09 Mart 2020 09:45

Tutuklanan gazeteciler için dayanışma çağrısı

İstanbul'da yapılan basın toplantısıyla tutuklanan gazeteciler Ferhat Çelik, Aydın Keser ve Murat Ağırel'in bir an önce serbest bırakılması istendi, dayanışma çağrısı yapıldı.

Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel

Paylaş

Tutuklanan Yaşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ferhat Çelik, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Aydın Keser ve gazeteci Murat Ağırel için Taksim’de bulunan İnsan Hakları Derneği(İHD) İstanbul Şubesi’nde basın toplantısı düzenlendi. Açıklamada gazetecilerin bir an önce serbest bırakılması gerektiği vurgulandı.

"Özgür basın susturulamaz" pankartının asıldığı toplantı salonuna HDP Milletvekilleri Züleyha Gülüm ve Ahmet Şık, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş, Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat, DİSK Basın- İş’ten Ali Ergin Demirhan, gazetenin yazar ve emekçileri başta olmak üzere çok sayıda basın emekçisi ile demokratik kitle örgütü temsilcisi katıldı.

"KARARLAR VERİLİRKEN YUKARIDAN TELEFON BEKLENİYOR"

Basın metnini Yeni Yaşam çalışanı Zana Bilirkaya okudu. İki gün önce adliyeye giderek ifade veren ve tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan Yeni Yaşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ferhat Çelik ve Yazı işleri Müdürü Aydın Keser'in, "savcılık itirazı" gerekçesiyle 8 Mart 2020 Pazar sabahı evlerinin basılarak yeniden gözaltına alınmak istendiğini hatırlatan Bilirkaya, “Aydın Keser evinden gözaltına alınırken, Ferhat Çelik, adliyeye ifade vermeye gitti ve bu kez aynı dosyadan, aynı ifadeler verildiği halde arkadaşlarımız tutuklandı” dedi.

Üç gündür Çağlayan'da tuhaf şeylerin olduğunu belirten Bilirkaya, “Önce ilk serbest bırakma kararını veren hakimin 'karar değiştirmeye' zorlandığını, daha sonra ikinci bir hakimin aranıp bulunduğunu ve onun da bu vazifeyi reddettiğini, ancak üçüncü bulunan hakim eliyle bu tutuklamaların çıkartıldığını biliyoruz. Aynı sebepten, aynı kapsamda 2 gün önce bırakılıp pazar günü yeniden alınan Yeniçağ yazarı Murat Ağırel'in dosyası ise durumun ne kadar vahim olduğunun göstergesidir. Ağırel'in tutuklama karar metninin bir yerinde, 'serbest bırakılmasına', bir başka yerinde 'tutuklanmasına' ibarelerinin yer alması, kararların önceden matbu yazılarak yukarıdan telefon beklendiğinin açık kanıtıdır” diye konuştu.

"GAZETECİLİK SUÇ DEĞİLDİR"

“Biz bütün bunların özgür basının sesini kısmak, gerçeklerin duyulmasını önlemek için yapıldığını biliyoruz” diyen Bilirkaya, “Ama uzun yıllara dayanan tarihimiz boyunca bizim hiçbir koşulda gerçeği yazmaktan imtina etmediğimiz de biliniyor. Ferhat arkadaşımızın da dediği gibi, biz elimizde Musa Anter'in meşalesini taşıyoruz ve onu asla yere düşürmeyeceğimiz. Devlet aklının ülkemizde yaşayan neredeyse tüm kesimlere karşı sürdürmekte olduğu hoyratça saldırılardan, -bu toplumun bir parçası olarak- kendi payımıza düşenlere şaşırmasak da, kardeşçe yaşamak isteyen tüm halklarımızın sesi ve vicdanı olmayı sürdüreceğimizden herkesin emin olmasını istiyoruz. Yeni Yaşam gazetesi olarak yolumuza dimdik devam ediyoruz, edeceğiz. Bu tutuklama kararı, bizim değil, onların alnında bir leke olarak kalacaktır. Ve bir kez daha buradan tekrarlıyoruz: Gazetecilik suç değildir! Arkadaşlarımız derhal serbest bırakılmalıdır” dedi.

"BİZ İŞİMİZİ YAPIYORUZ, YAPMAYA DEVAM EDECEĞİZ"

Söz alan gazetenin yazarlarından Ender Öndeş, 12 sayfalık karar metninin baştan yazıldığına dikkat çekti. Yargılamaların artık hukuk çerçevesinde olmadığına dikkat çeken Öndeş, "Kanun diye bir şey yok, kararlar veriliyor ve uygulanıyor. Biz işimizi yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz. Yeni başlamadık bu işe, 30 yılımız var. Cezaevi ne ki; neler gördük, cinayetler yaşadık. Asla boşluk olmaz bizde. Ama görünüyor ki işler başka cephelerde kötü gittiğinde, basını susturma operasyonu devam edecek. Tek yapabileceğimiz İşimize devam etmek, basının ve herkesin dayanışma halinde olması" ifadelerini kullandı.

"YARGI İKTİDARIN ARACI"

HDP Milletvekili Züleyha Gülüm ise, “Neden gazeteciler tutuklanır? Bir şeyleri gizlemek istiyorsanız. Çünkü suçlarınız fazladır, açığa çıkmasından korktuğunuz için yargılar, gözdağı verirsiniz" dedi. Halkın bilgilendirilmesinin önüne yargı eliyle geçilmeye çalışıldığına dikkat çeken Gülüm, "Aslında kararlar önceden verilmiş ve önümüze getiriliyor. Maalesef yargı iktidarın aracı" diye konuştu. Tüm muhalefete basınla dayanışma çağrısı yapan Gülüm, HDP olarak gerçeklerden yana ve basınla dayanışma içinde olacaklarını vurguladı.

"İKTİDARIN YANLIŞ POLİTİKALARININ BEDELİ GAZETECİLERE ÖDETİLMEK İSTENİYOR"

Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat da iktidarın kararlarının bedelinin gazetecilere ödetilmek istendiğini kaydetti. “İktidar gerçeğin ifade edilmesine hiçbir şekilde tahammül edemiyor" diyen Polat, bu ülkede gazeteciliği hakkıyla yapanların eğilmeyeceğinin altını çizerek, “Bu ülkede gazeteciliği hakkıyla yapanlar açısından eğilmek yok. Sonuçta biz gazeteciliğin bu topraklarda mirasına sahip çıkmaya devam edeceğiz. Güçlü bir dayanışmaya ihtiyaç var, basın meslek örgütlerinin görece farklılıklarını bırakıp ortak tavır alması gerekiyor.  Geçtiğimiz günlerde 40 baro açıklama yapmıştı basın özgürlüğüne sahip çıkan. Bu açıklama bizim için değerli. Bununla yetinmemek lazım. Gazeteciler aracıdır. Biz halkın haber alma hakkına ulaşması konusunda aracı konumundayız. Gerçekleri öğrenmeye ihtiyacı olan tüm kesimlerin haklarına sahip çıkarak basın özgürlüğüne sahip çıkmalı” diyerek dayanışmanın önemine değindi.

"GERÇEKLER HALKTAN GİZLENMEYE ÇALIŞILIYOR"

TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş da 12 gündür 28 gazetecinin gözaltına alındığı ve aralarında tutuklanan gazeteciler olduğunu hatırlattı. Hukuk skandalının yaşandığını belirten Durmuş, "Türkiye'nin çöken politikasının, Türkiye halkında infial yaratmaması için gazeteciler hedef alınıyor. Gerçekler gizlenmeye çalışılıyor bu yüzden bu kadar baskı var" dedi. Özgür basının nice bedeller ödediğini kaydeden Durmuş,  dayanışma çağrısı yaptı.

"İKİ İSTİHBARATÇININ BAŞKA TOPRAKLARDA ÖLMESİ DÜNYANIN HER YERİNDE HABER DEĞERİDİR"

Gazeteci tutuklamalarının Türkiye'nin rutini haline geldiğini ancak bu kez daha farklı bir süreç işlendiğini belirten HDP Milletvekili Ahmet Şık ise, şöyle konuştu: "Nasıl ki Suriye'de ölen askerler için 'Suriye'de ne işleri var?' diye sorduysak, 'Ölen MİT askerlerinin Libya'da ne işi var?' diye soracağız. İki istihbaratçının başka topraklarda ölmesi dünyanın her yerinde haber değerindedir. Bunları halktan gizlemek suçtur." (İstanbul/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Çukurova Üniversitesinde kapatılan kantinler Meclis gündemine taşındı

SONRAKİ HABER

Tariş işçilerinin hukuki mücadelesi kazanımla sonuçlandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa