Siyaset Bilimci Berk Esen koronavirüs önlemlerini yorumladı: Dar gelirli risk altında
Koronavirüs salgınına karşı yeni tedbirlerin beklentilerin uzağında olduğunu belirten Siyaset Bilimci Berk Esen, geçinmek zorunda kalanların sokağa çıkmak zorunda kalacağını söyledi.
Fotoğraf: DHA
Şerif KARATAŞ
İstanbul
Hükümetin koronavirüs salgınına karşı açıkladığı yeni tedbirleri değerlendiren Siyaset Bilimci Berk Esen, tedbirlerin beklentilerin çok uzağında olduğunu söyledi. Tedbirlerin sınıfsal boyutuna dikkat çeken Esen, geçinmek zorunda kalanların yine sokağa çıkmak sorunda kalacağını işaret ederek, hükümetin sürü bağışıklık politikası izlediği eleştirisini getirerek, “Sokağa çıkma yasağı yerine alınan önlemlerin çoğu şu ana kadar alınmış önlemlerin genişletilmiş haliydi. Temelde bir şey değiştirmeyecektir” dedi.
Valilerin merkezinde yer alacağı pandemi kurulu tedbirinin ise muhalefet belediyelerinin gücünü azaltmaya yönelik bir hamleye dönüşmesinden korktuğunu anlatan Esen, Bilim Kurulu’nun siyasi iktidarın kararlarının meşrulaştırılmasının aracına dönüşebileceği kaygısını dile getirdi.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı, koronavirüs salgınına ilişkin alınan yeni tedbir kararlarını Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Berk Esen ile konuştuk. Sağlık Bakanı’nın yaptığı toplantının satır aralarında Bilim Kurulu’nun sokağa çıkma yasağına dair bir isteğinin kendisine iletildiği ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bu yönde bir tavsiye kararının önerildiğini düşündüğünü anlatan Esen devamla şunları söyledi: “Fakat Erdoğan’ın yaptığı açıklamalar sonrasında genel bir sokağa çıkma yasağının olmayacağı ve yaklaşık bir haftadır sürdürülen gönüllü karantina, yani vatandaşların kendi kişisel iradeleriyle evde kalma politikalarının devam ettirildiğini görüyoruz. Bu belli ölçülerde hayal kırıklığı yaratıyor. Çünkü son günde yapılan testlerde çok büyük oranda koronavirüs vakasının çıktığını görüyoruz… Bu hastalığı çok riskli bir şekilde yaşayan ülkeler kategorisine sokuyor. Bu ülkelerde genel gördüğümüz, İran ve ABD örneklerini bir tarafa bırakırsak, Avrupa’da gördüğümüz, bu kadar hızlı vaka artışının yaşandığı ülkelerde genel bir sokağa çıkma yasağının getirilmesi ve insanların sadece acil ihtiyaçlarını karşılaması için sokağa çıkmalarına izin verilmesi idi. Türkiye’de bu yapılmadı” ifadelerini kullandı.
Bu gönüllü karantina uygulamasındaki temel sıkıntıya dikkat çeken Esen, “Geçimini sürdürmek için çalışmak zorunda olan insanların hepsinin sokağa çıkmaya devam edeceğini görüyoruz. Dolayısıyla gönüllü karantina aslında sınıfsal bir politika ya da en azından çalışan kesimlerin, dar gelirli kesimlerin, sağlık güvencesini riske atan ve ellerinden alan bir uygulama. İnsanları engellemenin temel yolu, eğer sokağa çıkma yasağı alınmayacaksa onların işlerini kaybederlerse gelirlerinin en azından bu kriz bitinceye kadar devlet tarafından karşılanacağının sözünün verilmesi olurdu. Hiç de sol olmayan bir hükümete sahip olmayan ABD’nin bile şu son olarak Kongre ve Senatodan geçirdiği Donald Trump’ın imzaladığı 2 trilyon dolarlık paketten gördüğümüz, bu politikayı takip ettiği gerçeğidir. Türkiye şu an itibarıyla bunun uzağında” diye konuştu.
KONTROLLÜ BAĞIŞIKLIK POLİTİKASI
Esen, Türkiye’nin İngiltere’nin en başta uyguladığı ve sonradan vazgeçtiği kontrollü sürü bağışıklığı yani herd immunity denen politikayı takip ettiğini savunarak şunları söyledi: “O da şudur: Bu hastalığın temel risk grubu olan yaşlıları eve hapsetmek, onun dışında ekonomiyi çökertmeyecek oranda insanların çalışma hayatlarına katılmasını sağlamak, bu esnada oluşan vakaları da hastanede tedavi etmek. Tedavi edilemeyen belirli sayıda insanın da ölmesini tolere etmek. Resmi yoldan yapılan bir açıklama yok. Ama benim gördüğüm kadarıyla İngiltere’nin bir hafta öncesine kadar takip ettiği politika bunun paralelindeydi. Donald Trump da belirli oranda bu çizgide yer alıyor. Dolayısıyla bunu biraz kaygı verici buluyorum. Sokağa çıkma yasağı yerine alınan önlemlerin çoğu şu ana kadar alınmış önlemlerin genişletilmiş haliydi. Temelde bir şey değiştirmeyecektir.”
Askere sevk ve terhis kararlarının 14 günlük karantina sonrasında alınma kararıyla ilgili terhis kısmını doğru bulan Esen, sevk işleminin kışlalarını toplu durumunun işaret ederek, sağlık açısından olumsuz olacağı eleştirisini getirdi. Şehirler arası uçak ve otobüs yolculuğuna kısıtlama getirme uygulamasını tam çözüm getirmemekle birlikte belirli oranda kabul edilebilir gören Esen, söz konusu kısıtlamanın yürürlüğe girmesiyle özellikle otogarlarda oluşabilecek kalabalık konusunda uyarıda bulunarak, yasak öncesi vatandaşlara yeterince zaman verilmemesi “Hastalığın yayılmasına hiç fark etmeden yol açılabilecek bir önlem oldu” dedi.
"ERDOĞAN BAKANI GÖREVDEN ALMAK İSTİYORDU VESİLE OLDU"
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan'ın görevden alınmasını değerlendiren Berk Esen, "Her ne kadar bu kararın Kanal İstanbul ihalesinin Bakan tarafından yapılması nedeniyle verildiği iddiası kulislerde dolaşıyor olsa da böyle önemli bir ihalenin Erdoğan’ın direktifi olmadan yapılabileceğine ihtimal vermiyor. Dolayısıyla ya bu ihale tahmin edilenden daha çok tepki çekti, ya da Erdoğan zaten görevden almak istediği bir bakanı bu vesileyle değiştirmiş oldu" dedi.
Turhan’ın yerine Adil Karaismailoğlu’nun atandığı belirtildi. Adil Karaismailoğlu, Ekrem İmamoğlu’nun İBB başkanı seçilmesinin ardından İBB genel sekreter yardımcılığından istifasını açıklamış ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcılığına atanmıştı.
BİLİM KURULUNUN KARARLARI NİYE GÖZ ARDI EDİLİYOR?
Berk Esen’in eleştirdiği bir diğer nokta ise Bilim Kurulu'nun işlevine dair oldu.
Son yapılan Bilim Kurulu toplantısını hatırlatan Esen şu soruları sordu:
"Eğer Bilim Kurulu Cumhurbaşkanı’na sokağa çıkma yasağı kararı almayı tavsiye ettiyse ve bu karar Cumhurbaşkanı tarafından uygulanmıyorsa Bilim Kurulu'nun orada tam olarak işlevi nedir? Ağırlığı nedir sorusunu sormak gerekiyor. Eğer Bilim Kurulu'nun temel tavsiyeleri bu şekilde gözardı edilecekse Bilim Kurulunun meşruiyeti olmadığı gibi varlığının da çok anlamı kalmayacaktır. Bilim Kurulu'nun işlevi bilimsel yöntemlerle tavsiye edilecek kararları almak yerine iktidarın almak istediği kararları meşrulaştıran bir organ haline gelecektir. İktidar bu süreci takip eden vatandaşlara ‘Bizim aldığımız kararlar bilimsel bilgiler ışığında alınmıştır’ mesajını verecek. Ve bilimle hiç de alakası olmayan kararlar alınmaya devam edilecek."
"SALGIN BELEDİYELERE KAYYUM ATANMASI İÇİN BAHANE OLABİLİR"
Şehirlerde valilikler merkezinde pandemi kurulunun kurulması kararıyla ilgili endişesini de getiren Berk Esen şunları söyledi: “Kendi içinde çok yanlış bir uygulama gibi durmuyor. Şehrin mülki amirinin, bu kadar büyük krize müdahale edebilecek yasal güce sahip olması lazım. Fakat Türkiye’deki demokratik gerilemeyi, hatta otoriteleşmeyi düşündüğünüz zaman, korkum muhalefet partilerinden gelen belediye başkanlarının yönettiği şehirlerde bu pandemi kurullarının belediye başkanlarını ekarte etmek, hatta onun yerine kayyum atmanın bir bahane olarak kullanılmasıdır. Yine bunun yanında pandemi kurulları belediye başkanlarının elinden gücü alabilir. Aynı şekilde belediyenin kaynaklarının valilik aracılığıyla kullanılmasına yol açabilir. Bu uygulamaların yapıldığı oranda bu kararın çok siyasidir. Muhalefet ile iktidar arasında çok ciddi bir gerilim yaratacaktır, ve Türkiye’deki demokratik gerileme sürecinin hızlanarak devam etmesine yol açacaktır. Bütün bunların krizle mücadele ettiğimiz dönemde olmasını kaygı verici ve sıkıntılı buluyorum. Tabii daha görmedik bu uygulamanın nasıl olacağını. Ama çekindiğim bir nokta olarak söylemek istiyorum. Özellikle, İstanbul, Ankara ve İzmir özelinde gördüğümüz aslında CHP’den seçilen muhalif belediye başkanları şu ana kadar, krize hükümetten çok daha hızlı ve teknik bir şekilde müdahale ettiler ve etmeye devam ediyorlar. Krizin hem sağlık hem de siyasi boyutuna yine bunlarla birlikte önemli olan ekonomik boyutunu düşünerek önlemler aldılar. Dolayısıyla o belediye başkanlarının elinin kolunun bağlanmaya çalışılması daha da kötüsü görevden alınması hem siyasi sonuçları oluşturacağı gibi hem de kamu sağlığını tehlikeye atabilecek bir karar olacaktır.”