29 Mart 2020 00:41

Toplu sözleşme ve grev hakkı "askıda"

Sendikalar, hak kaybına uğramayacak çözüm peşindeyken, hakları sıfırlayacak bir önlemle karşılaştı.

Fotoğraf: Anadolu Ajansı

Paylaş

Av. Ahmet ERGİN

İşçilerin sendikalı olmasının, örgütlenmesinin en önemli nedenlerinden birisi; ekonomik, demokratik ve sosyal haklarının güvence altına alınmasını sağlayacak olan toplu iş sözleşmesidir (TİS). Ancak koronavirüs salgınını bahane eden hükümet, toplu sözleşme ve grev hakkını, süresi belirsiz bir şekilde durdurdu.

Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, geçtiğimiz salı günü bir genelge yayımladı. Genelgede, “Toplu görüşme, grev oylaması gibi faaliyetlerin salgın nedeniyle yürütülemeyeceği” öne sürülerek, toplu sözleşme sürecinin geçici olarak durdurulduğu belirtildi. Bu geçici süre aynı genelgede “İçişleri Bakanlığının koronavirüs önlemlerinin geçerli olduğu süre boyunca” şeklinde tanımlandı.

BÜROKRATİK PROSEDÜR VE HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRELER

Türkiye’de halihazırda gerçek anlamda özgür bir toplu sözleşme ve grev hakkı bulunmamakta ve TİS süreci önemli hak düşürücü süreleri içermektedir. Buna göre yetki belgesinin gelmesinden itibaren, işçi sendikası işvereni 15 gün içinde TİS görüşmesine çağırmak zorunda. Akabinde 6 iş günü süresi içerisinde toplantı yeri ve tarihinin belirlenmesi gerekir. Aksi halde işçi sendikasının yetkisi düşer. Çağrı tarihinden itibaren 30 gün içerisinde ilk toplantının yapılması, ilk toplantıdan itibaren 60 gün içerisinde TİS’in imzalanması gerekmektedir. 60 günde anlaşma olmazsa uyuşmazlık tutulup, bunun 6 iş günü içerisinde görevli makama (Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü veya Bakanlık) bildirilmesi zorunludur. Sonrasında ara bulucu süreci başlar ve ara bulucu Çalışma ve İş Kurumu İl  Müdürlüğü veya Bakanlık tarafından atanır. 15 günlük sürede de ara bulucu aracılığıyla anlaşma sağlanamaması halinde düzenlenen tutanak taraflara tebliğ edilir. İşçi sendikası, tutanağın tebliğinden itibaren 60 gün içerisinde greve çıkmak veya anlaşmak zorundadır. Aksi takdirde ve yukarıdaki prosedüre günler itibarıyla uymadığında işçi sendikasının yetkisi düşer. Bir hukukçu için dahi baş döndürücü bu bürokratik prosedür adeta TİS hakkını engellemek üzere tasarlanmış bir mayın tarlasıdır.

SENDİKALAR HAK KAYBININ ÖNLENMESİNİ İSTEDİ

Salgın ve salgın nedeniyle alınan önlemler, yukarıda özetlemeye çalıştığımız prosedür nedeniyle hak kaybına yol açacağından, başta Türk-İş olmak üzere bazı sendikalar Bakanlığa başvurarak hak kaybına yol açmayacak şekilde sürelerin dondurulmasını ve 60 günlük toplu sözleşme görüşme süresinin uzatılmasını istemişti. Çünkü kimi toplantılar ertelenmiş, kimi işyerleri faaliyetini durdurmuştu. Bu koşullarda, petrokimya, sağlık, genel işler, kısmen tarımacılık ve gıda iş kolu dışında üretimden gelen gücün gücü zayıflamıştı.

BAKANLIK FIRSAT BİLDİ

Sendikaların bu talebini fırsat olarak değerlendiren Bakanlık, hak kaybına yol açmak üzere üstelik belirsiz bir süreyle, üye olmak dışındaki resmi sendikal faaliyetleri durdurdu.

Genelgeye göre Bakanlık yetki tespiti, yetki belgesi verilmesi, ara bulucu ataması, ara bulucu uyuşmazlık tutanağının tebliği, grev oylaması gibi kendisinin başlattığı ya da yürüttüğü işlemleri yapmayacak. Sendikaya üyeliğin devam ediyor oluşu da bir anlam ifade etmeyecek. Çünkü bir işyerindeki işçilerin tamamı üye olsa dahi Bakanlık yetki tespiti yapmayacak, yetki belgesi vermeyecek.

GENELGE HUKUKA AYKIRI

Bakanlığın yayımladığı genelge hukukun temel ilkelerine aykırıdır. Çünkü, Bakanlığın ve il müdürlüklerinin, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 42, 44, 46, 47, 48, 50, 61 ve diğer maddelerinde yazılı görevlerini yapması bir genelge ile rafa kaldırılamaz. Aynı zamanda anayasal bir hak olan toplu sözleşme ve grev hakkı genelge ile geçici bir süreyle de olsa yok sayılamaz. Çünkü normlar hiyerarşisi içerisinde genelgeler Anayasa veya yasalardan üstün olamaz, Anayasa ve yasa ile tanınan hakları engelleyemez. Yargılama faaliyetlerindeki süreler nasıl ki yasa ile durdurulmuşsa, hukuken TİS süreleri de aynı şekilde hak kaybına yol açmayacak şekilde durdurulabilir veya uzatılabilirdi.

ASGARİ HAKLAR GÜVENCEYE ALINMALI

Sendikalar, özellikle hak kaybına uğratmayacak çözüm peşindeyken, hakları sıfırlayacak bir önlemle karşılaştılar. Halka “Evde kal” çağrısı yapıp işçileri fabrikalarda, şantiyelerde, işyerlerinde, hiçbir ek önlemi zorunlu kılmaksızın patronların insafına terk eden hükümet, yine kapitalistlere, burjuvaziye, patronlara çalıştı. Tersi mümkün müydü? Elbette; her şey hangi sınıfa hizmet ettiğinize, tercihe bağlı. İstenirse TİS’ler için enflasyon+büyüme oranına paralel refah payını içeren asgari zam oranı da belirlenir, işten atmalar da yasaklanır, ücretli idari izin hakkı da sağlanır. Hem de hukuka uygun yöntemlerle ve hukuka uygun olarak.

ÖNCEKİ HABER

Kocaeli'den Arçelik LG işçisi: Can korkusu mu açlık korkusu mu?

SONRAKİ HABER

Gıda işçileri: Evde kal deniyor ama bizi zorla mesaiye bırakıyorlar

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa