Nereden başlasak?
"Biz bu yazıyı hazırlarken gündemimizde üniversiteli gençlerin ekonomik koşulları ve gelecekten beklentilerini konuşmak istedik."
Görsel: Pixabay
Berkay AVCI
Uludağ Üniversitesi
“Yaprak döker bir yanımız, bir yanımız bahar bahçe” *
Biz bu yazıyı hazırlarken gündemimizde üniversiteli gençlerin ekonomik koşulları ve gelecekten beklentilerini konuşmak istemiştik. Hasan Hüseyin Korkmazgil’in ölüm tarihi de yakınken, yaprak döken yanımızdan da bahar bahçeden de bahsederek başlamayı hedeflemiştik. Çayımızı demledik, sigaralarımızı yaktık başladık konuşmaya İdlib’de yaşananlardan bir haber geleceğimizi ve günümüz ekonomik durumunu konuşuyorduk. Domatesin kilosundan bahsettik biraz, sağlığımızdan biraz, korona virüsünden biraz, olası bir depremin Bursa’yı nasıl etkileyeceğinden, Kanal İstanbul’dan bile bahsettik. Şakalar yapıldı, üniversitedeki hocalar çekiştirildi, dördüncüde kalınan dersler beşinciye yine alındı.
ALNIMIZIN AKIYLA KAZANDIĞIMIZ PARA YETMİYOR!
Türk Dili ve Edebiyatı öğrencisi Muhammed ekonomi ve gelecek deyince ailesinden başlıyor anlatmaya. Babasının işçi emeklisi olduğunu ancak okuyan çocuklarının yaşamını sağlamak için seyyar satıcılık yaptığını söylüyor. Bir işçi emeklisinin çocuklarını okutmakta nasıl zorlandığını ve bu durum karşısında kayıtsız kalamayarak çalışmaya başladığını söylüyor. Bir meyhanede gece geç saatlere kadar çalışıp, sabahın erken saatlerinde ders için uyanmanın ve o dersi verimli geçirmenin zorluğundan söz eden Muhammed, hem çalışıp hem okumanın neredeyse imkânsız olduğunu söylüyor. Hem bedenen hem de psikolojik açıdan bir türlü düzlüğe çıkamayan Muhammed uzun zamandır kendine kıyafet alamadığını ve kıyafet edinebilmek için çeşitli çabalar harcadığını söylüyor. Parasız bir şekilde giyinme ihtiyacını çözme yöntemleri geliştirdiğini anlatıyor. Kira ve faturalardan bahsedecek oluyoruz ki bundan bahsetmekten bile korktuğunu söylüyor: “Alnımızın akıyla kazandığımız para ay sonu geldiğinde ev sahibinin karşısında yüzümüzü kara çıkarıyor. Yetmiyor!” Formasyon eğitiminin hafta sonları yapıldığını bu yüzden bu sene çalışacak zamanı kalmadığını anlatırken kara kara ne yapacağını düşünüyor. Hep bir şeylere “ricacı” kaldığını anlatan Muhammed rica etmekten yorulduğunu ve değişmesi gerektiğini artık yaşamını ve geleceğini iyileştirmesi gerektiğini söylüyor.
TÜRKİYE’NİN SURİYE’DE NE İŞİ VAR?
Üniversitemiz öğrencilerinin çok büyük bir kısmının hali bu iken sabaha İdlip’den gelen ölüm ve sabah haberleriyle güne başlıyoruz. Üniversitemizde yüksek lisans yapan ve aynı zamanda bir fabrikada beyaz yaka olarak çalışan bir başka arkadaşımızla konuşmaya gidiyoruz. Ölümler gündemimize öyle bir oturuyor ki onları konuşmadan ne geleceğimizi konuşabiliyoruz ne de ülke gençliğinin ekonomik durumunu… Önce AKP’nin dış politikaları yüzünden ölen gencecik insanlardan, akranlarımızdan bahsediyoruz: “Bir insan hayatı birkaç ile ifade edilebilir mi?” diye söyleniyor sonra kendisinin bedelli olarak yaptığı askerlikten bahsediyor. “18 gün askerlik yaptım, elime silah almadım, savaş çıkarsa devlet beni silahaltına alabiliyormuş. AKP’nin savaşında asker olmaya…” diyor. Suriye’deki savaştan ülkedeki hiçbir kesimin olumlu etkilenmeyeceğini ve savaşın ancak gençlerin ölümüne ve geleceğinin kararmasına yol açacağını “Yüksek lisansı boş yere yapıyormuşum gibi hissediyorum, asgari ücretten daha düşüğünü almak için çabalıyorum” diyerek ifade ediyor. Ardından ülkenin ekonomik koşullarının savaş dönemlerinde ve operasyonlarla nasıl bozulduğunu konuşuyoruz. Kendisinin şu an bile asgari ücretle tek başına yaşayan birisi olarak geçinirken zorlandığını söylüyor. “Asgari ücretle çalışan biri ailesini nasıl geçindirsin?” diyerek asgari ücretlinin aile bakmasının zorluklarından bahsediyor. AKP hükümetinin dış politikası böyle devam ederse, krizin ve hayat pahalılığının etkisinin daha da artacağını, savaşın kendisi dâhil bütün gençlerin hayatını karartacağını söylüyor. Türkiye’nin Suriye’den çekilmediği sürece ölüm haberlerinin devam edeceğini ve gençlerin gelecek hayallerinin suya düşeceğini vurgulayarak “Türkiye’nin Suriye’de ne işi var?” diyerek yapılması gereken şeyin Suriye’den çekilmek olduğunu ifade ediyor.
Her ne kadar Hasan Hüseyin Korkmazgil’in bahar bahçesinden bahsedememiş olsak da yine ondan barış isteyen bir dizeyle bitirelim istedik.
“Kısa çöp uzun çöpten hakkını alır elbettedirenmekle, kurtulmaklabarışla ben amenna”*
*Amenna- Hasan Hüseyin Korkmazgil