Marksizm ve Dil
Dil, belirli bir topumdaki şu ya da bu, eski ya da yeni bir altyapının ürünü değil, toplumun ve altyapıların yüzyıllardır süregelen tarihlerinin bir ürünüdür.
Marksizm ve Dil broşürü Stalin tarafından kendisinin dilbilimde Marksizm’e ilişkin görüşlerinin basında açıklanmasının istenmesi üzerine yazılmış ve Kor Kitap tarafından basılmış CEPhane serisi kitaplarından birisidir. Bu broşürde esas olarak dilin altyapı üzerinde yükselen bir üstyapı kurumu olup olmadığı üzerine bir tartışma sürdürülür. Bunu “Dil kültürün bir parçası mıdır?” sorusu olarak da düşünebiliriz.
DİLİN ALYAPI-ÜSTYAPI İLİŞKİSİ
Tabii bu tartışmaya geçmeden önce altyapı ve üstyapı kavramlarını açıklamakta fayda var. Ekonomik ilişkileri ve bunlar etrafında biçimlenen üretim ilişkilerini oluşturan maddi unsurlara altyapı; toplumun manevi, siyasi, düşünsel olaylarının ve kurumlarının oluşturduğu unsurlara ise üstyapı denir. Üstyapı toplumun altyapısının bir yansımasıdır. Bir toplum üretimi hangi tarzda gerçekleştiriyorsa ve bu tarzda hangi sınıf egemense üstyapı yani siyaset, hukuk, sanat vb. bunların özelliklerini gösterir. Her toplumda egemen fikirler bu yüzden egemen sınıfların fikirleridir. Her toplumun siyasi, hukuki, ahlaki, dinsel yapısı altyapıyı etkiler. Fakat tarihi bakımdan belirleyici olan altyapıdır. Sınıflı toplumlarda altyapı ve üstyapı arasında uzlaşmaz çelişkiler bulunur. Üstyapıdaki unsurlar altyapıdaki üretici güçlerin gelişmesine yetişemezler ve bu durum sınıf mücadelelerine yol açar. Gel gelelim dil burada bağımsız bir rol oynar. Aslında ilk ortaya çıkışı ve insanlığın bugünkü hayatında tuttuğu yer bakımından düşünürsek üretim araçlarından biri sayılabilecek dil kavramsal olarak üstyapının veya kültürün bir parçası olarak sayılamaz. Çünkü kültür veya üstyapı doğrudan doğruya altyapı tarafından belirlenir. Ancak dilin üretim tarzına, altyapıya bağlı olmadığı tarihsel süreçte ortaya çıkmıştır. Elbette altyapı tarafından belirleniyor olmasına rağmen üstyapının altyapıyı belirleyemese de etkilemesi gibi, dil de üstyapıdan etkilenebilir ancak özünü tamamen değiştiremez.
DİL NASIL YARATILMIŞTIR?
Broşürde Stalin Rusça dilini ele alarak örnek veriyor: “Son otuz yıl içinde, Rusya’daki eski, kapitalist altyapı ortadan kaldırıldı ve yeni, sosyalist bir altyapı kuruldu. Sonuç olarak, kapitalist altyapı üzerinde yükselen üstyapı ortadan kaldırıldı ve sosyalist altyapıya uygun düşen yeni bir üstyapı kuruldu. Dolayısıyla eski siyasal, hukuki ve benzeri kurumların yerini yeni sosyalist kurumlar aldı. Ama bütün bunlara karşın Rus dili, temel olarak Ekim Devrimi’nden önce nasılsa öyle kaldı.” Elbette devrimin ve teknolojik gelişmelerin getirdiği yeni sözcükler Rusçaya kazanılıyor ancak dilin özü kapitalizmden sosyalizme geçilmesine rağmen değişmiyordu. Dolayısıyla dil, üstyapıdan köklü bir biçimde ayrılır. Dil, belirli bir topumdaki şu ya da bu, eski ya da yeni bir altyapının ürünü değil, toplumun ve altyapıların yüzyıllardır süregelen tarihlerinin bir ürünüdür; belli bir sınıf tarafından değil, toplumun bütün sınıfları, yüzlerce kuşağın ortak çabaları sonucu yaratılmıştır.
Tarih boyunca dil hem ezen hem de ezilen sınıfların mücadelelerine hizmet etmiştir. Farklı sınıfsal veya ulusal çıkarlara göre lehçe ve şiveler ortaya çıkmış olsa bile bunlar her zaman ulusal tek ve ortak dilin egemenliği altındaydılar ya da ona bağımlı durumdaydılar. Dilin bütün sınıflara karşı eşit ve bağımsız bir pozisyonda olduğunu söyledik ancak sınıfların dile karşı aynı durumda olduğunu söyleyemeyiz. “Dili kendi çıkarları için, kendi özel lehçelerini, kendi özel terim ve deyimlerini egemen kılmak için kullanmaya çalışırlar. Mülk sahibi sınıfların halktan kopmuş ve ondan nefret eden üst tabakaları –aristokrat soylular ve burjuvazinin üst kesimleri- bu bakımdan özellikle öne çıkarlar. “Sınıf” lehçeleri, jargonlar, yüksek sosyete “dilleri” yaratılır. Literatürde bu lehçe ve jargonlara genellikle yanlış bir biçimde, dil olarak değiniliyor: “proleter dili” ya da “köylü dili” ve karşısında “aristokrat dili” ya da “burjuva dili.” Halbuki bu lehçe ve jargonların kendilerine özgü bir dilbilgisi sistemleri ve kelime dağarcıkları yoktur. Bunların hepsini ulusal dilden alırlar. Sovyetler Birliğinde bu yanılgıya düşen bazı komünistler artık toplum dağıldığına ve ulus devlet olmadığından sadece sınıflar olduğundan bir ulusal dilin de varlığının gereksiz olduğunu düşündüler. Stalin bu yoldaşlara aşağıdaki pasajla cevap veriyor:
“Bir zamanlar ülkemizde, Ekim Devrimi’nden sonra bize kalan demiryollarının burjuva demiryolları olduğunu, bunlardan yararlanmanın biz Marksistlere yakışmayacağını, onun için bunları söküp yeni ‘proleter’ demiryollarının yapılması gerektiğini iddia eden ‘Marksistler’ vardı. Bu nedenle bunlara ‘mağara adamı’ adı takılmıştı…”
İki kavram: Altyapı-Üstyapı
https://evrn.sl/V3AZt?a=7f322
Ekonomik ilişkileri ve bunlar etrafında biçimlenen üretim ilişkilerini oluşturan maddi unsurlar grubuna “temel” ya da “altyapı” diyoruz. Toplumun, manevi, siyasi, düşünsel olaylarının ve kurumlarının oluşturduğu ikinci grup unsurlara ise “üstyapı” adını veriyoruz.
Bir kavram: Sınıf
https://evrn.sl/uzNgML?a=9b2d9
“Sınıflar, tarihsel olarak belirlenmiş bir toplumsal üretim sisteminde işgal ettikleri yerle, üretim araçlarıyla olan, (çoğu durumda sabit ve yasayla formüle edilmiş) ilişkileriyle, emeğin toplumsal örgütlenmesi içindeki rolleriyle ve dolayısıyla, kullandıkları toplumsal zenginlik payının boyutları ve bunu elde etme biçimleriyle birbirinden ayrılan geniş insan gruplarıdır.”
Evrensel'i Takip Et