31 Mart 2020 07:12

Ayhan Bilgen: Kayyum süreci çözümsüzlük sürecidir

İktidar HDP’nin kazandığı 65 belediyenin 40’ına kayyum atandı. Kars Belediye Eş başkanı Ayhan Bilgen, “Kayyum süreci, çaresizlik ve çözümsüzlük sürecidir” dedi. 

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

31 Mart seçimlerinin üzerinden geçen 1 yılı ve iktidarın kayyum politikasını Kars Belediye Eşbaşkanı Ayhan Bilgen MA'dan Adnan Bilen'e değerlendirdi. 

"KAYYUM POLİTİKASI MASAYI DEVİRME EĞİLİMİYDİ"

31 Mart seçimini Osmanlı’nın son dönemlerinde uygulamaya konulan politikalara benzeten Bilgen, “Hem içerisinden geçilen dönemin olağanüstülüğü hem de kayyumlar tarafından gasbedilmiş belediyelerin tekrar seçim yarışına sokulması iktidar açısından adeta ‘kaybetmek şartıyla’ girilmiş seçimlerdi. İktidarın ‘Kazanırsanız tekrar kayyum atarız’ ifadesi seçim boyunca irade belirleme tercihi olarak propaganda argümanına çevrildi. Tüm bunlara rağmen verilen oylar ve ortaya konan irade bir ısrarın yansımasıydı. Yerel yönetim ve yerel demokrasiyi sadece bir çöp toplama, yol yapma olarak değil, tam da demokrasi kültürü ve ahlakının nasıl okunduğunun, iradeye saygı duyulması perspektifinin nasıl okunduğunun bir göstergesiydi. Bizler, 31 Mart seçimleri öncesi sergilenen ve hukukta izahı olmayan şeylerle  karşılaştık. Belediyenin çalışmalarıyla ilgili bir suç iddiası bile hala söz konusu değilken, belediyelerin resmi başkanlarının eski dosyalarını gerekçe göstermek gibi absürt ve abes bir politika sergilendi. Bu, seçme ve seçilme hakkını engelleyen bir kısıt olmamasına rağmen yapıldı. Belediyelerde henüz pratik olarak bırakın bir iş yapılmasını, kurumun mekanizmasının yeni oluştuğu bir dönemde bunların yapılması daha işi başlarken masayı devirme eğilimiydi” dedi.

"ÇÖZÜMSÜZLÜK VE ÇARESİZLİK SÜRECİDİR"

Bilgen, seçimlerin halk iradesinin sandığa yansıması değil, iktidarın kendi egemenliğinin tescili ve onaylanması mekanizması olarak görüldüğünü ifade etti. Bu durumu “ben seçim olmadan da yönetmeninin bir yolunu bulurum” tavrının bir deklaresi olarak yorumlayan Bilgen şöyle devam etti: “Türkiye siyasi tarihinde nasıl ki çok partili hayata geçiş süreci (1946-50) bir şekli demokrasi olarak tarihe geçtiyse, 7 Haziran’dan bu yana yapılan seçimler de ‘ne pahasına olursa olsun kazanmaya’ odaklı formel bir sürecin hayata geçirildiğini bir süreç olmuştur. Kayyum süreci bir çözümsüzlük ve çaresizlik sürecidir. Seçimlerde iktidarın beklentileri karşılanmadığında geriye tek seçenek olarak demokrasi dışında bir alternatif ortaya koymak kalıyor. Bu da tahammülsüzlüktür ve halkın iradesini ortadan kaldırmak için yeni denemeler yapmaktır. Kayyum politikasının tekrar devreye alınmasının en önemli noktalardan biri HDP’nin kaybettiği belediyelerle ilgili çıkarılan yanlış derslerdir. Baskılar, seçmen transferi gibi birçok şekille Şırnak, Ağrı, Bitlis’te ortaya çıkan tabloyu muhtemelen ‘biz kayyum atadığımız yerde başarılı olduk’ şeklinde yorumlamışlardır. Ardından ‘O zaman üç, beş, on beş tane daha denemeye değer’ gibi bir politika devreye koydular. ‘Bunu yaparsak belki önümüzdeki seçimde bir üç tanesi daha sandık eğiliminden vazgeçer gibi bir duruma girdiler.”

"OSMANLI’NIN BABADAN OĞULA PRATİĞİDİR"

İktidara sürekli kayyumların atandığı belediyelerin hizmetinden halkın memnun olduğu, yine aynı şekilde HDP’li belediyelerle ilgili de baskı ve ayrımcılık yapıldığı iddialarının yer aldığını söyleyen Bilgen, “Bir tarafta güvenlik söz konusu olduğunda her yol mubah ve her şeyi içerisine atabilecekleri bir çuval var öte yandan da seçimi kazanamamış yerel siyasi aktörlerin sözlerini söyleyebilmeleri, istedikleri kişilere ihale verebilmeleri, akrabalarını işe alabilmelerinin bir yolunu güvenlik konseptinin arkasına saklanıp bunu da bir iktidara gelme yöntemi haline getirme durumu var. Türkiye’nin siyasi tarihi bir kez daha yazıldığında nasıl ki Osmanlı dönemi babadan oğula geçen bir yönetime gelme pratiği  var ise bu durum Cumhuriyet döneminde de kayyum yoluyla yönetmek de aynı pratik olarak geçecektir. Bu demokrasi tarihinde asla kabul edilebilir bir uygulama değil ama yerel çıkarlar, ilişkiler böylesi hastalıklı bir yapıyı güvenlik konseptinin düşmanlaştırma politikasının bir arka planı olarak önümüze çıkarttı” diye konuştu. 

"SURİYE’DE YAŞANANLARIN HESABINI SORMA EĞİLİMİYDİ"

Kayyum politikasının sadece legal demokratik alanla okunmaması gerektiğini ifade eden Bilgen, bu politikalarda Suriye’de yaşananların da hesabını sorma eğilimi olduğunu söyledi. İktidarın farklı bazı alanlarda istenilen noktaya ulaşamaması durumunda en kolay kesebilecekleri aktörlerin siyasetçiler olduğunun altını çizen Bölgen, “Bir öfkeniniz, bir öç alma durumunuz varsa ve rövanşist olarak hayata bakıyorsanız  o zaman rahatlıkla koltuğuna el koyup, kapısına kilit vurup, evini basarak gözaltına alıp cezaevine atabileceğiniz bir muhatabınız var. Bu durumda bizim sorgulamamız gereken şey iktidarın bu gücü ve bunu yapma cesaretini nereden aldığıyla ilgilidir. Türkiye’deki demokratik kesimlerin, muhalefetin, basının ve çevrelerin bunanla ilgili bir yüzleşme yaşaması gerekiyor. CHP’nin bazı ilçe belediyelerine el kondu ama çok cılız bir tepki ortaya çıktı. CHP içerisindeki demokratik duyarlılığı yüksek olan bazı kişilerin ‘HDP’li belediyelere kayyum atandığında bu tepkiyi ortaya koymalıydık’ diye ifadeler kullandığını görüyoruz. Muhalefetin tüm dinamikleriyle birlikte, işletilen bu süreçle ilgili hem ahlaki bir sorumluluğu hem de demokrasi kültürünün olmazsa olmazı olan tavrı sergilemesi gerekiyordu” diye konuştu. 

"HALK KENDİ EKMEĞİNİ VE ONURUNU SAVUNUR"

Tüm bunların yanında kendilerinin de bu duruma karşı güçlü bir tavır sergilemesi gerektiğinin altını çizen Bilgen şöyle devam etti: “Biz iktidar olmadan da kendimizi güçlendireceğimiz alanlarımızın olmamasıyla da ilgili de bir durum var. Bizim bu konularda çok daha güçlü bir tavır ortaya koymamız gerekiyor. Yani insanların hayatlarına siyaset sadece sandıkta değmez günlük hayatın içerisinde değer. Bu anlamda siyaseti temsili makamların fetişizmine dönüştürmeden, makam koltuk gibi dar handikaplı alanlara hapsetmeden hayatı değiştiren, dönüştüren öncü ve işlevsel bir siyasete evirebilirsek o zaman işte halkın günlük yaşamına etki edebiliriz. Bunu yaptığımızda halk sandığın tanınmaması, seçimin yok sayılması, atama ile yönetme eğilimlerine karşı aslında sadece seçtikleri kişileri savunmuş olmayacak kendi ekmeklerini ve onurlarını savunmuş olacaklar. Burada asla gaspları meşru görmekten bahsetmiyorum. Karşı taraf nasıl ki aynı yöntemlerini ısrarla tekrarlıyorsa biz de başarmak, toplumsal meşruiyeti ve katılımı daha da arttırarak bu işten çıkmak zorundayız. Öyle görünüyor ki herkes kendi tezinde inat edecek. Bu işin sonunda nasıl ki insanlık tarihinde bedelleri ödenerek bir takım değerler kazanılmışsa biz de bu yoldan, bu sınavdan hep birlikte geçeceğiz.”

"YENİ YAŞAMIN KOŞULLARINI OLUŞTURUYORUZ"

Kars’ta bundan sonraki süreçlerde yapacaklarını da kısaca anlatan Bilgen, “Biz kimseyi dışlamadan, tüm kimlikleri elbette siyasi kimliklere angaje olmadan, önce şehir, önce demokrasi, önce şeffaflık, halkın iradesine saygı ve hizmet tercihlerini yaptıkları bir kent istiyoruz. Bu anlamda Kars’ın bir model olmasını istiyoruz. Birileri eski siyaset yöntemini tercih ederse kaçınılmaz olarak biz de bunun tedbirini ve farklı siyaset yöntemlerini gündemimize alacağız. Belediyeyi devir aldığımızda neredeyse personelin devam kağıtlarına imzalarına atacakları A4 kağıtlarının bile yoktu. Kağıt alınamadığı için imza föyünün olmadığı bir belediyecilik devir aldık. Belediyenin hiçbir aracının kalmadığı kalsa bile yakıt alma imkanın olmadığı bir belediyecilikten kendi yollarını yapan, kendi su şebekelerini yapmayı gündemine alan bir belediyeciliğe geldik. Kent konseyi ve mahalle meclisinin kurumsallaşması ve yönetimde söz sahibi olması, ilçe ve köylerde kırsal, turizm ve kalkınma kooperatiflerinin kurulması için çalışma yapıyoruz. Belediyeciliği bir kaç kişinin iki dudağı arasında söz söyleme ya da polemik yapma sanatından çıkarıp yeni yaşamın koşullarını oluşturmak için çabalıyoruz” diyerek konuşmasını bitirdi. (MA)

 

ÖNCEKİ HABER

Tariş işçilerinden “Evrensel’e abone ol” çağrısı

SONRAKİ HABER

Denizli EuropTec Cam AŞ’de Kovid-19 pozitif şüphesine rağmen çalışmaya devam

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa