14 Mart 2020 07:34

“İşçileşen avukatların tarafı sermaye değil, emektir”

Çağdaş Hukukçular Derneği Adana Şubesi, “Avukatlık Mesleğinin Ekonomi Politiği ve İşçi Avukatlık” başlığı ile söyleşi düzenledi.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Adana’da “Avukatlık Mesleğinin Ekonomi Politiği ve İşçi Avukatlık” başlığı ile söyleşi düzenlendi. Çağdaş Hukukçular Derneği Adana Şubesi tarafından düzenlenen söyleşinin Moderatörlüğünü Stajyer Avukat Sergen Nisanoğlu üstlendi.

Avukatların stajyerlikten itibaren çok kötü koşullarda çalışmaya başladıklarını ifade eden Nisanoğlu, “Avkatların işçileşmesi de diğer toplumsal sorunlarla paralel olarak sürüyor. Ürettikleri emeği satıyorlar. Üretim araçlarından yoksunlar. Aynı zamanda bunların belirgin yansımaları olan sigortasız çalışma var, vasıfsız işçi muamelesi görmek var” dedi.

Avukatlık mesleğinin çıkışının egemenlerin yetkilerinin sınırlandırılması için olduğunu ifade eden Nisanoğlu, “Avukatlar kendi mesleki problemlerini sağlamakta bu kadar uzaklaşacaklarsa ortaya bir filizlenen faşizm de çıkıyor. Biz ÇHD olarak avukatlık mesleğini bir mücadele alanı olarak görüyoruz. Bu mücadele egemene karşı ezilenlerin yanında olan bir mücadeledir. Avukatlık mesleğini bunun dışında konumlamak avukatlığın kendisine savunulduğu söylenen onuruna aykırı olduğunu düşünüyoruz” dedi.

“BEN İŞÇİLEŞMEDİM” DİYEREK İÇİNDEN ÇIKAMAZSINIZ

Söyleşide barış imzacısı akademisyen Dr. Kasım Akbaş, giderek kapitalist üretim sürecinin kurallarına tabi haline gelen avukatlık mesleğinde işçileşmenin “Ben işçileşmedim” diyerek içinden çıkılacak bir sorun olmadığını söyledi.

Avukatlık mesleğindeki proleterleşmenin kaçınılmaz olduğunu anlatan Akbaş, “Proleterleşme bir emeğin kapitalist üretim sürecinin kurallarına tabi haline gelme sürecidir. Hizmet sektöründe de bu böyledir. Bunun ilk örneği yemek sanayinde başladı. Daha evvel yemekten para kazanılacağı kimsenin aklına gelmiyordu. Çocuk bakımı hizmet sektörü haline getirildi. Eğitim, sağlık alanı, üzerinden kar elde edilebilen bir alan haline getirildi. Avukatlar için bu saydığımız her şeyi söylememiz mümkün” dedi.

“İŞİN STANDART HALE GETİRİLMESİ İŞÇİLİĞİ ARTTIRIYOR”

Avukatlık işinde teknoloji kullanılmaya başlamasının bu dönüşümdeki etkenlerden biri olduğunu ifade eden Akbaş, şunları söyledi, “Bu yapılacak işi standart hale getiriyor. Bir işin yapılmasının standart hale gelmesi işçileşmeyi arttırır. Ceza yargılamasını bir tarafa bırakacak olursak mesela bir icra dosyaları tek tiptir. Staja ilk başladığımda sabah icra dairesine girip akşama kadar sadece icra dosyasında takip talebi açan insanlar vardı. Yalnızca takip talebi açıyor. Bir tanesi yalnızca hacze çıkıyor. Bir tanesi yalnızca malların satışını yapıyor. Tek tip ve herkesin yapabildiği bir iş. Seni de çalıştırabilirim, başka avukatı da. Ve fabrikada olduğu gibi işi parçalayabiliyorum.”

HUKUK ALANI GENİŞLİYOR, KARLI HALE GELİYOR AMA SERMAYE İÇİN

Türkiye’de hukuk fakültesi sayısının hızla artması ile birlikte emek arzının da arttığını dile getiren Akbaş, “Bir başka unsur talep artışı. Bu alandaki bilgiye ihtiyaç devasa bir avukatlık sektörü yaratıyor. ABD’de bu 1970’de 30 milyar iken 10 yıla 60 milyar dolara çıkmış. 20’inci yılın sonunda ABD’den avukatlık sektörü çelik ve tekstil sanayinden daha büyük. 1977 ile 2001 yılları arasında hukuk sektörü yüzde 500 oranında artmış. Türkiye’de de bu potansiyel var” dedi. Bu kar potansiyelinin sermayenin ilgisini buraya yönelteceğine dikkat çeken Akbaş, avukatlık mesleği ile ilgili reklam yasağı, şubeleşme ve avukatlık şirketini kurmak için avukat olmak zorunda olma zorunluluğu gibi yasal engellerden bahsetti. İlk ikisinin bir şekilde aşıldığını anlatan Akbaş, avukatlık şirketi açmak için avukat olma zorunluluğu ortadan kaldırılması durumunda avukatlık mesleği ile ilgisi büyük şirketlerin karlı gördüğü bu işe girip, küçük gibi görünen işlere de talip olarak avukatları işçileştirebileceğini potansiyeline dikkat çekti.

“AVUKATLAR SINIF MÜCADELESİNE KENDİ ÖRGÜTLERİ İLE KATILMALI”

Bu mesleği halkın avukatları olarak, hak mücadelesi olarak yapan, bunun bedelini ödeyen bir kuşağın da var olduğunu ifade eden Akbaş, “Yeri geldiğinde cezaevinde yatıyorlar. Urfa’da oluğu gibi gözaltına alınıyorlar ama hak mücadelesine devam ediyorlar” dedi.  Avukatların önümüzdeki süreçte bu sınıf mücadelesi içerisindeki yerleri ile ilgili konuşan Akbaş şunları söyledi:

“Tarafları sermaye değil o çok açık. İşçi avukatların çıkarları emek sınıfının içerisindeki çıkarlardır.  Bu çelişki içerisinde sanki sermeyeninin temsilciliğini yapıyormuş, onun davalarını, onun vekaletini yapıyormuş gibi görünen avukatların tek başlarına altından kalkabileceği bir şey değil, geniş sınıf mücadelenin hangi tarafında yer aldıklarına dair bir mesele bu. Kendi meslekleri içerisinde dayanışmaları arttırabilecekleri alanlar, kanallar kendi meslek sınıf örgütlerini yaratmaları önemli. İşçi sınıfının mücadele örgütü sendikadır. Ancak, Sendika tartışması için erken. Bunun bir nedeni baroların bırakılacak mevziler olmadığını düşünüyorum. Bu mesleğin baroları adeta bir emek örgütü gibi mücadele edebilecek bir form kazanacak yöneticiler aracılığı ile yönetilebileceğini düşünüyorum. Meslek işçileşiyorsa bir süre sonra buralar işçi avukatların örgütleri durumuna gelmek durumunda. İkincisi meslek örgütümüz hali hazırda geniş kesimlere bir şeyler söyleyebilen bir mevzi işlemi görüyor. Avukatların emek sınıfını mücadelesine kendi örgütleri ile katılabileceğin dair iyimserliğimi koruyorum.” (Adana/EVRENSEL)

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

İstanbul halkını koronavirüs endişesi sardı: Önlemleri yetersiz bulan var

SONRAKİ HABER

Bakanlık, engelli ve yaşlı bakım kuruluşları için koronavirüs rehberi hazırladı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa