KHK ile ihraç edilen kamu emekçileri ve koronavirüs salgını
KHK ile ihraç edilen Edebiyat Öğretmeni Aydın Tan: En kestirme yol, her aileye bir asgari ücret tutarında yardım yapılması. Hükümet bizim bu örgüt ve talep düzeyimiz yetersizken bir şey yapmaz
Fotoğraf: MA (Arşiv)
Aydın TAN*
‘Kolera Günlerinde Aşk’ diye bir roman vardır, bilir misiniz? Peki korona salgınında KHK’li olmak ne demek anlaşıldı mı acaba?..
Bugünlerde KHK’li sağlıkçıların göreve çağrılmaları gündeme geldi. Burada iki eksik var. Birincisi göreve çağrılmaları değil, göreve iade edilmeleri gerekir. Çünkü olağanüstü koşullarda onları geçici göreve çağırıp sonra da komisyon kararını bekleyin, denebilir. İkincisi ihraç edilen sağlıkçıların küçümsenmeyecek bir kısmı zaten görev başında. Ancak burada önemli bir ayrıntı var. Bunlar ucuz iş gücü olarak özel hastanelerde çalıştırılıyor. Dolayısıyla göreve çağırma değil, beklenen göreve iadedir.
Bu tartışmanın en çarpıcı tarafı Doçent Dr. Mustafa Ulaşlı ile ilgili olanıdır. Artık herkes Ulaşlı’nın uzmanlık alanını biliyor. Haklı olarak göreve iadesi talep ediliyor. Ama ihraçlarla ne yitirdiğimiz yeterince konuşulmuyor. Ulaşlı, ihraç edilmeseydi ve ayrıca çalışabileceği kurumlar korunsaydı belki de bugün biz koronavirüsün aşısının denenmesini ya da çeşitli ilaçların etkisinin ölçülmesini konuşuyor olacaktık. Neler yitirdiğimizin farkında mıyız? Doktorsuzluktan kaç hasta öldü? Kaç genç bilim adamının potansiyeli heba edildi? Belki de ihraç edilen bir asistan Ulaşlı’dan daha başarılı çalışmalar yapacaktı. Ayrıca normal olanı da asistanın hocasını geçmesidir. Bu örneği haksız yere ihraç edilmiş bütün kamu emekçilerine uygulayabilirsiniz.
Gelelim duygusal kırılmalara. Arabada gıcık tuttuğunda size bütün yolcular nasıl bakıyorlar? İşte bize bir kesim hep böyle baktı. Bunlar tehlikeli ve bu tehlike bize de bulaşabilir. Buna karşı biz eski kuşak solcuların bağışıklık sistemi güçlüydü. Ya bağışıklık sistemi yeterince güçlü olmayan gencecik akademisyenlerin mesela, Mehmet Fatih Traş’ın intiharı için ne düşünüyorsunuz? Onu anlayabildiniz mi?
‘Evden kal Türkiye’ kampanyaları yürütülüyor. İlk gün tatil havasında pijama partisi yaptınız. Sonra evde kalamıyorsunuz. Gidecek bir yer de yok. Oysa biz 4 yıldır evde kalıyoruz. Sokağa çıkıyoruz ama en ekonomik haliyle eve geri dönüyoruz.
İŞSİZLİK VİRÜSTEN DAHA ÇOK KORKUTUYOR
İşyeriniz kapandı. Bunun ne kadar süreceği de belli değil. Gelecek ay temel giderleri nasıl karşılayacağınızın derdine düştünüz. Şu an birçoğunuzu, haklı olarak, işsizlik virüsten daha çok korkutuyor. İşte biz dört yıldır bunu yaşıyoruz. Size bu korkuyu yenmenin yolundan söz edebiliriz. Zaten ihraç nedenimiz de ‘Kimse bu korkuları yaşamasın’ diye mücadele etmemizdir. Ama o kadar kendinizi yalnız hissediyorsunuz ki bunu dinleyecek durumda değilsiniz. En kestirme yol, her aileye bir asgari ücret tutarında yardım yapılması. Hükümet bizim bu örgüt ve talep düzeyimiz yetersizken bir şey yapmaz. Ama yapsa bile hani dalga konusu yapmaya başlanan bir söz vardı, hatırladınız mı? İşçilerin zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi yoktur, oysa kazanacakları bir dünya var. En aydınımızdan, en okumaz yazmaza yayılan bir ironi konusuydu. Ev, araba, geyiğine bağlanan. Biz okuyarak öğrendiğimiz bu gerçeği yaşayarak da tecrübe ettik. Siz hâlâ tecrübe etmediniz mi?
Hayat bundan mı ibaret? En muhtaç anında kapınızı çalan genç bir şeye ihtiyacınız var mı, diye soruyor. Olası riskleri bildiği halde gerekli önlemleri de alarak hastaya yardım ediyor. Sağlık emekçileri gecesini gündüzüne katıyor. Bizim etrafımızda da bunun kadar hatta yer yer bundan güçlü bir dayanışma oluştu. Sendikamız, ailemiz, arkadaşlarımız... Biz o zamandan biliyoruz, yalnızlık öldürür dayanışma ve mücadele yaşatır. Herkese bu tecrübemizi hatırlatmak isteriz.
Sözün özü... Haklarında mahkemelerce kesinleşmiş herhangi bir ceza kararı olmayan binlerce kişi hâlâ OHAL Komisyonunun kararını bekliyor. Bırakın bir cezayı, haklarında açılmış bir dava bile olmayan binlerce ihraç edilen emekçi var. Koronavirüs gerekçesiyle muhtemelen komisyon çalışmayacak ve hukuksuz süreci bir de bu gerekçeyle uzatacaklar. Oysa yasa, hukuk ve vicdanın emrettiği gerçek şudur: Haklarında memuriyetten çıkarmayı gerektiren kesinleşmiş mahkeme kararı olmayan herkes hemen görevine iade edilmelidir.
*KHK ile ihraç edilen Edebiyat Öğretmeni