Dr. Sinan Alper: Koronavirüs salgını toplumsal ilişkileri etkileyebilir
Yaşar Üniversitesi Psikoloji Bölümünde Öğretim Üyesi Doktor Sinan Alper, koronavirüsün toplumların psikolojisini nasıl etkileyeceğini Evrensel'e anlattı.
Fotoğraf: Gökhan Balcı/AA
Şerif KARATAŞ
İstanbul
Koronavirüs salgını tüm dünyada korku ve paniğe yol açtı. Hastalık kapma korkusunun bireylerin psikolojisini etkileyeceği bariz olsa da işin çok konuşulmayan başka bir boyutu daha var: Toplumların psikolojisi nasıl etkilenecek? Bu sorunun yanıtını Yaşar Üniversitesi Psikoloji Bölümünde Öğretim Üyesi Doktor Sinan Alper ile konuştuk.
Sosyal psikoloji literatüründe, toplumların bundan hem olumlu hem olumsuz etkilenebileceğine dair bulguların mevcut olduğunu belirten Alper şunları söyledi: “İlk önce olumsuz senaryoyu ele alalım: Her ne kadar koronavirüsle hayatımız allak bullak olmuş gözükse de insanlık tarihi boyunca bu tarz salgınlar defalarca kez görüldü ve toplumların üzerinde önemli izler bıraktı. İnsanların sadece hikayeleri, masalları değil, psikolojileri de etkilendi. Örneğin, Randy Thornhill ve Corey Fincher’ın ortaya attığı Parazit Stresi Kuramı’na göre, parazitler ve bulaşıcı hastalıklar toplumların kültürlerini derinden etkiledi. Bulaşıcı hastalığın yoğun olduğu coğrafyalarda insanlar enfekte olma korkusuyla kendi içlerine kapandı ve yabancılardan uzak durdu. Böylece iç grubu (kendi köylüsü, kendi milletinden, dininden insanlar vb.) ile bağları çok güçlendi, ancak dış gruplarla (başka yerlerden gelen, farklı kültürlerden insanlar vb.) arasındaki mesafe gitgide arttı. Bu toplumlar binlerce yıllık sürecin sonunda bugün daha kolektivist olarak bildiğimiz kültürleri (Uzak Doğu kültürleri gibi) oluşturdu. Ancak bu bulaşıcı hastalık stresinden daha az etkilenen toplumlar ise bugün daha bireyci olarak bildiğimiz kültürleri (ABD, Batı Avrupa gibi) oluşturdu. Tabii ki kültürün oluşmasında tek etken bu değil, ancak bulaşıcı hastalık yoğunluğunun da önemli bir faktör olduğunu gösteren bilimsel çalışmalar var. Bulaşıcı hastalık kaygısının bu etkisini düşündüğümüzde, koronavirüsün etkileri uzun sürdüğü takdirde insan gruplarını, ülkeleri kendi içinde kaynaştırıp, farklı gruplara olan tutumları ise daha da mesafeli ve belki de düşmanca hale getirebilir. Şimdiden insanların, başta Uzak Doğulular olmak üzere, potansiyel bulaşıcı hastalık kaynağı olarak gördüğü yabancılara karşı düşmanca tavırlar alabildiğini görmekteyiz. Bu düşmanlaşma ve ötekileştirme, sadece tabandan değil, çok tepeden de gelebiliyor. Örneğin çok yakın zamanda Donald Trump koronavirüsten “Çin virüsü” olarak bahsetti. Kısmen anlaşılabilir bir kaygı olsa da yabancı insanları tehlikeyle eşleştirmek uzun vadede yıkıcı etkiler oluşturabilir.”
"İNSANLARI AYNI SAFLARDA BULUŞTURABİLİYOR"
Tüm insanlığın ortak bir düşmanının olmasının olumlu sonuçlarına dair de Alper, şunları ifade etti: “Uzaylı istilası filmlerini düşünün: Ülkesinden, milletinden, dininden bağımsız herkesin ortak düşmanı uzaylı olduğunda, tüm insanlar nasıl da bir araya gelebiliyor… Ünlü Sosyal Psikolog Muzaffer Şerif, bundan yaklaşık 80 yıl önce yaptığı ve klasikleşmiş deneyinde, kamp yapan çocukları iki gruba ayırmış ve bu gruplara rekabet edecekleri görevler vermişti. Rekabet iki grup üyeleri arasında düşmanlığı artırınca, bu sefer iki grubun ortak hareket etmesi gereken, kendi başlarına başaramayacakları görevler sunulmuştu. Eskiden düşman olan iki grup, ortak bir amaç için hareket ettikçe aradaki buzlar erimiş ve çocuklar diğer gruptakilere karşı daha olumlu tavırlar göstermeye başlamıştı. Koronavirüsle mücadele de bugünlerde tüm insanlığın ortak gayesi olduğundan ve iş birliği gerektirdiğinden, farklı milletlerden insanları aynı saflarda buluşturabilir. Şimdiden aşı ve ilaç araştırmalarında farklı ülkelerin ortak çalışmalar yürüttüğünü, Çin’in çok zor günler geçiren İtalya’ya yardım gönderdiğini biliyoruz.”
Dr. Alper, koronavirüs salgınının toplumlar arası ilişkileri olumlu da olumsuz da etkileyebileceğini belirterek, “Hangisinin ağır basacağını zaman gösterecek” dedi.