Yarına yürümeye çalışmak
Felsefe öğrencilerinin Türkiye geneli buluşmasına olanak sağlayacak TÜFÖB kongresi için hazırlık sürecini Hacettepe Üniversitesi Felsefe bölümü 1. sınıf öğrencisi Zeynep Süheyla ile konuştuk.
Burcu ÇEVİKER
Hacettepe Üniversitesi
Felsefe öğrencilerinin Türkiye geneli buluşmasına olanak sağlayacak TÜFÖB kongresi için hazırlık sürecini olabildiğince dayanışma içinde ve kolektif bir şekilde örmeye çalışırken birinci sınıflardan Zeynep Süheyla ile tanıştık. Kendisiyle hem felsefeden hem de kongreden ne beklediği üzerine sohbet ettik.
Seni kısaca tanıyalım, nerden geldin ne buldun?
Şanlıurfa’dan geldim Ankara’ya, toplam sekiz kardeşiz, ben en büyükleriyim. Aslında benim bir de ikizim varmış ama hem erken doğum hem de sağlık hizmetlerinin yetersizliği sebebi ile ikizim birkaç hafta dayanabilmiş. Evde beş çocuk okuyor, erkek kardeşim okula devam etmedi, en küçüğümüz de beş yaşında daha. Babamın oto galerisi var; böyle söyleyince havalı duruyor ama Ankara gibi değil orası, iş imkânı daha az, bir de kalabalık bir aile olduğumuz ve okuyan çocuk sayısını düşününce kulağa geldiği gibi olmuyor evin geliri. Şehir dışında okumak zaten külfetli oluyor. Bana yurt çıkmadı mecburen kampüs içerisinde özel yurtta kalıyorum ve sadece yurt ücretim 1500 TL. Hem aileden ve bildiğin yerden ayrılmak bir yalnızlık yarattı hem de buradaki harcamalarım, keza memlekete gidip gelmek için yol parası çok fazla oluyor. Mesela Urfa’da bir otobüs her yere gidiyor ama burada okul ulaşımı bile o kadar zor ki ilk geldiğim zamanlar en zorlandığım konu buydu diyebilirim.
Hacettepe Üniversitesi’ni ve felsefe bölümünü tercih etmenin nedeni neydi, isteyerek mi yazdın?
Doğrusunu söylemek gerekirse Felsefe Bölümünü isteyerek yazmadım. Hatta lisede felsefe derslerinde uyurdum, ilgimi çekmezdi. Psikoloji bölümüne puanım yetmedi, bir daha hazırlanmaya da cesaret edemedim. Çoğu arkadaşım Harran Üniversitesi’ne gitti, benim burayı yazma sebebim de diploma kaygısı diyebilirim. Hayal ettiğim gibi olmadı dersler, bu dönem biraz alıştım ama genel olarak her şey çok teorik kalıyor, genel olarak tarih dersi gibi işleniyor maalesef.
Bu noktada TÜFÖB kongresine katılma motivasyonunu nasıl tarif edebilirsin?
Geçen sene kongreye gitmiş arkadaşlar sayesinde haberdar oldum. Ama birinci sınıf olmakla birlikte kararsızdım. Sınıftan çoğu arkadaşım da yetersiz olmaktan ya da tecrübesizlikten geri duruyorlar. Ama üst sınıftan arkadaşlarla bir araya gelip sunum konusuna, kaynak bulmaya vs birlikte bakmak işimi kolaylaştırdı diyebilirim. Sunum yapma isteğim hem deneyim elde etmek hem de arkadaşlarım nezdinde bir “yapabiliriz” havası yaratmak için. Çünkü önemli bir imkân ve bu tarz olanaklarımız fazla yok, o nedenle değerlendirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Sunum kabul edilmese dahi ben bir konu hakkında araştırma yapmış olacağım, bir metin yazmış olacağım yani her türlü faydası olacak bir süreç benim açımdan. Bir de Türkiye geneli bir buluşma olacak sonuçta ve ne kadar çok insan bir araya gelirsek o kadar iyi olur.
Felsefe Bölümü’nü hem okurken olanakları açısından hem de mezun olunca gelecek açısından nasıl değerlendirirsin?
Derslerde ne yazık ki tartışma ya da konuşma olanağımız fazla olmuyor, ben bunu birinci sınıfız diye böyle sanıyordum ama değilmiş. Hocaların istediği cevabı vermek üzerine bir gayret oluyor sadece. Şimdiden mezun olunca ne olacak diye düşünmek bizim içinde uzak değil. Akademide bir gelecek düşünmek mümkün değil, özellikle dil eğitiminin yetersizliği nedeniyle yapamam gibi düşünüyorum. Felsefeyi sevmekle, öyle bir hayat yaşamak farklı ve ben o kadar da istekli de değilim. Mezun olunca öğretmen olmak istiyorum, bunun yolları da git gide daralıyor ama başkada bir seçeneğimiz yok açıkçası.