Çağlayan’da işsizlerin umut pazarı: Amele kahveleri
Çağlayan’da amele pazarını ve amele kahvelerini dolaşarak her gün iş bekleyen işsizlerle konuştuk.
Fotoğraf: Evrensel
Meltem AKYOL
İstanbul
İstanbul Çağlayan’da İstanbul Adalet Sarayı’nın tam karşısında amele pazarları var, bileniniz var mı? Kamyonlar, otomobiller yanaşır, kenarda bekleyen işçilerden kendilerine uygun olanını alıp götürürler... Buralarda bekleyenler genellikle göçmenlerdir... Aynı işlem Türkiyeli işçiler için de amele kahvelerinde tekrar edilir: Kahveye gelenler kendilerine uygun işçiyi alıp götürürler... Geride kalanlar ise yine iş bekler... İşsizlik, hayat pahalılığı arttıkça bekleyenlerin sayısı artar... Çağlayan’da hem amele pazarını hem amele kahvelerini dolaştık... Her gün iş bekleyen işsizlerle konuştuk... Hepsinin kafasında aynı soru: Acaba bugün iş çıkar mı?
AMELE KAHVESİNDE İŞKUR’DAN ÇIKACAK SESİ BEKLİYOR
Türkiyeli işçiler günün ilk çayını yevmiyeyle çalışan işçilerinin buluştuğu kahvehanede içiyorlar... Kimi gün sabah erkenden iş bulabiliyorlar, kimi gün ise akşama kadar bekleseler de eve elleri boş dönüyorlar. Son zamanlarda boş kaldıkları gün sayısı daha fazla... İşler iyice durulmuş, eskiden günde 2-3 işe gidenler şimdilerde haftada 2-3 işe gider olmuş...
Birbirine yakın iki kahve var, ikisi de amele kahvesi... İş kollarına göre ayrılmışlar gibi. Birinde daha çok inşaat işleri yapanlar, kalıp duvar ustaları bekliyor... Diğerinde ise ev taşıma, mobilya sökme takma işlerini yapanlar...
Mahallede amele kahvesi olarak bilinen kahvelerden birindeyiz. Şenol Uzun 43 yaşında. 2 çocuğu var, ikisi de lisede. Daha önce çevre düzenleme işlerinde çalışıyormuş, ama oradan iş çıkmayınca tutmuş mahalledeki amele kahvesinin yolunu. İki aydır da bekliyor. Kaç gün işe gidebildiniz diye soruyoruz, “İşte bir ayda 3 defa falan gittim” diyor. Yaş da engel tabii... İş çıksa da daha çok gençleri götürdüklerini söylüyor. İŞKUR’a başvurmuş, oradan da ses çıkmamış. Evi kira, normalde bu yıl 1000 liraya çıkaracakmış ev sahibi ama, “Üzüldü halimize, bu yıl da 900 lirada bıraktı” diyor.
Çocukların okulu, kira, faturalar... İşin içinden çıkamaz hale gelince eşi de başlamış iş aramaya ama iş bulmak kolay değil... Şimdi tekstil atölyesi olan kardeşinin yanına yardıma gidiyormuş, “Onun da işleri pek iyi değil ama ne yapalım işte oldukça gidiyor” diyor.
SÜREKLİ İŞTEN UMUDUNU KESELİ ÇOK OLMUŞ
Hamdi Yıldız 53 yaşında. 4 çocuğu var. Sürekli bir iş bulmaktan umudunu keseli çok olmuş, uzun süredir günlük işlere gidiyor. Sabah 7.30’da başlıyor kahve mesaisi, bazen 7.00’de. O gün iş erkenden gelirse ne ala, gelmezse akşama kadar kahvede bekliyor. Son zamanlarda genellikle bekliyor, çünkü haftada 2-3 kez ancak gidebiliyormuş. “Eskiden” diyor: “Çalışacak eleman bulamazdık, şimdi kahveler doluyor ama bu sefer de iş yok.” Yevmiye normalde 150 lira. Daha altına gitmek istemiyor ama yabancı işçiler 50’ye de 80’e de çalışınca o da 120’ye kadar düşebiliyor.
Piyasayı iyi biliyor. Şöyle anlatıyor: “Kahveler bazı günler dolup taşıyor, ama iş azaldı. O yüzden iş bulmak daha zor oluyor. Hayatımızda her şey her geçen gün daha da zorlaşıyor. Eskiden 10 liraya aldığın şey şimdi 15-20 lira. 200 lira gelen doğal gaz faturası 500-600 oldu, üstelik tam ısıttığımız da söylenemez. Bir petek ısınıyor, bir de onun önüne oturan... Elektrik, su, çarşı-pazar... Geçim zor kızım, iş de yok...”
15 GÜNDE 1 GÜN BİLE İŞE GİDEMEDİM...
Bir başka masaya geçiyoruz. Muharrem Demir 45 yaşında 3 aydır işsiz.
İki çocuk babası, biri üniversite okuyor, diğeri tekstilde çalışıyor. O da her gün çalışmıyormuş. Neden diye soruyoruz, “Artık atölyelerde de iş yok ki, bir çalışıyor, sonra ücretsiz izne gönderiyorlar... Yine de çocuk çalışmasa ne yapardık bilmiyorum...” Evleri de kira 10 senedir aynı yerde oturuyorlarmış: “O yüzden diyorum biz şanslıyız kiramız 750 lira.”
15 gündür gelip bu kahvede bekliyor, başka işler de ‘kovalıyor’ bu arada ama, yok. “15 gündür hiç işe gidebildiniz mi” diye soruyoruz, yanıtı “hiç” oluyor: “15 gündür her sabah 7.30’da geliyorum, üçe-dörde kadar bekliyorum, sonra eli boş eve geri dönüyorum.”
Asıl işi mobilya dekorasyon... “3 sene önce başımı kaşıyacak zamanım yoktu” diye başlayıp yaşam koşullarının yılbeyıl nasıl kötüye gittiğini anlatıveriyor bir çırpıda: “Bir iş bitmeden diğerine çağırıyorlardı, son birkaç yıldır biraz bozulmuştu zaten. Son 1 yıl da iyice kötüleşti, son 3 aydır da... Sonuçta işte buradayız...”
‘ÜNİVERSİTE MEZUNU OĞLUM AMELELİĞE GİDİYOR, KAHROLUYORUM’
Biz konuşurken yanımıza Selahattin Bayram geliyor, o emekli, 65 yaşında. “Üniversite mezunu oğlum ameleliğe gidiyor, elimden de bir şey gelmiyor kahroluyorum” diye başlıyor ve şöyle devam ediyor: “Turizm otelcilik mezunu oğlum, 10 yıl oldu bitireli, belki daha fazla. Hiç kendi işini yapamadı, sınavlara girdi 80 aldı ama olmadı. Herkes kendi adamını işe alıyor. ‘Beni belediyeye sok’ diyor ama nasıl yapayım? Oğlum kahvehane köşelerinde bekliyor ki birisi ev taşısın da o da gitsin hamallık yapsın. Ben yardım ediyorum ama benim de maaşım belli, kiracıyım.”
‘YOL PARASINI BORÇ ALIYOR İNSANLAR...’
‘Enflasyon rakamları düştü, düşüyor’ sözlerine tepkili: “Şimdi bak kızım, ben sağ görüşlü bir insanım. Ekonomi iyiye falan gitmiyor, her gün daha kötü. Biz kendimizden biliyoruz. Üstüne bir de Kanal İstanbul diyorlar ya ona kızıyorum. İhtiyaç varsa tamam yapılsın, başımızın üstünde. Ama bu kadar işsizlik varken, çarşı pazar yanarken kanal mı bize lazım olan? Bak buraya ta karşıdan insanlar geliyor, sağdan-soldan borç yol parası alıp. Belki bir işe gideriz diye akşam burada dörde beşe kadar bekliyor. Ekonomi iyiye gidiyor diyenler gelsin bize sorsun bakalım.”
Eskiden iş bulamayanların inşaat işlerine gittiğini söyleyen Bayram artık onun da kalmadığını belirtiyor. Şöyle özetliyor tabloyu ve soruyor: “Düşün kiralar 1200-1300 lira, asgari ücret 2 bin 300 lira. Sen 2 bin 300 lirayla kira mı ödeyeceksin, faturaları mı ödeyeceksin, çarşı-pazara mı gideceksin? Bu insanlar ne yapsın ne ile geçinsin?”
Muharrem Demir de aynı fikirde... Bir de bütün bunlar yetmezmiş gibi ulaşıma da zam geldiğini söylüyor. “Metrobüs 5.20 lira, olur mu ya? İşe gitmek istesen yol parası bulup gidemiyorsun...”
Geçinmenin imkansız hale geldiği İstanbul’dan taşınmanın hayalini kuruyor pek çok işçi gibi: “Vallahi ben çocuk okulu bitirdi mi gideceğim memlekete, orada hiç değilse ekip yeriz...”
NİSANDA DÜĞÜN VAR, İŞ YOK...
Biz oradayken gelen giden olmuyor, biz çıkıyoruz, iş bekleyenler kalıyor... Akşama kadar oradalar muhtemelen... Bir başka amele kahvesindeyiz... Bir masaya oturuyoruz... Masada oturanlardan biri Muzaffer... 30 yaşında Muzaffer, nisanda düğünü var... İş bekliyor... O bu işlerin eskilerinden, 8-9 senedir bu işi yapıyormuş... Başlarda başka işler aramış, ama ya ücretler çok düşük gelmiş ya da koşullar çok kötü... İlk zamanlar iyi de kazanınca devam etmiş... Bazı zamanlar günde 2-3 işe gittiğini söylüyor, o zaman amele kahveleri bu kadar kalabalık değildi tabii... Sonraları kalabalık artmış, ama iş azalmış: “Piyasalar durdu, haftada 2-3 gün gidebiliyoruz, ayda 15 günü dolduramıyoruz yani.” Onun derdi büyük, düğün var malum... Cumhurbaşkanı’nın “Evlenmiyorlar” açıklamasını hatırlatıyorum... Durumunu anlatıyor önce: “Düğün ve eşyalar için kredi çektim, 80 bin lira ödemesi olacak. Eşyaları aldım, ama evi daha bulamadım, 1200-1500 kiralar... Üstüne 2 bin 200 lira kredi taksidini ekle... Yemesen içmesen bile faturalarla en az 4 bin lira... Kara kara düşünüyorum...
Bir ailede iki kişi çalışmadıktan sonra geçinmek imkansız.” Nasıl geçineceksiniz diye soruyoruz, “İşte düzelmesini bekliyoruz” diyor ve ekliyor: “İşsizlik düşüyor, enflasyon düşüyor da kime düşüyor... Yalan işte, göz boyama... Düşse anlarız, düşse biz biliriz.”
Sonra da evlenecek gençlere sesleniyor: “Vallahi benim evlenecek gençlere söyleyeceğim tek şey şu zamanda evlenmeyin.”
‘AYDA 2-3 GÜN İŞE GİDERSE NE OLUR BU ADAMIN HALİ?’
Adem Güney ise 55 yaşında. Konuşmak istemiyor önce, “Benim hayat bitti, anlatacak bir şey yok artık” diyor. Ne kadar zamandır bu işleri yaptığını soruyoruz, “İşe gittiğimiz falan yok, burada oturuyoruz, görüntü yapıyoruz işte” oluyor yanıtı. Ve devam ediyor anlatmaya: “Sabah 7’de geliyoruz, akşam 7-8 gibi gidiyoruz. Son 2 ayda 5 kere falan gitmişimdir ancak işe. Hiç bu kadar kötü olmamıştım. Bir ay boyunca her gün birisi buraya gelse en az 25 günü beni burada bulur, geriye kalan 5 günde işe gitmişimdir belki... Bu kahvenin demirbaş elemanlarındanım.”
Akşama kadar burada oturduğunu söyleyince, “Çay-yemek nasıl oluyor” diye soruyoruz. “Hepsi veresiye” deyip gülüyor: “Ama zamanı belli değil yani, biz veresiye kadar veresiye...” Kahve dışında bir de lokanta ile seyyar ciğercileri var veresiye yazdırdıkları... Bir de ev kirası...
Biz kalkmadan soruyor ‘Ne başlık atacaksınız’ diye... Ne olsun diye sorunca da, “Yaz” diyor: “Ayda 2-3 gün işe giderse ne olur bu adamın hali?”
GÖÇMEN İŞÇİLER AMELE PAZARINDA: ANNEYE PARA GÖNDERMEK LAZIM AMA İŞ YOK
Göçmen işçiler daha çok Çağlayan Taşocağı Caddesi’nde bekliyor. Her gün aynı noktada sabahın erken saatlerinde toplanıyorlar. Aralarında Afganlar da var, Özbekler, Türkmenler ve Suriyeliler de var... Çoğu dil bilmiyor, ya savaştan ya yoksulluktan kaçıp gelmişler buraya... Burada da paylarına düşen amele pazarı olmuş...
Yanlarına yaklaşıyoruz, önce iş vermek için geldiğimizi sanıyorlar... “İş var mı” diye etrafımıza toplanıyorlar bir anda... “Gazeteciyiz, konuşmak istiyoruz” deyince de biraz canları sıkılıyor. Konuşmak istemiyorlar genelde, kaçak gelmişler... Tedirginler... Bir tanesi yarım yamalak Türkçesi ile sorularımızın yanıtlarını veriyor: “Türkmenistan’dan gelmiş, iş bekliyoruz, şansına ne gelirse gidiyoruz. Aynı senin gibi geliyor işte... Anneye para göndermek gerek ama iş yok...”
Biz yanlarından ayrılırken bir araç yaklaşıyor. Toplaşıyorlar hemen, 2 kişi binip gidiyor... Diğerleri devam ediyor beklemeye...