Prof. Dr. Ayşen Coşkun: Dayanışma olmazsa ruhsal patlamalar yaşanabilir
Koronavirüse karşı insanlar arasındaki dayanışmanın önemine vurgu yapan Prof. Dr. Ayşen Coşkun, ruhsal patlamaların yaşanabileceği uyarısında bulundu.
Ayşen Coşkun | Fotoğraf: MA
Prof. Dr. Ayşen Coşkun, koronavirüse karşı insanlar arasındaki dayanışmanın önemine vurgu yaparak, aksi takdirde ruhsal patlamaların yaşanabileceği uyarısında bulundu. Coşkun, Bilim Kurulu’nda ruh sağlığı danışmanlarının da yer alması olması gerektiğini söyledi.
Dünyaya hızla yayılan koronavirüs (Kovid-19), ruh sağlığını da derinden etkiliyor. Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Psikiyatr Ayşen Coşkun, salgın sürecinde nasıl bir ruh sağlığı sorunlarıyla karşı karşıya kalınacağı ve buna dair yapılması gerekenlere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Bütün dünyanın "koronavirüs salgınına karşı nasıl baş edeceğine" dair her gün yeni bir şey öğrendiğini belirten Coşkun, “Daha önce de çocuklarda travma yaratacak olaylar yaşadık ama hepimizi bu düzeyde eve kapatan bir olayla bu yüzyılda karşılaştık” dedi. Çocuklar ve gençlerin evde tutulmasının zorluklarına dikkat çeken Coşkun, bu sürecin zorlu olduğuna işaret etti.
Prof. Dr. Psikiyatr Ayşen Coşkun, Mezopotamya Ajansından Zemo Ağgöz'e konuştu.
ÇOCUKLAR İÇİN DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER
Salgın sürecinde özellikle çocukların evde daha fazla örselenebilme riskinin olduğuna değinen Coşkun, çocukların bu süreçten ruhsal olarak daha az etkilenmeleri için yetişkinlerin dikkat etmesi gereken hususları şöyle sıraladı: “Erişkinler kaygılı oldukça çocuklar da bu süreci kaygılı geçirecektir. Bu nedenle daha az kaygılı davranmalılar. Çocukları açık ve doğru bilgilendirmeliler. Çocukların bu süreçte soracakları soruları yanıtsız bırakmamalıdırlar. Neden evde olmaları gerektiğini net bir şekilde açıklamalılar. Erişkinlerin tahammülsüz olmaması lazım. Evde sürekli haber kanalları açık olmamalı. Sürekli haber kanallarının açık olması kaygıyı artıracaktır. Kaygı artışı çocuklarda inatlaşma ve benzeri yansımaları olacaktır. Ev ortamında alternatiflerin yaratılması lazım. Mümkün oldukça bulaşma riski olmayan bir yerde çocuklara hava aldırmak lazım. Çocuğu tek başına olmaması kaydıyla balkon ya da bahçeye çıkarmalılar.”
FARKLI KOŞULLARDA YAŞAYAN ÇOCUKLAR
Türkiye’de çok farklı koşullarda yaşayan çocukların olduğunu dile getiren Coşkun, bazı çocukların bir odanın içerisinde 10 kişiyle beraber yaşamak durumda kaldığını ifade etti. Coşkun, yetkililerin toplumun çok farklı kesimlerinin olduğunu göz ardı etmeden davranması gerektiğini uyarısında bulundu. Başka durumlarda aile içi sosyal desteğin olduğunu hatırlatan Coşkun, “Şu an için işe gitmek zorunda kalanlar açısından bu sosyal destek de kullanılamıyor. Dedeler, neneler çocuk bakımı konusunda devre dışı kaldı. Özellikle sağlık çalışanlarının çocukları için çok daha riskli bir durum var. Bu nedenle çocuklar açısından çok farklı kesimlere, çok farklı yaklaşımları ortaya koymamız gerekiyor” önerilerinde bulundu.
"GENÇLER YAŞLILARA YARDIM EDEBİLİR"
Gençlerin ise bu süreçte tamamen etkisiz kalmalarından dolayı daha fazla etkilenebildiklerini söyleyen Coşkun, gençlere şöyle seslendi:
“Bu dönemlerde özellikle dışarıya çıkamayan yaşlılara yardım edebilirler. Tüm gün evde kapandıklarında ruh sağlıkları olumsuz etkileneceğine, kontrollerini sağlayarak mahallelerinde bulunan yaşlılara ve risk grubunda bulunanlara yardım etmeleri sağlanabilir. İşe yaradıklarını hissettikleri için olumlu bir ruhsal durum bırakır.”
Ayrıca Üçüncü Yargı Paketi’nde çocuklara yönelik cinsel istismar suçunun da infaz indirimi kapsamına alınmasına ilişkin Coşkun, “Onaylanamayacak bir şey. Çocuklarımızı korumak açısından gerek af gerekse gerekli önlemler alınmadan faillerin serbest bırakılması konuşulmamalı” dedi.
"TAKİP MEKANİZMLARI AZALDI"
İnsanların salgın önlemleri kapsamında eve kapanmasından dolayı takip mekanizmalarının azaldığını aktaran Coşkun, “Bu süreçte ev içi şiddetin, istismara maruz kalma oranlarının çok daha fazla artacağından kaygı duyuyorum. Ev içinde şiddeti ve istismarı artıracak çok fazla risk faktörü var. Ev içindeki şiddeti biz ne kadar takip edebileceğiz?” diye sordu.
Koronavirüs Bilim Kurulu’nda ruh sağlığına ilişkin danışmanların da yer alması gerektiğinin altını çizen Coşkun, beden ve ruh sağlığının birbirinden ayrılamayacağını ifade etti. Eş zamanlı bir örgütlenmenin olması gerektiğini vurgulayan Coşkun, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu tür eleman gücü olan meslek dernekleriyle devlet iş birliği içinde hızlı bir şekilde bu alanda da çalışmaların olması gerekiyor. Sadece bulaş önlemeyi değil, aynı zamanda aile içi iletişim, evin içinde yaşanabilecek zorluklar, salgınlarda toplumsal anlamda ne tür zorluklar olacağına, baş etme yöntemleri için de çalışılmalı.”
Coşkun ruh sağlığıyla ilgili meslek örgütlerinin Sağlık Bakanlığı’na taleplerini ileteceklerini söyledi.
"HEP BİRLİKTE AŞACAĞIZ"
Ruh sağlığıyla ilgili meslek örgütlerinin toplum ruh sağlığına nasıl destek olunması gerektiği ve neler hazırlayacaklarına dair toplandıklarını aktaran Coşkun, “Psiko-Sosyal Destek Ağı” çalışmalarının olduğunu söyledi. Halka, sosyal medya ve online sistemlerle ulaşılabilecek bir dönem olduğunu belirten Coşkun, şunları söyledi: “Mesela 1999 Marmara depremini yaşadık. O dönem çok farklıydı. Hepimiz alandaydık ve birilerine değinmeye çalıştık. Şimdi hepimiz evdeyiz ama yine de evden değinmeye çalışıyoruz.”
Dayanışmanın önemine değinen Coşkun, “Aksi taktirde ruhsal patlamalar olabilir. İş yerleri kafeteryalar kapandı. Sürekli ‘nasıl bulaşır’, ‘kaç kişi öldü’ diye bakıyoruz. Çok zor olsa da gülmeliyiz. Biz gülebilirsek, çocuklarımız da bu dönemi kap kara olarak algılamaz. Büyüklerin algısı çok önemli. Hep birlikte aşacağız. Yolun sonuna kocaman bir umut koymak zorundayız” dedi. (HABER MERKEZİ)