Koronavirüs ve kapitalizm ele ele: Virüsten de korkuyorum işimi kaybetmekten de
Dünyada şu ana kadar yaşananlar, koronavirüsün ve kapitalizmin el ele yarattığı tehlikeli hastalığın tedavisinin, işçilerin omuz omuza mücadelesinde olduğuna işaret ediyor.
Fotoğraf: AA
Elif GÖRGÜ
İstanbul
Çin’de ortaya çıkarak dünyaya yayılan yeni koronvirüs ya da Kovid-19 nedeniyle birçok ülke çeşitli önlemler açıklarken, bu önlemlerin içinde haklarının askıya alınması da var.
Sağlık sistemini özelleştirerek ilaç üretimini şirketlere teslim eden, işçi sağlığı ve iş güvenliği yerine şirket çıkarlarını öne alan kapitalist sistemin doğası, salgın durumlarında ilk hedefin işçi ve emekçiler olmasına yol açıyor; yeni hastalıklar ve tedavileri de hızla sınıfsallaşıyor.
Çin’de aralıksız çalıştırıldığı için ölen doktor haberleri hafızalarda. ABD’de zorunlu karantinadan çıkanlar arasında binlerce dolarlık hastane faturası ödemek zorunda bırakılanlar var. Birçok ülkede, başta sağlık çalışanları olmak üzere izinler iptal ediliyor, yasalarla koruma altına alınan haklar askıya alınıyor; uzun ve yoğun çalışmanın yanı sıra işleri azalan işletmelerde işten atmaların ya da ücretsiz izinlerin başladığı haberleri geliyor.
Ayrıca okulların kapatılması da evde çocuklarına bakacak kimsesi olmayan milyonlarca çalışan anne baba için önemli bir sorun. On milyonlarca işçi ve emekçinin toplu ulaşım kullanmak, kalabalık işyerlerinde çalışmaya devam etmek gibi zorunlulukları da cabası.
HAKLAR ASKIYA ALINIYOR
Bu yazı yazılırken koronavirüs bulaşmış hastası sayısının 89 olduğu Yunanistan’da dün okullar 14 gün boyunca tatil edildi. Sağlık Bakanı Vasilis Kikilias, çalışan veliler ile durumdan etkilenen işletme ve eğitim personeline gerekli desteği sağlayacaklarını ileri sürdü.
Yunanistan Mücadeleci İşçiler Cephesi (PAME) sendikasının birkaç gün önce koronavirüs konusunda Yunanistan işçilerinin yaşadıkları sorunlarla ilgili yayınladığı açıklama ise tersine işaret ediyor. PAME, özellikle süpermarket-ticaret sektöründe korku ve kamusal endişe ortamından faydalanan işverenlerin mağazalarında ve depolarında çalışan binlerce işçiye yönelik saldırılarını yoğunlaştırdığına dikkat çekiyor. Yapılanlar ise şöyle sıralanıyor: İşçilerin izin ve tatilleri iptal ediliyor. 10 ila 14 saatlik iş günü dayatılıyor. İşçiler pazar günü bile depolarda çalışmaya zorlanıyorlar. Bu konuda sendikalara çok sayıda şikayet var. Öte yandan işçi sağlığının korunması için gerekli önlem ise alınmıyor.
Sendikanın talepleri de şöyle:
- Özellikle çok sayıdaki yetersiz personelle çalışan hastaneler için sağlık alt yapısının güçlendirilmesi ve desteklenmesi
-Tüm uygun koruyucu malzemelerin (maskeler, sabunlar, alkollü antiseptikler vb.) ücretsiz dağıtılması. Bu konuda devlet sorumluluk altındadır.
-Hastalığı yayma riskini ortadan kaldırmak ve sınırlamak amacıyla, özellikle hasta olan işçilere tam ön ödeme ve sigortalı izin verilmesi. Bu konuda gerekli önlemleri almak işverenin sorumluluğundadır.
ÇOCUKLARA KİM BAKACAK?
Açıklamaya göre birçok patron, çalışanların çocuklarıyla ilgilenebilmeleri için izin vermiyor, izin verdiklerinde ücretten kesiyor ya da bu izinler yıllık izinlerden kesiliyor. Bazı patronlar, örneğin bankalar, ise evde çalışma öneriyor. Bu durumu kabul edilemez olarak nitelendiren PAME, Çalışma Bakanlığını harekete geçmeye çağırarak, “Bakanlık okulların kapalı olduğu bölgelerdeki patronlara çağrı yapmalı, patronlar gerektiği kadar ücretli izin vermeli” diyor.
Business Insider’ın ABD’deki 13 eyalette, Walmart gibi perakende satış yapan büyük mağaza zincirlerinde çalışan işçilerle görüşerek yaptığı habere göre, koronavirüs paniği nedeniyle işçiler oldukça baskı altında. “Panik satışlar” yüzünden hızla boşalan rafları doldurmak gerekiyor, izinlerin ücretsiz verilmesi nedeniyle işçiler hastalık izni gibi ihtiyaçları talep etmeye çekiniyor. Michigan Walmart’ta çalışan bir işçi “Ne yapabiliriz?” diye soruyor: “Korkuyorum. İşimi kaybetmekten korkuyorum, koronavirüsten ölmekten korkuyorum. Lütfen yardım edin.”
Habere göre, Walmart geçtiğimiz Cuma günü mağaza çalışanlarına bir mesaj göndermiş ve hasta hissedenlerin evde kalmasını istemiş. Target şirketi ise tersine “her zamanki gibi çalışmaları”nı istemiş.
İZİN POLİTİKASI YERLEŞMELİ
Peki ne yapılmalı? Ekonomik ve Politik Araştırmalar Merkezi Direktör Yardımcısı Eileen Appelbaum, New York Times gazetesine, “Eğer biri koronavirüs kaparsa ve karantina nedeniyle iki-üç hafta işten uzak kalırsa, o zaman hükümetin bir şeyler yapması gerekiyor” diyor. Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezinin önerileri ise şöyle sıralanıyor: Hasta çalışanlar evlerinde kalmalı, hastalık izni politikası yerleştirilmeli, çalışanlar cezalandırılmamalı ve çalışanlardan ailelerinde hasta olan varsa bilgi vermeleri istenmeli. Ayrıca, okulların kapanması durumunda çocuklara bakmak için çalışanların evlerinde kalması gerekeceği durumlara hazırlıklı olunmalı.
Politico.com’da 9 Mart’ta yayınlanan habere göre ABD’li patronlar işlerini kapatmaya, işçileri işten çıkarmaya başladılar bile. Haberde, Georgetown Üniversitesinden Ekonomist Harry Holzer’ın görüşlerine yer veriliyor: “İşçiler çalışamazsa… üretim ve gelir düşer. İşçiler gelirlerini kaybedip harcamalarını durdururlarsa bu bir talep sorunu haline gelir. Ekonomik durgunluk olasılığı yükselir.”
İŞTEN ATMALAR BAŞLADI BİLE
Öte yandan yine ABD merkezli Amazon ve Facebook’un kimi çalışanlarında koronavirüs tespit edildiği için bu iki şirketin yanı sıra Google ve Microsoft gibi şirketler de çalışanların evden çalışmalarını istiyor. United Airlines havayolu şirketi ise önümüzdeki ay uluslararası uçuşları yüzde 20, ulusal uçuşları yüzde 10 azaltacaklarını duyurdu. Çalışanlardan ücretsiz izne ayrılmalarının istendiği belirtiliyor. ABD’li Uçuş Görevlileri Birliği-CWA Başkanı Sara Nelson, üyelerinin fazla mesai ücretlerinin ve harcırahlarının ödenmediğini belirterek, “İnsanlar ücretlerini kaybetmeye başladılar bile” diyor.
Alman havayollarında da durum benzer. Almanya’da yayınlanan Yeni Hayat gazetesine konuşan Ver.di sendikası üyesi bir havaalanı çalışanı, “Daha henüz salgının başındayız ama kiralık işçilerin bir bölümüne şimdiden ‘her an işten çıkarılabilirsiniz’ sinyali veriliyor. Bu, işçiler arasında bir yandan tedirginliğe yol açarken diğer yanda ise ne yazık ki işçiler arası rekabetin artmasına neden oluyor. Bazıarkadaşlarımız ‘şimdi daha hızlı, daha iyi çalışırsam beni çıkarmazlar’ diye düşünüyor” dedi.
ABD’de yürütülen tartışmalarda, 11 eyalette ücretli izin hakkının yasal koruma altında olduğuna ancak koronavirüs gibi bir salgında “herkes eve gönderileceği için” bu yasalara ne kadar uyulacağının belirsiz olduğuna dikkat çekiliyor. ABD Senatosu’ndaki 14 Demokrat Partili senatör, patron örgütlerine mektup yazarak işçileri cezalandırmamalarını istemiş. Ancak ücretli izin hakkının özellikle düşük ücretli çalışanlar arasında çok nadir kullanılabildiği belirtiliyor. Ekonomi Politikaları Enstitüsüne göre, gelir dağılımında işçiler arasında en üst onda birlik kısımda olan işçilerin yüzde 93’ü, en alttakilerin ise sadece yüzde 30’u hastalık izni kullanıyor.
MÜCADELECİ SENDİKALAR İHTİYACI
UNI Global Sendikası, hizmetler sektöründe çalışan 20 milyondan fazla işçiyi temsil eden bir küresel sendika federasyonu. Sendikanın Genel Sekreteri Christy Hoffman şöyle diyor: “Bu salgının trajik, yıkıcı sonuçları her geçen gün artıyor, ancak sendikalar sadece üyelerinin değil halkların güvenliğini korumak için adım atıyorlar. İşverenleri bu virüsün yayılmasını önlemek için üzerlerine düşeni yapmakla sorumlu tutuyorlar. Bu, yeterli koruyucu ekipman ve uygun eğitimin yanı sıra hasta işçilerin finansal olarak acı çekmeden fiziksel olarak iyileşmelerini sağlamak anlamına geliyor”
İtalyan sendikası Filcams CIGL; Zara, H&M ve Carrefour gibi şirketlerle izinler ve esnek çalışma saatleri üzerine görüşme gerçekleştirmiş, böylece okullar kapalıyken mağaza çalışanları çocuklarına bakabiliyor. Uni Global’in internet sitesindeki 5 Mart tarihli açıklamaya göre, Filcams CIGL’nin Milan Şubesi Genel Sekreteri Marco Beretta şöyle diyor: “Koronavirüsün ciddiyeti belirgin hale gelir gelmez üyelerimize yardım etmek için hızlı tepki vermek istedik. Mağaza çalışanları halkla karşı karşıya olan işlerde çalışıyor ve onları virüse yakalanmaya karşı savunmasız hale getiriyor. Aynı zamanda, üyelerimizin çoğunun çocuğu var ve okullar aniden kapanınca çocuklarına bakabileceklerinden emin olmak istedik. Beş maddelik talep listemiz tüm şirketler tarafından kabul edildi.”
SAĞLIK VE HAVAYOLU İŞÇİLERİ RİSK ALTINDA
Uni Global’in sitesindeki açıklamada, ABD’nin en büyük sağlık emekçileri sendikası olduğu belirtilen SEIU’nun Genel Sekreteri Mary Kay Henry’nin açıklamasına da yer verilmiş: “Ülke genelindeki çalışanlar, sağlık sisteminin en önündekiler ve havayolu çalışanları da dahil, giderek artan şekilde hastalığa maruz kalma riski altında; tıpkı Seattle’dan akut bakım hemşiresi Delores Prescott, Miami Havaalanı’nda tuvalet temizliğinde çalışan kabin işçisi Pedro de Moya gibi.”
Mary Kay Henry, patronların acil durumlar karşısında uygulayacakları planları olması gerektiğini de söylemiş. Ancak, dünyanın her yerindeki “patron deneyimi” işçi sağlığı ve güvenliğinin “kâr”ın önüne geçirilmediğini gösteriyor. Bu nedenle işçilerin dayanışması ve sendikalarla birlikte örgütlü baskısı kritik önemde.
Şu ana kadar 9 kişinin koronavirüsten öldüğü Britanya’da da sendikalar hükümetin “yurt dışından gelenlerin kendilerini 14 gün evlerinde karantina altına alması” gerektiği açıklamasını tartışıyor. Örneğin konser benzeri organizasyonlarda çalışanlar için bu önemli bir sorun. GMB sendikasından bir temsilci, hükümetin “İnsanların faturalarını nasıl ödeyeceklerine dair endişe duymadan kendi kendilerini tecrit edebilmelerini sağlamak için adımlar atması” gerektiğini söylüyor.
Ulusal Sağlık Hizmeti (NHC) kapsamında çalışan temizlik işçilerinin örgütlü olduğu GMB, taşeron şirket ISS ile koronavirüs nedeniyle önlem olarak “kendi kendini karantinaya alması gereken” tüm işçilerin bu sürede tam maaş alacakları konusunda anlaşmaya varmış.
EVDEN ÇALIŞMAK ÇÖZÜM MÜ, İŞÇİYE YÜK MÜ?
İspanyol haber sitesi Publico.es, bir başka meseleyi, “Evden çalıştırma” meselesini ele almış. Buna göre, İspanya’da Vodafone, Twitter, El Corte Inglés ve Bankia gibi şirketler birçok çalışanlarını evden çalıştırma kararı almış. Fakat gazete soruyor; “Bilgisayar verecek, kablosuz interneti ödeyecek, daha hızlı internet için fark ücreti verecek misiniz?”
İş Hukuku Avukatı Víctor Llanos’a göre, “Eğer daha önceden yapılmış ilgili bir sözleşme yoksa şikret bir çalışanını evden ‘teleçalışma’ya zorlayamaz”. Llanos’a göre, yasalar evden çalışmayı kabul edenlerin olanaklarının sağlanmasının da işverenin sorumluluğu olduğunu söylüyor.
ÇAĞRI MERKEZİ ÇALIŞANLARI İÇİN UYARI
Güney Kore’de 90 çağrı merkezi çalışanında koronavirüs tespit edildi. Dün ortak açıklama yapan büro çalışanları sendikası KFCLU ve hizmet çalışanları sendikası KFSU, çağrı merkezi çalışanlarının korunması için acil önlem alınmasını istedi. Küçük ve kalabalık ofislerde çalışan çağrı merkezi çalışanları risk altında. Patronlara da sorumluluklarını yerine getirme çağrısı yapan sendikalara göre işçiler, şirketler tarafından “hedefleri tutturmaları” için baskı görüyorlar ve herhangi bir koruyucu önlem alınmıyor. Sendikalar hükümetten, hem şirketleri denetlemesini hem de koronavirüs tespit edilen işçilere gelir desteği verilmesini talep etti.
SUUDİ ARABİSTAN’DA İŞÇİYE IRKÇI MUAMELE
Suudi Arabistan’da gündeme gelen bir olay ise kapitalizm virüsünün, koronavirüs kadar tehlikeli olduğunun bir başka göstergesi oldu. Devlete ait petrol şirketi Aramco, göçmen bir işçinin üzerine, musluğundan “el defezenfektanı” akan bir “kutu” giydirerek şirketin içinde dolaştırdı. Şirket, olay sosyal medyaya yansıyınca büyük tepki aldı ve işçiyi aşağılamakla ve ırkçılıkla suçlandı.
Her zaman olduğu gibi kayıt dışı çalışan işçiler, göçmen işçiler hem hastalık riski hem de zaten çok az olan haklarını kaybetme riskiyle en çok karşı karşıya olanlar.
In #Saudi Aramco, workers carry sanitizers for long hours pic.twitter.com/CyxyS8Nmes
— Nabeel Nowairah (@NabeelNowairah) March 10, 2020
Son olarak geçtiğimiz günlerde evrensel.net’te yayımladığımız, İtalyan komünist örgütlerinin açıklamasını bir kez daha hatırlatalım. 5 komünist örgütün ortak açıklamasında, kamu sağlık hizmetlerine ayrılması gereken bütçenin çok daha fazlasının şirket teşviklerine, silahlanma ve savaşa ayrıldığı belirtilerek şöyle deniyordu:
“Dünyada devam eden salgınlar ve farklı ülkeleri vuran sağlık krizleri, kapitalizmin genel krizinin bir yönünü oluşturuyor; sosyal hayatın her tarafını sarsıyor. Pek çok rahatsızlık, çok düşük maliyetlere sahip ilaçlarla tedavi edilebilir, ancak maksimum kâr yasası bunu önlüyor. Salgın, küreselleşen dünyada çabaları birleştirmek, zorluklarla yüzleşmek ve ortak hedeflere ulaşmak için enternasyonal dayanışma ve iş birliğinin gerekli olduğunu gösteriyor. Ancak bu, her ülkenin diğer insanların trajedilerini sömürmeye çalıştığı mevcut sistemde mümkün değildir.”