Prof. Dr. Raşit Tükel: Hızlı artış vakaların zamanında tespit edilmediğini gösteriyor
24 Mart’tan bu yana Türkiye’de açıklanan koronavirüs vaka sayısının bir önceki güne artışı dikkat çekici. Prof. Dr. Raşit Tükel artışın, hastaların zamanında tespit edilmediğini gösterdiğini söyledi.
Fotoğraf: Türk Tabipleri Birliği
Meltem AKYOL
İstanbul
Türkiye'de 29 Mart itibarıyla koronavirüs nedeniyle yaşamını yitirenlerin sayısı 131'e yükselirken tespit edilen vaka sayısı 9 bin 217 oldu. 24 Mart’tan bu yana Türkiye’de açıklanan vaka sayısının bir önceki güne göre artışı ise dikkat çekici. Öyle ki bu artış oranı 24 Mart’ta yüzde 22, 25 Mart’ta yüzde 30, 26 Mart’ta yüzde 49,2 ve 27 Mart’ta yüzde 57.
Peki bu artış bize neyi gösteriyor, test sayısı arttıkça vakalar neden artıyor ve dahası rakamlar gerçeği yansıtıyor mu? Prof. Dr. Raşit Tükel ile konuştuk.
ARTIŞ HASTALARIN ZAMANINDA SAPTANIP İZOLE EDİLMEDİĞİNİ GÖSTERİYOR
Son 4 gündür vaka sayısında da hayatını kaybedenlerin sayısında da hızlı bir artış görünüyor, bunu nasıl yorumlamalıyız?
Toplam vaka sayısının giderek artması; hastaların zamanında saptanıp izole edilemediğini, hastalık şüphesi olanların, hastalarla temas etmiş olduğu bilinen ya da düşünülen kişilerin 14 gün süreyle uygun koşullarda sağlıklı kişilerle temasının önlenmesi, onların ayrı yerlerde tutulmasının etkili biçimde yapılamadığını, sosyal mesafe önlemlerinin zamanında ve etkili olarak uygulanmadığını gösteriyor.
Test sayısı arttıkça vaka sayısı artıyor, bunu nasıl yorumluyorsunuz?
Testlerin yaygın olarak yapılmasının vakaların tespiti açısından önemini gösteriyor.
RAKAMLAR GERÇEKTE OLAN VAKA SAYISINI YANSITMIYOR
Açıklanan rakamların geçek vaka sayısını yansıtmadığı iddialarına ne dersiniz?
Her gün açıklanan verilerde, toplam vaka sayısındaki artışların, test sayısındaki artışlarla ilişkisini görebiliyoruz. Açıklanan verilerin gerçekte olan vaka sayısını yansıtmadığını söyleyebiliriz. Burada test sayısı dışında dikkate alınması gereken bir nokta da klinik olarak Covid-19 tanısı konulduğu halde testi negatif olan vakaların açıklanmıyor, dolayısıyla istatistiklere yansımıyor olması. Test negatif olsa da klinik tanı ölçütlerini karşılayan vakalar toplam sayıya dahil edilmelidir. Örneğin, Çin’de Hastalıkları Kontrol ve Önleme Merkezinin Covid-19 olarak bildirdiği 72 bin 314 vakanın yüzde 37’sinde test yapılmamıştı.
BELİRTİ VARSA TEST NEGATİF ÇIKSA DA TEKRARLANMALI
COVID -19 ile enfekte olmuş bir kişinin test yapıldığında yanlış sonuç verebilmesinin olası nedenleri nedir?
Tanı testinde bir veya daha fazla negatif sonuç, Covid-19 enfeksiyonu olasılığını ortadan kaldırmıyor. Covid-19 ile enfekte olmuş bir kişide bir dizi faktör tanı testinden negatif sonuç alınmasına neden olabiliyor. Negatif sonuca neden olan faktörler arasında; numunenin çok az hasta materyali içermesi; numunenin tespit edilemeyecek kadar düşük bir viral yük ile enfeksiyonun çok erken evresinde ya da geç bir evresinde alınmış olması, numunenin uygun şekilde kullanılmamış veya taşınmamış olması ya da testin doğasında bulunan teknik sorunlar sayılmaktadır. Negatif test sonucunun, Covid-19’u dışlamadığı belirtilmekte ve tedavi veya hasta yönetimi kararları için tek ölçüt olarak kullanılmaması önerilmektedir. Tanı testi negatif olduğunda, hastanın Covid-19 ile uyumlu klinik bulgu belirtileri varsa, yanlış negatif sonuç olasılığı düşünülmelidir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) böyle durumlarda tanı testinin tekrarlanmasını önermektedir.
Peki yaygın test derken tam olarak ne kastediyorsunuz, 82 milyona test yapılmasını mı?
Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu tarafından hazırlanan Covid-19 Rehberi’nde 25 Mart’ta yapılan bir güncelleme ile olası vaka tanımına, “Ani başlangıçlı ateş ile birlikte öksürük veya nefes darlığı olması ve burun akıntısı olmaması” ölçütü de dahil edildi. Yaygın testi; solunum yolları enfeksiyonu belirtisi olan herkese, tanı testi pozitif olan kişilerin temas ettiklerine ve Covid-19 tanısı konmuş hastayla teması ve hastalık şüphesi olanlardan başlanarak sağlık çalışanlarına test yapılması olarak anlayabiliriz. Bir çalışmada, Covid-19 tanısı konulan vakaların yüzde 79’unda bulaşmanın kaynağının tespit edilememiş enfeksiyon olduğu bildirilmiştir.
SAĞLIK ÇALIŞANLARI EN RİSKLİ GRUP
Bu süreçte neler aksıyor peki?
Enfeksiyon zincirinin kırılmasıyla ilgili aksayan bazı noktaları şu şekilde özetleyebiliriz:
- Son günlerde test sayısında artış görülse de, bu yeterli değil. Hastalık şüphesi taşıyan herkese test yapılması gerekiyor. Hastalık tespit edilemediğinde izolasyon uygulanmıyor, bu da hastalığın yayılmasını getiriyor.
- Covid-19 ile mücadelenin ön sıralarında görev yapan sağlık çalışanları, hastalanma riski en yüksek kesimi oluşturuyor. Bu noktada yeterli kişisel koruyucu donanıma sahip olmak, sağlık çalışanları açısından kritik bir öneme sahip. Türk Tabipleri Birliği tarafından yapılan ve 1820 sağlık çalışanının yanıtladığı bir çalışmada, 23 Mart itibariyle, sağlık çalışanlarının yüzde 60’ının tıbbi maske, yüzde 71’inin tek kullanımlık önlük, yüzde 74’ünün siperlik ya da koruyucu gözlük bulmada sorun yaşadığı belirlendi. Son dönemde kişisel koruyucu malzemelerin temininde bir iyileşme sağlansa da sürekliliğin sağlanması açısından bunun yeterli olmadığı görülüyor.
- Covid-19 tanısı konulan hastayla teması olan ya da hastalık şüphesi taşıyanlardan başlanarak sağlık çalışanlarına test yapılması gerekiyor. Enfekte olmuş sağlık çalışanlarında test yapılmadığı için hastalık tespit edilemezse, virüsün hastalara bulaştırılması riski ortaya çıkıyor. DSÖ, Wuhan’da Covid-19 vakalarının yüzde 41’inde bulaşmanın hastane kaynaklı olduğunu bildirmiştir.
- Sağlık çalışanlarına muayene ve takip ettikleri hastalarının test sonuçlarına ait bilgilerinin verilmemesi ya da çok geç verilmesi bu alanda yaşanan bir diğer sorun. Test sonuçları zamanında paylaşılmadığında, hastaların izole edilmesi ve sağlık çalışanlarının hastalıktan korunması aksıyor ve hastalığın yayılmasına zemin hazırlanmış oluyor.
- Sistematik bir filyasyon (hastalarla temaslıları, hastaları bulma) uygulanmadığı için, Covid-19 tanısı konulanların temas ettiklerine ulaşmakta ve hastaları bulmakta zorluk yaşanıyor.
- Testleri pozitif çıkan vakaların il ve ilçelere göre dağılımları açıklanmıyor. Hastaların mahremiyetleri korumak suretiyle bölgelere göre dağılımları konusunda toplumun bilgilendirilmemesi, salgına karşı verilen mücadeleyi zayıflatıyor.
ÜCRETLİ İZİN, İŞTEN ÇIKARMALARIN YASAKLANMASI…
Cumhurbaşkanı 6 maddelik bir tedbir paketi açıkladı. Açıklanan bu tedbirler yeterli mi sizce, bundan sonra ne yapılmalı?
Virüsün yayılmasını durdurmak ve salgının seyrini değiştirmek için yapılanların başında sosyal mesafeyi artıran önlemlerin alınması geliyor. Burada, virüsün hasta kişiden sağlıklı kişiye bulaşmasının engellenmesi ve böylece bulaş zincirinin kırılması amaçlanarak insanların birbirleriyle temaslarının mümkün olduğunca azaltılması hedefleniyor. Bu noktadan hareketle de, atılacak adımların toplum içindeki hareketliliği sınırlandırmaya, kişisel etkileşimleri ve sosyal teması en aza indirmeye yönelik olması gerekiyor. Toplum hareketliliğini sınırlamaya yönelik önlemler hayata geçirilirken, eş zamanlı olarak düzenli geliri olmayanların, alt gelir gruplarının yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve gereksinimlerinin karşılanması sağlanmalı.
Bu süreçte yapılması gerekenler arasında, mümkün olan işlerde uzaktan çalışmaya geçilmesi; zorunlu mal ve hizmetlerin üretilmediği, uzaktan çalışmanın da mümkün olmadığı işlerde çalışanların ücretli izne çıkarılması; hamileler, yasal süt izni kullananlar, engelliler, 60 yaş ve üzerinde olanların idari izinli sayılması; kamu ve özel sektörde işten çıkarmaların yasaklanması; işsizlikte yaşanabilecek artışlara karşı işsizlik sigortası ödeneğinden yararlanma süresi ve miktarının artırılması sayılabilir. Bu tür adımlar atılmadığı durumda getirilen sınırlamaların hayata geçirilmesinde önemli zorluklar ortaya çıkacak ve bu önlemler alt gelir grubundan olanlar başta olmak üzere geniş bir kesimde önemli sosyal ve ekonomik mağduriyetlere yol açacaktır.