Uzmanlar: Türkiye'nin salgın stratejisini biz de anlayamadık!
AKP hükümeti nasıl bir salgınla mücadele stratejisi izliyor? Halkı ve özellikle sağlık çalışanlarını bu salgına karşı koruyabilecek önlemler alabiliyor mu? Salgın sürecini uzmanlara sorduk.
Fotoğraf: DHA
Özer AKDEMİR
İzmir
Dünyanın ve ülkemizin en önemli gündemi koronavirüs salgını. Dünyanın hemen her yerine büyük bir hızla yayıldı ve yayılmaya da devam ediyor. Birçok çalışmanın olduğu duyurulsa da ilacı, aşısı bulunmuş değil. Dünyanın birçok ülkesi halkını koruyabilmek için ardı ardına ekonomik paketler açıklamaya başladı. İnsanlara evden çıkmayın, salgının yayılmasını önleyelim diyen hükümetler bunun karşılığında "evinde kal" dedikleri vatandaşlara "Yaşamınızı idame ettirecek geliri ve ihtiyaç malzemelerinizi devlet sağlayacak" diyorlar.
Peki Türkiye'de durum ne? AKP hükümeti nasıl bir salgınla mücadele stratejisi izliyor? Halkı ve özellikle sağlık çalışanlarını bu salgına karşı koruyabilecek önlemler alabiliyor mu? Birkaç haftalık salgın sürecinde yaşananları konunun uzmanlarına sorduk.
Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Bölümü Öğretim üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala ve TTB Genel Başkanı Sinan Adıyaman koronavirüs salgınına dair sorularımıza yanıt verdi.
AÇIKLANANDAN ÇOK DAHA FAZLA VAKA OLDUĞUNU TAHMİN EDİYORUZ
Hükümetin salgınla mücadele stratejisini nasıl buluyorsunuz? Ya da böyle bir stratejileri var mı sizce?
Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Bölümü Öğretim üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala: Türkiye'de stratejinin ne olduğunu biz çok anlayabilmiş değiliz. Bence önemli sorunlardan bir tanesi bu. Niye böyle söylüyorum eğer örneğin salgını baskılamaya dönük bir strateji benimsenmişse o zaman yapılması gereken şey çok belli. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)'nün de söylediği gibi çok sayıda test yaparak hastaları ve hastaların temaslarını bulup onları toplumdan sıkı bir şekilde izole ederek salgının yayılmasını önlemeniz gerekir. Ancak Türkiye, bugün artık ilk vakanın duyurulmasından itibaren iki hafta geçmiş olmasına karşın henüz halen çok az test yapıyor. Dolayısıyla az test yapılınca vaka sayımız da ne kadar belli değil. Şu ana kadar açıklanan vaka sayısının çok üzerinde vaka olduğunu biz tahmin ediyoruz.
Salgınla mücadelede nerelerde yanlışlıklar yapıldığını düşünüyorsunuz?
Benim gördüğüm kadarıyla bakanlıkta bu işe karar veren insanlar epidemoloji konusunda yeterince bilgi sahibi değiller ve epidemiyologların önerisine de çok fazla katılmıyorlar. Bunu nereden söylüyorum; Bakanlık doğru birşey yaparak erken zamanda bir bilim kurulu belirledi. Doğru birşey yaparak hem sağlık çalışanları için hem toplum için rehberler oluşturdu. Bunu ilk oluşturduğu zamanda hazırlanan planda iki büyük problem vardı. Birincisi test merkezi olarak yalnızca Ankara Halk Sağlığı Laboratuarı adres gösterilmişti. Şimdi düşünün İzmir'deki birinden doktor şüphelenecek, boğaz süprüntüsünü alacak kargo ile Ankara'ya gönderecek, Ankara'da bunu değerlendirecek. Ülkenin her yerinden bu numuneler gelecek. Biz de diyorduk ki bugüne kadar karşılaştığımız salgınlardan çok daha hızlı sürede yayılabilecek bir salgınla karşı karşıyayız. Bir salgınla mücadele etmenin en önemli yolu olası vakaları bulup bunları toplumdan ayırmaktan geçiyor. Eğer ayıramazsanız zincirleme bir salgınla çok sayıda insanın hasta olmasına yol açarsınız. Peki kimin hasta olduğunu nasıl anlarsınız? Çok fazla test yaparak ve çok kısa sürede bu testlerin sonucunu verecek referans laboratuarlar belirleyerek. O yüzden tek başına Ankara'da belirlenmesinin yanlış olduğunu ısrarla dile getirdik. Ondan sonra bakanlık Ankara'dan vazgeçti, şu an 37 yerde tetkikler yapılıyor ama bunda geç kalındı.
TIP FAKÜLTELERİ NEDEN REFERANS HASTANE YAPILMADI?
İkinci sıkıntı şu en başından referans hastaneler belirlenirken tıp fakülteleri bu işin dışında tutuldu. Oysa tıp fakülteleri bu salgında birincil rolü alabilecek hastanelerdir. Çünkü en başında virüslerle çalışan çok güçlü bir kadro var. Bu kadroları, buradaki akademik bilgi ve deneyimi bu salgının dışında tutmak benim açımdan anlaşılabilir değildi. Bunu defalarca dile getirdim. Bundan da şimdi büyük ölçüde vazgeçildi ama tam olarak vazgeçilmiş değil. Örneğin bütün laboratuarı uygun olan tıp fakültelerinde henüz bu testlere bakılamıyor. Oysa hepsinde bakılsa çok daha kısa sürede çok daha fazla olguyla ilgili bilgi sahibi olma şansımız olur.
GEREKLİ BİLGİLERE SAHİP DEĞİLİZ
Salgınla ilgili bilgiler sizlere veriliyor mu? Sonuçta sizlerin bu işin uzmanı sağlıkçılar olarak bu bilgilere sahip olmanız lazım değil mi?
Test sayımız az, testlerin yapıldığı yerler ve pozitif çıkma oranları ile ilgili bilgi sahibi değiliz Hastaların hangi ellerde olduğu hangi yaş grubu ve cinsiyette olduğuna dair bilgiye sahip değiliz. Ölümlerin hangi illerde ve hangi yaş gruplarında olduğuna dair bilgiye sahip değiliz. Bunlara niye ihtiyacımız var? Bu örüntüyü bir veri tabanın da buluşturup epidemiyoloji bilimi bilgileri ile değerlendirerek Türkiye nereye doğru gidiyor, salgın eğrisi nasıl bir çizgi izliyor, tepe noktasına ne zaman varacak, ne zaman azalmaya geçecek, önümüzdeki 1 hafta ne olacak iki hafta, bir ay ne olacak gibi bunlarla ilgili öngörülerde bulunma olanağımız olacak. Varsayalım ki bakanlık bunu dışarıdan birilerinin yapmasını istemiyor. Olabilir, ama o zaman kendinin bunu yapıp bize açıklaması lazım. Şimdi Almanya'da ki verilere ulaşmak istiyorsanız girin Koch Enstitüsüne, Almanca ama oradaki verileri kolayca öğrenebiliyorsunuz. İtalya. İspanya, ABD, G. Kore, Çin'de de bu böyle. Bu bilgiler buluşturarak bazı bilgileri söyleyebiliriz. Örneğin ülkeden ülkeye hastalığın bulgularında farklılıklar var. Bazı ülkelerde ishal neredeyse hiç görünmezken bazı ülkelerde %8'e kadar ishal bulgusu var. Bazı ülkelerde ölenler içindeki yaş dağılımı gençlerden yana bir eğilim izlerken bazı ülkelerde çok daha yaşlılardan yana eğilim izliyor. Hangi hastalıklar risk grubu? Örneğin İtalya'daki verdilerden anladığımız hipertansiyon başta olmak üzere, kalp hastalıkları ve diyabet olguları ile ilgili ciddi veriler var. Bazı bölgelerde obezitenin bu tabloya eşlik etmesi hainde bu tablonun farklı setrettiği görülüyor. Bu demografiye göre değişiyor. Bazı ülkelerde hiç gençlerle ilgili bir problem olmazken, bazı ülkelerde problemin gençlerde fazla olduğunu görüyoruz. Ama biz Türkiye'de ölen kişilerin yaş dağılımlarını bilmiyoruz.
İNTERNETTE DOLAYAN HARİTALAR DOĞRU DEĞİL
Sosyal medyada buna dair bazı veriler ve haritalar dolaşıyor.
Bazı internet siteleri salgının dağılımı ile ilgili Türkiye'den haritalar yayınlanıyor. Örneğin benim bildiğim epeyce vakanın olduğu bazı iller sanki vaka yokmuş gibi değerlendirilmiş. Bu da insanlarda istemediğimiz bir rahatlığa doğru yönelim sağlayabilir. Dolayısıyla şeffaflığa ve bilginin paylaşılmasına çok ciddi ihtiyaç var.
Ayrıca yine sosyal medyada ölenlerin daha genç olduğuna dair iddialar dolaşıyor. Eğer bakanlık burada daha şeffaflığı yakalayamazsa spekülasyonun önüne geçemeyiz. Dolayısıyla bizim talebimiz artık bugünden başlayarak hem olgular, hem ölümlerle ilgili onların kişisel bilgilerini asla söylenmemesi kaydı ile yalnızca sayısal veri olarak, yaş cinsiyet ve il dağılımının açıklanması gerekir. Dünya da bunu böyle yapıyor.
NE SOKAKLARDA DOLAŞILMALI NE DE ÇALIŞILMALI
Peki nasıl bir strateji uygulanmalı sizce salgınla mücadele için? Sokağa çıkma yasağı konmalı mı?
Bu tip salgınlarda ya salgını baskılama stratejisi uygulanır ya salgının İngiltere de ilk zaman benimsendiği gibi toplum bağışıklık yapmasına dönük bir strateji izlenir. Sürü bağışıklığı deniyor ama biz onu toplum bağışıklığı olarak söylemeyi tercih ediyoruz.
Ne sokaklarda insanlar dolaşmalı, ne işlerinde insanlar çalışmalı. Diyelim ki sokakları çözdük, işyerinde insanları 30 cm aralıklarla çalıştırmaya devam edersek yine sorunu çözemeyiz. Ben bir sokağa çıkma yasağından söz etmiyorum. Çünkü salgın terminolojisinde sokağa çıkma yasağı diye bir şey yoktur. Ya insanları karantina altına alacaksınız, ya tecrit edeceksiniz, ya da izolasyon uygulayacaksınız. Türkiye karantinadan yarar elde etme dönemini geçti. Hastalık her tarafa yayıldığı için, ama tecrit ve izolasyon bu dönemde kullanılabilecek özellikler. Tecrit; hastanın diğerleriyle arasında bağ olmayacak şekilde ayrılmasıdır. Bunu kişinin evinde yapabileceğiniz gibi eğer bu mümkün değilse kapatılmış otellerden birini bu amaçla kullanabilirsiniz. İzolasyon ise olası hastaya karşı bir koruma önlemi olarak fiziksel uzaklık da dediğimiz şekilde mutlaka uygulamaya konulmalı. Bu ikisini iyi yapamazsak sorunu çözemeyiz. Tabii ki zorunlu alanlar var mesele ekmek üreticileri, gıda dağıtımı devam edilecek. Bugün bir organize sanayi bölgesinin müdürü aradı beni "hocam biz çalışıyoruz nasıl önlemler alalım" diyor. İşçileri 2 şer metre arayla çalıştırma olanağınız var mı dedim, "yok, 30 cm bile sağlayamayız" dedi. Bundan sonrasını konuşmamızın bir anlamı yok. O zaman bir tane hasta varsa herkese yayacak.
PAKETTE EMEKÇİYE BİRŞEY YOK
Hükümet salgınla mücadele ile ilgili paketini Cumhurbaşkanı açıkladı. Bu paket halka ne getiriyor?
Paket bir emekçi açısından çok özel bir şey getirmiyor. En düşük emekli maaşının 1500 liraya çekilmesi ile ilgili emekçileri ilgilendiren bir yanı var. Onun dışında pakette bir şey görmedim. Paket şu getirmeli, işten çıkarmalar bu dönemde olmamalı, insanlar evlerine ücretli izin verilerek gönderilmeli. Eğer bu işle doğru düzgün uğraşacağız diyorsak. DİSK'in hesaplarına göre böyle birşey için maliyeti karşılayacak kadar işsizlik fonunda da bir para var. Tam o parayı emekçi lehine kullanma zamanı, çünkü emekçinin parası o.
EN ÇOK İHTİYACIMIZ OLAN ŞEY ŞEFFAFLIK
Bakanlığa salgınla ilgili bilgilerin sizinle paylaşılması çağrısında bulunmuştunuz. Bir yanıt geldi mi?
TTB Başkanı Sinan Adıyaman: Bakanlıktan herhangi bir yanıt gelmedi. Biz de 19 maddelik bir mektup yazarak şeffaflık gereği bu soruların yanıtlanması istedik. Çünkü bakanlığın da söylediği gibi tüm ülkeye hızla yayılan bir salgın söz konusu. En çok ihtiyacımız olan şey şeffaflık. Toplumun süreç hakkında hızla bilgilendirilmesi. Aynı zamanda hekimlerin de tabii ki. Bunlar gerçekleşmeden tehlikenin boyutuna vakıf olması ve salgınla mücadeleye katılması toplumdan beklenemez. Bütün dünyada böyledir. Bu konuda merkezi ve yerel yönetimler, STK'lar ve toplum kenetlenip topyekun savaşmak zorunda bu işle. Bunun için de pandeminin ülkemizde yayılımı, bölgesel dağılımı, hasta ve ölüm oranları hakkında yeterince bilgi verilmeli, aynı zamanda günde kaç test yapıldı, kaçı pozitif çıktı, kadın erkek, yaş oranları, olgulardaki bulgular nedir bunların da açıklanması gerekiyor. Çünkü, sonuç itibariye insanlar buna göre tedbirlerini alacaklar. Epidemiyologlar buna göre ülkenin haritasını çizecekler. Gerekirse pandeminin yoğun olduğu bölgelerde insanların kendi kendine sosyal bir mesafe koymalarını kendilerini sağlamaları beklenecek.
SAĞLIK ÇALIŞANLARI KORUNAMAZSA HASTALIK YAYILIR
Hekimlerin kişisel koruyucu maddelerinin yeterince sağlanamadığına dönük yoğun yakınmalar geliyor. Özellikle sağlık çalışanlarının teste tabi tutulmasını istiyoruz, hastalık bulgusu olsun olmasın. Çünkü onları sağlığı çok önemli. Onlar hastalık kapar ve bunu semptomsuz geçirmeye devam ederlerse gelen hastalara bulaştırmaya devam ederler.
SALGINLA MÜCADELE BÖYLE OLMAZ
Hükümetin salgınla mücadele stratejisini nasıl buluyorsunuz?
Türkiye'de hükümetin salgınla mücadele ile ilgili nasıl bir stratejisi olduğunu çözemedik biz de. Ne İtalya'ya benziyor, ne Güney Kore, Tayvan'a... G. Kore gibi yapmakta çok geç kalındı. hala şehirlerarası otobüsler gidip geliyor, hala pazarlar açık. Ankara'da Anayasa Mahkemesinin yan tarafında yapılan bir resmi bina inşaatı var. Her sabah saat 7'de oraya servis otobüsleri ile işçilerin geldiğini, akşam da alıp gittiğini görüyoruz. Sosyal mesafe diyen bakanlığın gidip oraya bir bakmasını isteriz. Yani bu şekilde olmaz! Ya tam yaparsız ya hiç yapmazsınız. Bugün İngiltere ilk başta uygulamaya koyduğu toplum bağışıklığı sistemindeki yanlışlığı anladı ve geri döndü. Tabii ki Türkiye toplum bağışıklığı sistemini tam olarak uyguluyor demiyorum ama yaptıkları da tam değil. Zaten son iki ayda yurtdışından gelen 200 bin civarında kontrolsüz giriş var. O da engellenemedi. Kamuda 65 yaş çalışanlara idari izin var ama özel sektörde yok.
PAKETTE SAĞLIĞA SIFIR ÇIKTI
Açıklanan paketi nasıl yorumluyorsunuz?
Hükümetin paketinde sağlığa sıfır destek çıktı. Mesela şu anda ülkemizde iki tane çok eski üniversite hastanesi kampanya düzenliyor malzeme alabilmek için. Hâlbuki uzun yıllardır kamu üniversite hastaneleri özellikle sağlıkta dönüşüm programı ile birlikte maddi olarak bilinci olarak çökertildi. Firmalara borçları var. Firmalar da kamu üniversite hastanelerine malzeme vermiyorlar. O yüz milyardan birkaç milyarı kamu üniversite hastanelerinin borçlarını kapatmak için ayrılabilir ve borçlar sıfırlanabilirdi. Konut satın almada kredi oranının %90'lara çıkarılmasının pandemi ile ne alakası var bilmiyoruz ama onun yerine üniversite hastanelerine malzeme alımının önünün açılması çok daha faydalı olurdu pandemi ile mücadelede.