Sürekli bir koşuşturma, sürekli bir tempo
Genç Hayat'ın bu sayısında İkitelli Organize Sanayi Bölgesi'nde tanıştığımız Tuna ile işçi gençliğin yaşamı, sanayi sitelerindeki durumu ve korona virüsü konuştuk.
Umut Düzgün BULUT
İstanbul
İkitelli Organize Sanayi Bölgesi’ndeyiz. Burası birçok sanayii sitesinin kümelendiği, binlerce işçinin çalıştığı bir bölge. Buradaki bir sanayii sitesinde öğle molasında çay içerken tanıştığımız Tuna ile işçi gençliğin yaşamı, sanayii sitelerindeki durumu ve korona virüsü salgınını konuştuk. Salgından dolayı iş yeri yıllık izin kullandırmış ve bir süre kendini korumaya almış Tuna. Bundan dolayı sohbetimizi internet üzerinden sürdürüyoruz. Bir çay içerek konuşmanın tadını vermese de bugünlerde derdimizi anlatabilmek için her yolu kullanmak önemli.
“İŞ YERİM EVİME ÇOK UZAK, GİDİŞ GELİŞİM ZOR OLUYOR”
Biraz kendinden bahsetmesini istiyorum ve başlıyor Tuna, “20 yaşındayım ve şu an çalıştığım iş yerine geçen sene kasım ayında girdim. Lise 1’e kadar okudum sonrasında derslerim kötü gitmeye başlayınca açıktan okumaya karar verdim ve çalışma hayatına atıldım. Ailemle beraber Kadıköy’de yaşıyorum, iş yerim Başakşehir’de. Aldığım paranın bir kısmıyla aileme yardım ediyorum. İşe gidiş gelişim zor oluyor tabii özellikle gece geç yattığım günlerde.” Kendinden bahsettikten sonra çalışma hayatını ve genç işçi olmanın etkilerini konuşmaya başlıyoruz Tuna’yla. “Çalışma hayatı genellikle yoğun ve yorucu geçiyor. Eğer istediğin bir meslek üzerine çalışıyorsan bu işi genç yaşta öğrenmek avantajlı oluyor, dezavantajları ise... Bununla alakalı bir yorum yapamayacağım” diyerek bitiyor sözlerini.
“Sanayi sitesinde bir günün nasıl geçiyor?” diye sorduğumda anlatmaya başlıyor Tuna. “Çalıştığım atölyede yaklaşık 80 kişi çalışıyor bunların 6’sı genç işçi. Sanayi sitesinde ise şöyle bir dışarı baktığımızda sitenin içinde işçilerin ve özellikle sevkiyatçıların sürekli bir koşuşturma halinde olduğunu görüyoruz. Gün içerisinde yükselen bu tempo günün sonuna yaklaşınca veya paydos saatlerine yakın ister istemez düşüyor.” “Peki siz paydos saatini nasıl geçiriyorsunuz?” diye soruyorum. “Genellikle sabah erken kalktığımız için yemekten sonra biraz uyuyarak istirahat etmeyi tercih ediyoruz” diyor. Aldığı ücretten memnun olduğunu söyleyen Tuna; “Genç bir işçi için ücretim ideal. Zaten ekonomi ile aram iyi değildir. Sonuçta ben şu an bir ev geçindirmiyorum, evli değilim. O yüzden bu durumlara biraz uzağım.” Çalışma saatleri dışında ise pek dizi veya film izlemeye merakı olmadığından işten sonra arkadaşlarıyla pubg oynadığını söylüyor.
“BİRÇOK İŞ YERİ KAPATILDI, BİZİ DE YILLIK İZNE ÇIKARDILAR”
Ardından tüm dünyayı etkisi altına almış olan korona virüsüyle birlikte bu salgının iş hayatına etkisini konuşmaya başlıyoruz. “Birçok fabrika ve iş yeri çalışmaya devam ederken yetkililer evde kalma çağrısı yapıyor peki bu süreç senin çalıştığın sanayi sitesinde nasıl gelişti?” diye sorduğumuzda “Evet bu salgın hastalık bizim çalıştığımız yerleri de etkiledi. Çalıştığım sanayii sitesinde birçok iş yeri kapatıldı. Benim çalıştığım yer de bizi yıllık izine çıkardı.”
“Zorunlu yıllık izinle ilgili düşüncem ise doğru bir karardır çünkü temas yoluyla hızlıca bulaşan bir hastalık dönemindeyiz. Kimde bu hastalık var kimde yok bilemeyiz. Tedbir alınması gerekiyordu. Buna dayanarak da bu kararın doğru olduğunu söyleyebiliriz. Bu süreçte de çoğu vatandaşımızın belli bir süreye kadar evlerinde kalmaları herkes adına iyi olur diye düşünüyorum.” Bunun üstüne izne çıkarılmadan önce ne gibi önlemlerle çalıştığını veya bir önlemin olup olmadığını soruyorum. Tuna; “Senelik izinlere çıkarılmadan 1 haftaya yakın daha çalıştık ve bu zamanda ise iş yerimizin soyunma kabinleri, yemek yediğimiz alan ve tuvaletlerimiz her gün dezenfekte edilerek kullanıma hazır bulunuyordu ve iş yerinin belli başlı yerlerine kolonya ya da dezenfektan suları gibi hijyenik malzemeler bulundurulmaya başlanmıştı. İşçiler arasında birbirlerine karşı el teması yapılmaması için tedbirler alınmıştı.”
“Mesela çoğu iş yeri ve fabrikada hiçbir önlem alınmadan binlerce işçi çalıştırılmaya devam ediyor. Ve zorunlu yıllık izni kabul etmek istemeyen işçiler var. ‘Ücretli izne çıkarılmak istiyoruz’ diyorlar. Buna ne diyorsun?” diye soruyorum ve cevaplıyor Tuna; “Şimdi güzel kardeşim dediğin doğru olabilir belki hala çalışan işçiler, fabrikalar vardır ama bu konu artık firma sahiplerini ilgilendiren bir konudur. Şu an çoğu yerde fabrikalar ara vermiş diye biliyoruz. Paralı izine çıkarıp çıkarmamakta onların kendi sistemlerine göre bir şeydir herhalde” diyor ve daha sonra tekrar buluşmak ve konuşmak üzere bitiriyoruz sohbetimizi.
Evrensel'i Takip Et