04 Mart 2020 23:13

Şair ve Yazar Veysel Çolak: ‘70’li yıllarda şiirin nabzı hayatın nabzıydı

Şair ve Yazar Veysel Çolak’la “Türk Şiirinde Marksist Eğilim-1970’li Yıllar” kitabı üzerine konuştuk.

Kitap Kapağı 

Paylaş

Erkan KARAKİRAZ

Şair ve Yazar Veysel Çolak’la “Türk Şiirinde Marksist Eğilim-1970’li Yıllar” kitabı üzerine konuştuk. Çolak, “Şiirin nabzı hayatın nabzıydı ’70’li yıllarda. Toplumsal olay, olgu ve durumları anlatan, ne yazık ki bununla yetinen bir şiirdi. Bu açıdan bakıldığında bu şiir yöneliminin hayatı yüklenmesi yabana atılamaz” dedi.

“Türk Şiirinde Marksist Eğilim-1970’li Yıllar” başlıklı kitabınızda yer alan 10 inceleme yazısında, eleştirel bir bakışla 1970’lerin Marksist şairlerinin yazdıklarına, yaşadıklarına, dönemin tekinsiz atmosferine dair düşünüyorsunuz. 70’lerdeki Marksist eğilimli şairler nelere odaklandı, beslendiği kaynaklar nelerdi?

Öncelikle şu notu düşmek istiyorum: “Türk Şiirinde Marksist Eğilim-1970’li Yıllar” adlı bu çalışmada şairlerin Marksistliğini irdelemedim elbette. Böyle bir dertleri de olmamış çoğunun. Örneğin 1940’lı toplumcu şairlerden sadece Rıfat Ilgaz Marksist olduğunu söylüyor bir söyleşisinde. Nâzım Hikmet’ten öğrendikleri kadarıyla politik bir tavır geliştirdiler. Antidemokratik yasalara, emek sömürüsüne, emperyalist savaşlara, faşizme... karşı çıktılar. Özgürlüklerden yola çıkarak tutsaklığı sorguladılar. Toprak sorunlarını gündemde tuttular. Sınıfsal çelişkileri yansıttılar. Bütün açmazlardan kurtulma umudunu diri tutmaya çalıştılar. Bu tutumlarını Marksist kuramdan yola çıkarak değil, yaşanandan çıkarttıklarıyla, sezgiyle yaptılar. Yaşananı önceleyen bir şiir kavrayışıydı bu. Aslında ’60’lı yıllarda; Marksist klasiklerin çoğu çevrilmiş olmasına karşın ’70’li yıllarda da sürdü bu tutum. ’80’lerde ise bu şiir anlayışına, tam anlamıyla, savaş açıldı.

Özellikle 1970’lerde Nâzım Hikmet şiiri ne ölçüde aşılabildi?

1960’lı ve 1970’li yıllarda Nâzım Hikmet şiirinin zerre kadar aşılmadığını rahatça söyleyebilirim. (Böyle söyleyişimden Nâzım Hikmet’i putlaştırdığım anlamı çıkartılmasın.) Çünkü Nâzım Hikmet şiiri o yıllarda bütünüyle bilinmiyordu. Özümlenmemişti. Ortalıkta dolaşan 3-5 şiiri okunuyordu Nâzım Hikmet’in. Hâlâ öyle. Anlaşılacağı üzere özümlenmemiş bir şiirin aşılmasından da söz edilemez her halde. Dahası, toplumcu şiiri geliştirecek, zenginleştirecek, farklı kılacak bir şiir aranışına da girişilmemişti. Söz konusu yılların konu zenginliği getirdiği söylenebilir ama poetik bir yenilikten söz edilemez.

1970’lerde, elbette, yalnızca Marksist eğilimli şiir değil mistik, bireyci, kapalı, gizdökümcü, deneyci vs. şiirler de yazılıyordu. 1970’lerdeki Marksist eğilimli şiiri diğerleriyle karşılaştırdığınızda neler söylemek istersiniz?

1970’lerin öncesinde ve sonrasında, az da olsa, mistik, bireyci, kapalı, gizdökümcü, deneyci, sürrealist... anlayışlarla yazılan şiirler vardı kuşkusuz. Ama bu şiirlerin şiir ağırlığı gündemden çıkmıştı iyice. Yaşadığım günlerdi, bir tanık olarak mistik şiir; kendi özelini anlatan, kuytusunu gösteren bir şair olmadığı için de ‘gizdökümcü’ şiir üzerine de hiç durulmadığını, hiç konuşulmadığını rahatça söyleyebilirim. “Bireyci, kapalı, deneyci” şiir denince ister istemez usa İkinci Yeni şairleri geliyor. Onlar da kaçak, bunalım çıkmazında, varoluşçu, bireyci, gerici... denilerek bir kalemde yok sayılmıştı. Oysa İkinci Yeni’den öğrenilecek çok şey vardı. O olanak elden kaçırıldı o günlerde. Böyle olduğu için de İkinci Yeni 1985’ten sonra gündeme girdi, etkisini sürdürmeye de devam ediyor. Ben farklı anlayışlarla yazılmış şiirlerin karşılaştırılmasını doğru bulmuyorum. Daha doğrusu, sağlıklı bir yaklaşım olmaz bu.

1970’lerde Marksist eğilimli şiirin zaafları ve ışıldayan ögeleri nelerdir?

Hangi anlayışla yazılmış olursa olsun her şiir bir deneyimlemedir. Böyle bakınca bir şiirin ‘zaaflarını ve ışıldayan’ yanlarını öncelikle ilgili şairin şiir serüveninde, özgün olup olmadığında, kendi rengini üretip üretemediğinde aramak gerekir. Böyle yapıldığında açıklayıcı bilgiler de ortaya konulabilir. Yani İlhan Berk’in İkinci Yeni anlayışıyla yazdığı şiirlerini Nâzım Hikmet’in şiirleriyle karşılaştırıp sonuçlar çıkarmak istemem. Her şairin nereden başlayıp nereye vardığına bakarım. Edip Cansever’den ödünçle ‘Şiiri şiirle ölçmek’ her şairin özelinde ve aynı anlayışla yazılmış şiirler arasında olanaklıdır bana kalırsa. Şiirin nabzı hayatın nabzıydı ’70’li yıllarda. Toplumsal olay, olgu ve durumları anlatan, ne yazık ki bununla yetinen bir şiirdi. Bu açıdan bakıldığında bu şiir yöneliminin hayatı yüklenmesi yabana atılamaz ama şairler şiir sanatına da eğilseydi büyük bir şiir çıkabilirdi bu fırtınadan.

 "OKUYUCU TARAFINDAN YÖNLENDİRİLEN BİR DERGİCİLİK EGEMENDİ"

1924’te Resimli Ay dergisinin yayımlanmaya başlanmasından itibaren dogmalara karşı çıkan, sosyalizmden yana tavır alan edebiyat dergileriyle karşılaşıyoruz. 1970’ler şiiri de bu mirası devralıp geliştiriyor; ancak 70’lerin edebiyat dergilerinin yaklaşımları, sizin yorumunuzla, “ajitasyon ağırlıklı”. Dergileri bu yaklaşıma iten sebepler nelerdir? Kitapta, gözümden kaçmadıysa, bu sebepler üzerine doğrudan örneklemeye giden bir açıklamaya rastlamadım, o yüzden soruyorum.

1960’lı, ’70’li yıllarda Cemal Süreya Papirüs’ü, Memet Fuat da Yeni Dergi’yi yayımlıyordu. Bu dergilerde toplumcu, toplumcu gerçekçi şairlere yer verilmiyor diye yakınanlar olurdu çokça. Bu iki dergi politikayı önceleyen dergiler karşısında okunmaz oldu denilebilir. Bu nedenle de yayımlarına son verdiler. Ajitasyon ağırlıklı yayıncılık anlayışı oldukça baskındı, çünkü bunu isteyen büyük kitleler vardı. Kitabımda açıkça belirtiyorum aslında: Kitlelerin beklediği şiiri bulup yayımlamayı dergiler görev bilmişti bir bakıma. Şairler de bu doğrultuda yazmaya koyulmuştu denilebilir. Yani kitlelerin ısmarladığı bir şiir yazılır olmuştu. Dergi editörleri ve şairler o şiiri taşıyıp durdular okuyucuya. Tuhaf bir popülizm. Varlık dergisi de aynı dönemde okuyucusunu yitirdi büyük oranda. ’70’lerin ikinci yarısında Kemal Özer’i derginin başına getirip edebiyatta politik olana yönelerek varlığını sürdürebildi. Yani okuyucuyu yönlendirmek yerine okuyucu tarafından yönlendirilen bir dergicilik anlayışı egemendi.

ÖNCEKİ HABER

Çerkezköy ve Sivas'ta öğrenciler gıda zehirlenmesinden dolayı hastaneye kaldırıldı

SONRAKİ HABER

32 ilde, 1290 parça devlet arazisi 8 taksitle satışta

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa