8 Mart… Nereden nereye?
Takvimler 8 Mart 1857’yi gösterdiğinde, yani bugünden tam yüz altmış üç sene önce, ABD’nin New York eyaletinde daha iyi çalışma koşulları talebiyle 40 bin dokuma işçisi greve çıkmıştı.
Takvimler 8 Mart 1857’yi gösterdiğinde, yani bugünden tam yüz altmış üç sene önce, ABD’nin New York eyaletinde daha iyi çalışma koşulları talebiyle 40 bin dokuma işçisi greve çıkmıştı. Aradan geçen onlarca seneye rağmen tıpkı bugünlerde olduğu gibi o gün de dokuma işçilerinin grevi yasaklanmış, polisler grevi durdurmaya görevlendirilmişti. Bu saldırı sonucu direniş kırılır. Grevin ardından tekstil ve tütün sanayiinde birbiri ardı sıra başka grevler patlak verir.
1800’LERDE İŞÇİ DİRENİŞLERİ
New Yorklu işçiler günlük on altı saati bulan çalışma saatlerine, neredeyse tüm sektörlerde işçilerin sağlıklarını olumsuz yönde etkileyen hastalıklara, kazalara ve ölümlere yol açan çalışma koşullarına ve insanın sadece yaşamını sürdürebileceği kadarını aldığı düşük ücretlere karşı grevdeydi. Uzunca bir süredir bu halde olan ve gün geçtikçe kötüleşen çalışma koşullarına karşı yapılan ilk grev elbette ki 8 Mart’taki grev değildi. Fakat o günü de tarihe önemli bir not olarak düşeceğimiz günler gelecekti.
Greve çıkan işçilere saldırdıktan sonra yapılan ilk müdahale onları fabrikalarına kilitlemek oldu. Ardından fabrikada bir yangın çıktı ancak işçiler fabrikalarının önüne kurulan barikatlardan kaçamadıkları için çoğu kadın olmak üzere 129 işçi hayatını kaybetti. Göz göre göre yaşamları ellerinden alınan kadın işçiler aradan yıllar geçmesine rağmen unutulmadı.
ULUSLARARASI BİR DAYANIŞMA GÜNÜ
Bu sefer 1910’a geldiğimizde on yedi ülkeden yüzü aşkın delege kadının katıldığı İkinci Uluslararası Sosyalist Kadın Konferansı düzenlenmişti. Kopenhag’da gerçekleşen bu konferansta kadınlara yönelik talepler tarihi önemdedir. Dikkat çekici talepler arasında; kadın işçilere günde sekiz saatlik çalışma süresi, hamile kadın işçilere doğumdan önce 8 haftalık doğum izni, emziren kadınlara süt izni, 12 yaşından küçük çocukların çalıştırılmasının yasaklanması, işsiz kadınlara sosyal güvenlik ve kadınlara oy hakkı da bulunmaktadır. Konferans esnasında Clara Zetkin öncülüğünde bir grup kadın senede bir günün kadınların ekonomik ve politik haklarıyla ilgili uluslararası bir dayanışma ve mücadele günü olarak kutlanması önerisi karar altına alınır.
PETROGRADLI KADIN İŞÇİLERİN YAKTIĞI MUM
Petrogradlı tekstil işçisi kadınlar, eski Rus takvimiyle 23 Şubat’ta yani 8 Mart 1917’de tüm işyerlerinde birden greve çıkarlar. Grevler kent çapında büyük bir direnişe dönüşür. Tarihe, ünlü Şubat Devrimi olarak geçecek olan ve Rusya’daki çarlık rejimine karşı başlayacak direnişin kıvılcımıdır. Grevin arkasından Şubat Devrimi ilerlemiş ve 1917 Ekim Devrimi’nin koşullarını hazırlamıştır.
1921’de Moskova’da Üçüncü Uluslararası Kadınlar Konferansında da tartışılmış ve 1922 yılından itibaren, 8 Mart 1917 tarihindeki Petrogradlı kadın işçilerin direnişine atıfta bulunarak 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü olarak resmileştirilir. Bu tarihten sonra başta sosyalist ülkelerde olmak üzere tüm dünyada 8 Mart Emekçi Kadınların Uluslararası Dayanışma ve Mücadele günü olarak kutlanmaya devam eder.
Tam 56 yıl sonra, 16 Aralık 1977’de ise Birleşmiş Milletler 8 Martı “emekçi” sıfatından özenle ayırır ve ”Dünya Kadınlar Günü” olarak ilan eder. Kavramların içini boşaltmak bazen işe yaramaktadır. 1911 yılında New Yorklu kadın işçiler ekmek de talep etmişlerdi, gül de… Oysaki çağımızın modern kapitalist sınıfı, Birleşmiş Milletlerin bu kararıyla, kadınların sadece gül ile yetinmesini arzu eder.
Bugün, bu 8 Mart’ta ise ekmek de gül de bizim diyen kadınları, Türkiye’nin dört bir yanından bu sistemde artık ötelenmek istemeyen öğrenci, işçi, işsiz kadınları dayanışmak, yaşam ve hak mücadelelerimizi büyütmek ve en nihayetinde sistemle hesaplaşacağımız günlere de birlikte gitmek üzere yan yana gelebileceğimiz her yerde, alanlarda buluşmaya çağırıyoruz.