29 Mart 2020 00:03

Neo-Kovid ve İsviçre liberalleri

İsviçre’de Kovid-19 nedeniyle yetersiz hastane kapasitesi, özelleştirilmiş sağlık hizmetleri ile Avrupa’nın en pahalı sağlık sisteminin kilitlenmiş durumda.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Haydar SANCAR
İsviçre Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DİDF) Genel Başkanı

Koronavirüs vaka sayısı İsviçre’de artmaya devam ediyor. Yetersiz hastane kapasitesi, özelleştirilmiş sağlık hizmetleri ile Avrupa’nın en pahalı sağlık sisteminin nasıl kilitlendiğinin tanıklığını yaşıyor ülke.

İtalya’da salgının yaygınlığı bilinir hale geldikten çok önce; salgın hastalıklarla ile ilgili bilimsel araştırmalar yapan birden fazla kuruluş, federal konseyi daha ocak ayı başında uyardıklarını, önlemler zamanında alınmadığı takdirde çok ciddi sorunlarla karşı karşıya kalınacağına dair analizlerini sunduklarını beyan ediyorlar birbiri ardına. Haklılıklarının kanıtı halkın sağlığı ve canı oldu!

Tessin Kantonu İsviçre’nin İtalya’nın Kuzeyi’ne sınır olan kısmı ve İtalyanca konuşuluyor. 230 bin resmi çalışanı var ve bunların 68 bini günlük olarak İtalya’dan gelerek çalışıp evine dönen İtalyan emekçileri. Ekonomiyi gerekçe gösteren federal konsey temsilcileri ve kanton yöneticileri, ne salgın hastalıklar uzmanlarının uyarılarını dikkate aldılar ne de çalışan binlerce emekçinin sağlığını tehdit eden koşullara karşı önlemleri yürürlüğe koydular. Ama bakanlar kurulunun üyeleri kameralar karşısında Tessin’de yaşanan tablonun ne kadar dramatik olduğunu, hastanelerin yoğun bakım ünitelerinin doluluğunu pişkinlikle anlatmaktan da geri durmuyorlar. Öyle ki 12 Mart tarihinde 180 olan koronavirüslü insan sayısı, 27 Mart’ta 1700’ e ulaşmış durumda ve 234 ölüm vakasının 76’sı bu kantonda.

Şimdi ise federal konsey, Tessin Kanton yönetiminin aldığı zorunlular hariç inşaat ve fabrikaların kapatılması kararının karşısına dikilerek, diğer kantonlara örnek olmamasını sermaye örgütlerinin çağrısını gözeterek engellemeye çalıştı ancak kamuoyu baskısı bu girişimin üstesinden geldi. Ancak konsey bir daha olmaması için parmak sallayarak bu kabullenişin bir istisna olduğunu ilan ediyor. İşin gerçeği zorunluları hariç tüm işyerlerinin ve inşaatların kapatılması konusunda Fransız ve İtalyan kantonları ile Alman kantonları arasında bir uyuşmazlık hali mart ayının ortalarından itibaren görülüyordu. Büyük ve sanayinin yoğunlaştığı Alman kantonları kendi çıkarlarını konfederasyona dayatmakta ısrarcılığını sürdürerek bu konuda bir nevi başarı elde ettiler. Ancak Cenevre ve Tessin bu genelin dışa çıkarak kendi özgün kararlarında ısrar ettiler. Konsey sorumluluğu üstünden atmak üzere kararı kantonların yetkisine bırakarak aradan sıyrıldığına dair açıklamayı yaptı.

SAĞLIKTA YIKIM FELAKETİN HABERCİSİYDİ

Son yıllarda sağlık sektöründe yaşanan tasfiyeleri, kanton hastanelerinin anonim şirket yönetim kurulları olarak işletilmesini, yüzlerce özel sağlık kliniğinin mantar gibi çoğalıp, Avrupa’nın değişik ülkelerinden serbest dolaşımla gelerek İsviçre’de ucuz işgücü olarak çalışan, İsviçreli sağlık emekçilerinin ağır çalışma koşullarını balkonlarda alkışlatarak gurur okşatan sermaye şarlatanları, tokluk ücretine çalıştırılan sağlık emekçilerin yıllardır verdikleri hak arama mücadelesine ve çalışma koşullarının düzeltilmesi talebine kör kalmayı tercih ettiler.

Kâr odaklı hastaneler cerrahi kapasiteyi arttırırken senaryoları hazır olmasına, uyarıları ve yetersizlikleri sürekli vurgulanmasına rağmen salgın hastalıklarla mücadele kapasitesi ve yoğun bakım üniteleri en az seviyeye düşürüldü. Kâr getirmediği için! Şimdi ordu envanterindeki teçhizatlarla zar zor kapasite 1200 yatağa çıkarıldı ki bu bile Avrupa ortalamasının çok altında. Koronavirüs salgının en çok etkilediği İtalya’nın Lombardiya bölgesinde 1 milyon kişiye 80 yoğun bakım yatağı sunarken İsviçre’de bu rakam 120. Almanya ise 1 milyon kişiye 350 yatak sunuyor. Uzmanlar ise daha 2018 yılı içerisinde yayınlanan raporlarında pandemi olasılığına karşı İsviçre’de 4000 ek yatak kapasitesinin sağlanmasının zorunlu olduğu çağrılarını yineliyorlardı. Oysa sağlıkta özelleştirme ve liberalizm rüzgarları, hastalık sigortalarının mantar gibi bitmesine, özel hastanelerin yaygınlaşmasına, kişi başına düşen aylık sağlık harcamasının 1992’de 320 Frank’tan 840 Frank’a çıkmasına yol açmış, sağlık gideri ortalama gelirli bir emekçinin bütçesinin yüzde 20’den fazlasını eritir hale gelmesini sağlamıştı.

KANTON FRİBOURG’DAN İLK ADIM

Birçok çevre sağlık sistemi üzerine tartışma sürdürürken, Fribourg Kantonu özel bir hastaneye personeli ile beraber el koydu. Lüks hastane ve otel olarak işletilen tesisin 40 kişilik personeli kanton hastanesi bünyesinde koronavirüse karşı tedavide kullanılacaklar. Normal bir dönemde devlet müdahalesi olarak algılanarak kıyamet koparacaklar kanton yönetiminin bu tutumu karşısında şimdilik kuyruğunu kısmış görünüyorlar. Öte yandan dökülen sağlık sisteminin yama kaldıracak bezi bile kalmamış durumda. Zira sağlık hizmeti dış turizmle beraber parası olanın faydalandığı bir hizmet ve halk sağlığı ve korunmasına ise mezar taşı çoktan çakıldı.

İŞÇİYE KORUMA PATRONUN İNSAFINA BIRAKILDI

Her cuma kameralar karşısına geçen federal konsey temsilcileri, Kovid-19 salgınının genel durumu ile ilgili birkaç istatistiki bilgiyi sıraladıktan sonra hiç hız kesmeden ana gündemlerine geçiş yapıyorlar. Sermayeye pompalanan para, Ekonomi Bakanı SVP’li Ueli Maurer’i koltuğunda gerinerek oturmasının üstlendiği görevin hakkını vermiş olmanın diyeti olarak düşüyor görüntülere. 40 milyarlık yardım paketi, faizsiz banka kredileri sermayeye yardıma koşarken,  işçilere ise patronun insafı müjdelendi. Konseyin ilan ettiği önlemlere uyamayacağını anlayan patronlar işyerlerini kapatmalıydı. Roche ilaç tekelinin Basel’de bulunan işletme inşaatında çalışan bir işçi, çalışma koşullarını eleştirdiği ve alınmayan hijyen tedbirlerini teşhir ettiği için yıldırım hızıyla işten çıkarıldı, federal konseyin açıklama yaptığı sırada. Bu önlemlerin inşaatlarda uygulanmasının mümkün olmadığını ifade eden Unia sendikası ise tüm inşaatların hemen durdurulmasını talep ederek, Fribourg’da Implenia’ya ait bir inşaat şantiyesini işgal etti şantiyede sağlık önlemlerinin alınmadığını belgeleyerek. Hizmet ve perakende satış sektörü çalışanları ise iş yükü altında boğulmuş durumda. İşçiler ve emekçiler fabrikalarda inşaatlarda büyük gruplar halinde çalıştırılırlarken, halka beş kişiden fazla bir araya gelmeyi, gösteri ve yürüyüş hakkını yasaklamayı çözüm olarak gösteren sermaye politikacıları, kimin çıkarlarının bekçiliğini yaptıklarının da en samimi görüntüsünü veriyorlar aslında koronayı kendi sınıfının arkasına alarak.

ÖNCEKİ HABER

Arş. Gör. Erkan Kıdak: Salgın, kriz, işçiler ve enternasyonalizm

SONRAKİ HABER

Associate Professor Çağhan Kızıl: Covid-19 is not an illness of the aged, everybody is in the risk group

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa