31 Mart 2020 11:39

Bölüm mutlu etse de staj sömürüsü mutlu etmiyor

“Uygulanan mobbingler, insanların geçim sıkıntısından kaynaklı birbirlerine kötü davranmaları belki de hayat konusunda beni yaşımdan olgun düşünebilen biri yaptı.”

Fotoğraf:pixabay

Paylaş

Burcu

İkitelli/İstanbul

Genellikle sanayi sitelerinin yoğun olduğu İkitelli’de, küçük atölyelerde yaşanan zorluklardan bilmekteyiz hayatın akışını. Mahalle aralarında yemeğe tuz serpiştirir gibi serpiştirilmiş atölyeler gün içinde mahallenin sesi olurken sabah büyük bir kalabalığın akın etmesine sebep oluyorlar. İkitelli’de evlerin bodrum katları atölyelerle süslenir, evlerin odaları ise işçi aileler ile. Hayatın tüm çıplaklığıyla yüzümüze vurduğu bu mahallenin bir de meslek liseli gençleri var. Onlar kuşkusuz ki bu mahallenin gelecekteki sahipleri. Şimdi hayat dolu, yüzünden gülümseme hiç eksik olmayan liseli genç bir kadından dinleyeceğiz mahallemizde ve liselerimizde olan bitenleri.

Ayşegül, meslek lisesinde güzellik bölümü okuyan 11. sınıf öğrencisi. Kadınlarla ilgilenmek, onları mutlu etmek Ayşegül’ü de mutlu ediyor fakat “Ne yazık ki çalışma alanımızda mutlu bir şekilde çalışamıyoruz” diyor. 

“ÇOCUK İŞÇİLİKTEN YETİŞTİM”

4. sınıftan beri çalıştığını ve çocuk işçiliğinden geldiği için bütün sorunları gördüğünü söylüyor. “Uygulanan mobbingler, insanların geçim sıkıntısından kaynaklı birbirlerine kötü davranmaları belki de hayat konusunda beni yaşımdan olgun düşünebilen biri yaptı. Biz bu sene staja başladık, normalde işverenin bize 700 lira vermesi gerekiyor. Haftanın 3 günü zorunlu çalışma günümüz var. Fakat mahalledeki kuaförler bizi hafta sonu yoğun olduğu gerekçesiyle haftanın 7 günü çalıştırıyor. Tüm haftamızı çalışmaya adadığımız halde aylık 360 lira para veriyorlar. Bu para ise okul ihtiyaçlarımı karşılamaya bile yeterli olmuyor. Stajyer olduğumuz için de sigortamızı devlet karşılıyor.” Üstüne üstlük stajda mobbinge uğradıklarından bahseden Ayşegül “Onlar bizim üzerimizden para kazanırken bize, ‘bir şey bilmiyorsun, senden olmaz, beceremezsin’ gibi davranışlarda bulunmayı eksik etmiyorlar” diyerek stajdaki sömürüyü ve aşağılamayı gözler önüne seriyor.

Meslek lisesinde ise bölüm derslerine daha ağırlık verildiğini anlatan Ayşegül, seneye üniversite sınavına gireceğinden bahsediyor. “Yaşıtlarımla aramdaki farkı biraz da olsa kapatabilmek için özel bir ders almam ya da bir dershaneye yazılmam gerekiyor. Fakat elimizdeki imkanlar kısıtlı olduğundan şimdilik sadece üniversite okuyan arkadaşlarımdan yardım alıyorum.” Sebebi ise babasının başka kardeşlerini de okutması.

Okuduğu bölüm, kimyasal ağırlıklı bir bölüm. Bu durum sağlığını etkiliyor mu merak ediyorum. “Çok etkilenmiyorum diyebilirim. Çocukluğumun büyük bir çoğunluğu hastanelerde geçti, bu yüzden sanki sağlık sorunlarım yokmuş gibi yaşamaya alıştım, kronik böbrek hastasıyım. FMF (Akdeniz ateşi) hastalığım da üzerine eklenince, yaşamın kıymetini daha çok bilen bir yapıya sahibim. Hatta şöyle trajikomik bir anımı anlatacak olursam. Küçükken aileme durmadan karnımın ağrıdığını söylüyordum İstanbul’un her yanını gezdik durduk fakat doktorlar hiçbir şeyim olmadığına ailemi inandırmayı başarmışlardı. En son 6 ay hastanede yatınca gerçekten rahatsız olduğuma inanmışlardı.”

 

 

spot:

ÖNCEKİ HABER

Prof. Dr. Mustafa Durmuş: Halk sağlığı hayırseverlerin bağışlarıyla korunamaz

SONRAKİ HABER

Marksizm ve Dil

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa