İşçiler soruyor: Ne için kim için ölüyoruz?
İdlib'deki asker ölümleri nedeniyle AKP'nin dış politikasını daha fazla sorgulayan işçiler soruyor: "Ne için, kimin için ölüyoruz?"
Fotoğraf: AA
Ford Otosan işçisi
Kocaeli
Geçen hafta Suriye’de 36 askerimizin şehit olmasıyla ülke olarak sarsıldık ve üzüldük. Ölen şehitlerimizi rahmetle anıyoruz, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Milletimizin başı sağ olsun.
Yine şehitler için toplumun her kesiminden paylaşımlar ve birliktelik mesajları verildi. Hükümet tarafından sadece Hulusi Akar’ın açıklamaları geldi. En ufak bir şeyin açılışında konuşanlar sus pus oldu, birkaç gün sonra dilleri açılıp söylemlerde bulundular.
Sahi kaç yıldır biz Suriye topraklarındayız, amacımız ne? Bunca genç askerin ölmesi neden, bedeli ne? Ülke olarak çıkarımız nedir, bir bilen varsa çıkıp açıklasın biz de vatandaş olarak bilelim. Yaptığınız her eylem planı doğru sonuçlar vermeyebilir, buna Suriye politikasında hepimiz tanık oluyoruz. Ortadoğu’da kirli bir politika ve kanlı bir savaş var ve ne yazık ki bizde bunun bir parçası olduk ve olmaya da devam ediyoruz.
Bütün Suriye göçmenleri bizim ülkemize geldi, gelmeye de devam ediyorlar. Askerimiz orada şehit oluyor ve bunlar sıradanlaşıyor. Normal bir şeymiş gibi birkaç gün sonra unutuluyor ama evladını yitirenlerde büyük bir yıkıma neden oluyor. Yine olan garibanın çocuğuna oluyor ne yazık ki. Başka ülkelerde bu denli ölümler olsaydı hükümetten birileri çoktan istifa ederdi ama bizim ülkede mümkün değil böyle bir şeyin olması.
Biz işçiler haberi duyunca hepimiz çok üzüldük. Herkesin dilinde “Biz Suriye topraklarında ne arıyoruz?”, “Neden sadece bizim çocuklar şehit oluyor?” soruları var. Doğru ya, o coğrafyada yalnız değiliz. Birçok unsur var. ABD ve Rusya büyük güç unsurları. İkisi de güya dostumuz ve ikisiyle de iş birliği içindeyiz ne yazık ki. Ama gelin görün ki bu zamana kadar bir Rus veya Amerikalı bir askerin ölüm haberini duymadık. Çok enteresan değil mi? Oyun içinde oyunlar var kimse bilmiyor. Ortadoğu’da kirli bir oyun oynanıyor ve biz de bu batağın içine çekiliyoruz.
Irak gibi ülkelerde bu oyunlar oynandı, ülkeler kaosa sürüklendi ve bölünmeyle parçalandı. Kaybedilen sivil ve asker sayısı bile bilinmiyorken bizim halen Suriye’de ne işimiz var? Öyle “Bay Kemal sen ne biliyorsun” demekle de olmuyor bu işler. Madem sen biliyorsun anlat, bütün vatandaşların da bilsin.
Ekonomi kötü yönetiliyor, dış politika kötü ve bir savaşa sürüklenmek üzereyiz. Bir ülkede sürekli kaos olabilir mi? Ekonomi kötü insanlar aç. Binlerce sorun var çözüm bekleyen fakat yönetenler kör, sağır ve dilsiz oluyor. Madem Suriye olayında başarılı isek 36 asker neden şehit oldu? Hava savunma için gerekli tedbirler alınmadı mı? Ortada bir şeyler eksik ki bunca asker şehit oldu. Şimdi karşı hücuma geçtik vuruyoruz? Peki nereye ve ne zamana kadar? Yine o bölgede askerlerimizin ölümlerini engelleyecek misiniz sayın hükümet yetkilileri? Sıkışık telefon görüşmeleri ABD ve Rusya üçgeninde dönen kısır bir döngü içinde yapılan destek açıklamaları ve çıkan sonuç kocaman bir sıfır. Çünkü bu müttefiklerle daha önceden de konuştunuz, gittiniz geldiniz sonuçları maalesef ortada.
Kanla, savaşla, ölümlerle hiçbir yere varılmaz. Biz diyoruz ki bu kirli oyunda gençlerimiz ölmesin, biz bu oyunda olmayalım. Kullanılan bir ülke olup, komşularımızla bir çatışma, bir savaş ortamına sürüklenmeyelim. En dost dediklerimiz, yarın çıkıp gidecekler geride kalan sorunlar problemlerle bizler uğraşmak zorunda kalacağız. İş işten geçmeden gelin bu yanlıştan geri dönün.
SÜREKLİ NEFRET VE SAVAŞ SÖYLEMLERİ İNSANLARI BU NOKTAYA GETİRDİ
Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi İşçisi
Çoğunuz gibi gece asker ölümleri haberini aldığımızda internet yavaşlamıştı. Sabah hâlâ sosyal medyada haber akışının olmadığını gördük.
Üzüntü ve karamsarlıkla güne başladık; işyerine gidip, personel odasına girdiğimde çocukların okulunun bursluluk sınavı ile ilgili konuşuluyordu kaygılı kaygılı. Aslında arkadaşlarımın da benim de aynı duygular içinde olduğunu biliyordum.
“En son 33’te kaldık...” Adet... Kaç adet? Ne korkunç sözler...
“Bursluluk sınavını ne yapacaksın bacım oğulların var bak yine kaç tane canımızı kaybettik” dedim.
Evet, bu başlangıç arkadaşlarımın duygularını, tepkilerini ifade etmesi için bir sebep oldu. Çok üzüldüklerini söylediler, lanet ettiler, “Haber de alınamıyor” dediler. Bir de “33’ten de fazladır ölen sayısı” dediler.
“Şehit olmak çok değerli madem, kendi gitsin o mertebeye”, “Bir de kendi çocukları şehit olsun da vatan sağ olsun desinler” dediler.
Yıllardır bu acıya boyun eğmek istemeyen insanların klasik cümlelerini kurduk. Hep beraber internetten bir televizyon canlı haberini açıp dinledik, ama yeni bilgi olmadığını gördük yine.
Ne var ki ilerleyen saatlerde mültecilere sınırların açıldığı haberi geldi ve savaşa ilişkin sabah konuştuğumuz, yasını tuttuğumuz, çocuklarımız dediğimiz, kendi Mehmetçiklerimizden sonra; mültecilerin çocukları, kendileri, onların kadınları erkekleri ya da bebekleri, çok önemsizdi...
Demek onlar Avrupa’ya kaçacaktı, ama bizim çocuklarımız İdlib’de can verecekti?
İnsanları bu ikilem içine sokmak çok da zor olmadı egemenler için. Bir yandan, ekonomik kriz diğer yandan “Onlar yüzünden bizim işsizliğimiz artıyor” politikaları, öbür yandan yabancı düşmanlığının körüklenmesi, mezhepçilik, ırkçılık, milliyetçilik politikaları, sürekli nefret ve savaş söylemleri insanları bu noktaya getirdi.
Ne mi olacak? Ne zaman ki hem ülkemizde hem dünyada barış deyip; savaş politikalarına karşı çıkarsak o zaman insanlığımızı alacağız. Başka yolu yok.
NİYE BİZİM ÇOCUKLARIMIZ ÖLÜYOR?
Manisa OSB’den bir işçi
Bizler Manisa Organize Sanayi Bölgesinde çalışan işçiler olarak Suriye’deki savaş politikalarına çok öfkeliyiz. Suriye’nin İdlib kentindeki saldırı sonucu asker ölümleri karşısında duyduğumuz üzüntüyü, “Suriye’de ne işimiz var” söylemi ile kızgınlığımızı ifade ediyoruz konuşmalarımızda.
Çalıştığım fabrikada gece vardiyasında olan arkadaşlarla internette dolaşan ölüm haberlerini okuyarak hem kızgınlıklarımızı ve üzüntülerimizi hem de tepkimizi dile getiriyoruz.
“Niye bizim çocuklarımız ölüyor? Ne işimiz var Suriye’de, İdlib’de, Libya’da. Sen dön kendi ülkenin içine bak bunca sorun varken. Hem ABD hem Rusya hem de Suriye ile karşı karşıya gelmek niye” diyerek hem ölümlere hem de izlenen dış politikaya tepkilerimizi konuşuyoruz. İşyerinde gözlediğim ve gerçek olan tek şey var, o da ölümlerin işçiler üzerinde yarattığı mutsuzluk ve çaresizlik. Bile bile savaşa gidiyor ve ölüyoruz. Ne için, kim için?