Antep’te işçilerin hayatı eve sığamıyor!
Antep Başpınar OSB'de çalışan işçilerle "evde kal" çağrılarını ve koronavirüs riski altındaki çalışma koşullarını konuştuk. İşçiler, ücretli izin verilmediği için çalışmaya mahkum olduklarını anlattı.
Fotoğraf: Umut Yeğin/Evrensel
Umut YEĞİN
Deniz KAR
Antep
Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını nedeniyle ülkedeki durumu aktarmak üzere her gece açıklama yapan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, salgının yayılmaması için ısrarla “evde kal”, “hayat eve sığar” çağrıları yapıyor. Ancak işçiler için durum hiç de evde kalınacak gibi görünmüyor. Antep’te işçiler, ücretli izin verilmediği için çalışmaya mahkum olduklarını söylüyor.
Antep’te Başpınar Organize Sanayi Bölgesinde çalışan işçilerin salgın nedeniyle taleplerini ve durumunu gözlemlemek üzere sabah vardiyası öncesi DİSK Tekstil Gaziantep Bölge Temsilcisi Mehmet Türkmen ile birlikte işçi duraklarını dolaşıyoruz. Daha duraklara varmadan kimi fabrikaların birkaç gündür üretime ara verdiğini, hatta DİSK Tekstil Sendikasının örgütlü olduğu bir fabrikada işçilerin bir hafta ücretli izne çıkarıldığını belirtiyor Mehmet Türkmen. Ama üretime ara verilen fabrikaların çoğunluğunda işçilerin ya yıllık izninden düşülerek ara verildiğini, ya da yıllık izinleri yoksa ücretsiz izne zorlandıklarını duyuyoruz. İlk durağa vardığımızda hava daha aydınlanmamasına rağmen kalabalık bir işçi grubu ile karşılaşıyoruz. Bir tekstil fabrikasında çalışan işçiler tedbirlerin yeterli olmadığından, yapılan sağlık kontrolünün de göstermelik olduğundan yakınıyor. “Elimizden ne gelir ki mecburen çalışıyoruz” diyor bir işçi araya girerek. “Bakanın söylemi farklı, eylemi farklı. Çok az yer üretime ara verdi. Bizleri de ücretsiz izne gönderiyorlar. Arkadaşlarımızın bir kısmını ücretsiz izne gönderip sonra geri çağırdılar. ‘İki hafta izin’ dediler, ‘Bir hafta sizden bir hafta bizden’ deyip bir haftasını ücretsiz izin saydılar ve evrak imzalattılar ama daha sonra geri çağırdılar. Görüyorsunuz herkes şu servislerle işe gitmeye devam ediyor” diye anlatıyor. Gösterdiği servise bakıyoruz, virüsün oldukça kolay yayılabileceği bir ortam, üstelik işçilerin çoğu maske bile takmadan biniyorlar bu araçlara.
FABRİKA İŞÇİSİYİZ, ÇALIŞMAYA MAHKUMUZ
Başka bir grup işçinin yanına yaklaşıyoruz. İşçilerin hemen hemen hepsi salgından daha çok işten atılma korkusuyla soy ismini ve firma ismi vermek istemese de fabrikadaki durumu anlattıkça anlatıyor. Ali usta çocuklarına virüsün bulaşma ihtimaline karşı kaygılı ve maske takıyor. “Maske virüsten korunmak için yeterli mi?” diye sorunca da “ben çocuklarıma bulaştıracağım diye kaygılanıyorum. Ama çalışmak zorundayım. Fabrikada, servislerde sürekli yan yana duruyoruz. Tedbir alınıyor ama işçiye ne kadar yansıyor asıl o önemli. İşçilerden durumu acil olmayana izin verilmiyor. İşverenler ile devletin görüşmesi lazım. İşçi sayısını azaltıp, vardiyalı çalışma sistemi getirmeliler. Ama durum öyle değil. Çalışmasam eve nasıl bakacağım” diyor. Çalıştıkları fabrikada yaşlı ve engelli işçilerin ücretli izne çıkarıldığını söyleyen Ali usta “Herkes evde kalmak ister ama kalamıyoruz ki. Doktor bir kez gelip bilgilendirme yaptı, yemekhanede artık ikişerli oturmaya başladık. İçimiz rahatladı biraz ama yeterli değil. Birkaç fabrikanın kapattığını duyduk. Bizimkinin de kapatması ve ücretli izne çıkarması lazım. Biz fabrika işçisiyiz, çalışmaya mahkûmuz” diyor.
"DÜŞÜNMEYİN, ÇALIŞIN" DİYORLAR
Biz işçilerle konuştukça sırasıyla servisler yanaşıyor ve işçiler servislere doluşarak fabrikalarına gitmeye devam ediyor. Bu sırada servislerden birinde işçiler bizi içeriye çağırıyor. Servise biner binmez işçilerin tümü hep bir ağızdan durumu anlatmaya çalışıyor. Servis şoförü de 65 yaş üstü olmasına rağmen çalıştırıldığını söyleyerek, ısrarla “beni de yaz” diyor. Bu sırada şoförün arka tarafın tavan lambasını yakması ile servisin içini de gözlemliyoruz. Serviste arka sıradaki 4 koltuk ve önden bir koltuk dışında tüm koltuklar dolu. İşçilerden birisi, “bize ‘bunları düşünmeyin, çalışın’ diyorlar. Mecburuz bizde çalışmaya” diye yakınmaya başlıyor. Bu sırada öksüren işçiler de var.
SERVİSLERDE İÇ İÇE GİDİYORLAR
Bu durakta işçiler giderek azalıyor. Biz de Cengiz Topel durağına geçiyoruz. Burada hayat sıradan bir gün gibi işliyor. Sabahları işçilere belediye tarafından dağıtılan sıcak çorba dışında hemen hemen her köşe başında dürümcü yine her zaman olduğu gibi açık.
Parkın içerisinde toplanan bir grup işçi yaktıkları ateşin başında bir yandan karınlarını doyururken bir yandan da sorunlarını anlatıyor. İşçilerin en çok yakındıkları durum servislerde iç içe işe gidiyor olmaları. “Biz mesela 35 kişi bir servise biniyoruz. İki aydan beri ilave servis gelecek diyorlar ama yok. Dip dibe gidiyoruz işe” diye sitem ediyor bir işçi. Bu sırada kol kenarında duran servislere işçiler binmeye devam ediyor.Başka bir genç işçinin yanına yaklaşıyoruz. Fabrikasının ve kendisinin adını vermek istemiyor. Evrensel gazetesini sosyal medyadan takip ettiğini söyleyerek, “Biz hijyen ürünleri üreten bir fabrikada çalışıyoruz ve bu dönem işlerimiz daha da yoğunlaştı. İznimiz yok. Sürekli bir arada çalışmak zorunda kalıyoruz. Sağlık kontrolü yapıldı ama sadece ateşimize bakıp gittiler. Bizde bakanın dediği gibi evde kalmak isteriz ama nasıl kalalım. Çalışmak zorundayız” diyor.
DİSK TEKSTİL BÖLGE TEMSİLCİSİ MEHMET TÜRKMEN: İŞÇİLERİN SAĞLIĞI PATRONLARIN İNSAFINA TERK EDİLİYOR
İşçi duraklarında birlikte dolaştığımız DİSK Tekstil Bölge Temsilcisi Mehmet Türkmen de gözlemlerini bizimle paylaşıyor. Antep OSB’de kapanan fabrikaların olmasına rağmen, büyük çoğunluğunda üretimin devam ettiğini, alınan önlemlerin yetersiz olduğunu ve on binlerce işçinin salgın tehdidiyle yüz yüze olduğunu vurguluyor Türkmen. Hükümetin, bakanların her gün insanlara evden çıkmama çağrısı yapmasına rağmen, işçilerin toplu şekilde servislere binip, toplu şekilde çalışmaya devam ettiğini belirten Türkmen, “Bu da şunu gösteriyor ki işçilerin hayatı, işçilerin sağlığı patronların insafına, patronların kâr hırsına terk edilmiş durumda” dedi. Merinos, Şireci, Sanko gibi Antep’in en büyük fabrikalarında üretimin devam ettiğini aktaran Türkmen, “Bu fabrikaların her birinde binlerce işçi çalışıyor. Kimi fabrikalarda servisler, yemekhaneler dezenfekte edilmiş ama işçilerin toplu halde bulunduğu her yerde salgın hastalık riski devam ediyor. Pek çok fabrikada girerken el ve parmak izi okutmaya devam ediliyor” diye konuştu.
İŞÇİYE REVA GÖRÜLEN: YA SAĞLIK, YA AÇLIK!
“Kapanan az sayıda işyeri de işçilerin senelik izinlerini gasp ediyor” diye devam eden Türkmen, senelik izni olmayan işçilerin ise ücretsiz izne gönderildiğini aktarıyor. Bu durumun işçileri bir tercih yapmak zorunda bıraktığını belirten Türkmen, “İşçi ya sağlığından vazgeçip çalışmaya devam etmek zorunda ya da eve ekmek götüremeyip aç kalmak zorunda. Böyle olunca işçilerin sağlığı tehlike altında olsa da, aç kalmamak için işe gitmeye, üretim yapmaya devam ediyorlar” ifadelerini kullandı.
"İŞÇİLER BİRLİK OLUP HAKLARINA SAHİP ÇIKMALI"
Türkmen, tüm bu sorunlar karşısında yapılması gerekenleri ise şöyle sıralıyor:
“Bizim taleplerimiz; bu süreçte işten atmaların yasaklanması, bütün işçilerin ücretli izne gönderilmesi ve temel ihtiyaçların üretildiği işyerlerinin dışında bütün işyerlerinde üretimin durması, işçilerin maaşlarının devlet garantisi altına alınmasıdır.” Türkmen son olarak, “Bu felaket günleri bir kez daha gösterdi ki işçiler birlik olup kendi haklarına, kendi hayatlarına sahip çıkmadığı sürece ne hükümet ne patronlar, işçileri umursuyor. O yüzden biz bütün işçileri birlikte, örgütlü hareket etmeye, mücadele etmeye çağırıyoruz” dedi.