “Mahkemelerin kabul ettiği”delillerin mevcut olduğu davalarda bile tecavüzcüler beraat edebiliyorsa, biz kadınlar tecavüze uğradığımızı nasıl ispatlayacağız? Bu sebeple tecavüz davalarında, erkek-egemen zihniyetin çirkin işbirliğine karşı biz kadınlar tecavüz davalarında kadının beyanının esas alınması talebimizi bıkmadan usanmadan tekrarlamalıyız.
ADALET ARAYIŞIMIZ DEVAM EDECEK
Kadının avukatlarından Evren Paydak; 3 tecavüz sanığını beraat ettiren hukuk skandallarıyla dolu süreci ve sonucu şu şekilde ifade ediyor;
1- Savcılık kadının beyanını esas almamıştır. Kadın içkisine ilaç katıldığını ifade etmesine rağmen savcılık suç duyurusunun hemen akabinde delilleri henüz karartılmamışken ev araması yapmayarak görevini ihmal etmiştir.
2- Ankara Adli Tıp Kurumu idrar örneği almayarak ve Adli Tıp sistematiğinde yer almayan maddeleri araştırmayarak görevini ihmal etmiştir.
3- Mahkeme katılan vekillerinin tevsii tahkikat taleplerini zamanında kabul etmeyerek görevini ihmal etmiştir.
4- İstanbul Adli Tıp Kurumu Mahkemenin kendisine verdiği görevi zamanında ifa etmediği, İlk raporu zamanında ve eksiksiz göndermediği için görevini ihmal etmiştir.
Erkek adaletin tüm kurumları ile tecavüzcü erkekler Dr. Koray S., Sosyal Hizmet Uzmanı Ulaş K. ve Resim Öğretmeni Erhan G.’yi beraat ettirmek için erkek dayanışması ve güç birliği sergilediği apaçık ortadadır. Elbette ki adalet arayışımız dosyanın temyiz edilmesi ile devam edecektir.
Evrensel'i Takip Et