31 Mart 2020 11:42

Noviembre film incelemesi

Bulunduğumuz Kapitalist sistem içindeki yeni sistemi doğuracaktır ve burada kapitalizm değil kitlelerin verdiği mücadele esastır, etkendir.

Fotoğraf: Unsplash

Paylaş

Zeynep Beril Özdin

Tuzla

“Bizler, sanatın kalpleri değiştirebileceğine inanıyoruz. Ve onlara güç verebileceğine. Sanat, insanlara yaşadıklarını hissettirebilir. Sanat, erkek ve kadının ruhuna erişebilir. Sanat, topluma şuur getirir. Bizleri daha iyi bir birey yapar. Sanat, evrensel olabilir. Sınırsız, her türlü dinden ve ırktan bağımsız. Sanat bir ilah olabilir. Ama bir dekor asla! Gerçek bir silah! Hedef vurulmalı.”

DÜNYAYI DEĞİŞTİRMEK İSTEMİŞTİK

Alfredo’nun bu sözleri Noviembre filminin ana fikrini açıklar nitelikte. Tiyatro ile Dünyayı değiştirmek isteyen Alfredo, Madrid’deki konservatuarı kazandıktan sonra orada edindiği arkadaşlarla Noviembre(Kasım) isimli bağımsız tiyatro grubu kurar ve manifestolarını ilan ederler. Noviembre Manifestosu; ücretsiz, kamusal ve özel yardımlardan kaçınan, seyirci sayısının kısıtlı olduğu kapalı bir alan yerine en kalabalık yerleri sahne olarak tercih eden, yerleşik temsil usullerinin, geçmişte televizyon ve film işine bulaşanların girmesinin yasak olduğu, seyirci neredeyse oraya gidilmesi gereken, yazılı kaynaktan beslenmenin kabul edilmediği bir tiyatro biçimini savunur. En önemlisi de ne olursa olsun hiç kimsenin manifestoya ihanet etmemesi gerekir. Böyle bir şiar ile hareket eden Noviembre ekibi sokakta sanatlarını her icra edişinde karşısında polisi bulur, eşyaları alınır. Güncel konuları belgesel tiyatro niteliğinde oynadıkları için hakim karşısına çıkarlar; 4 yıl açık alanlarda oynamaları yasaklanır. Ardından bir yapımcıdan gelen teklif bölünmelerine yol açar. Hayatlarında ilk kez kendilerinden vazgeçerek, Noviembre Manifestosu’na ihanet ederek prensiplerinden ödün verir ve para karşılığı “sahneye” çıkarlar. “Dünyayı değiştirmek istemiştik. Ama perişanca yenildik. Şimdiyse, değişmemek için ben dünyaya direniyorum.” Ümitsizliği ile film biter.

BU MÜCADELE YOLU KENDİNDE ÜMİTSİZLİK BARINDIRMIYOR

Filmdeki konuyu toplumumuza uyarladığımız zaman; verdiğimiz her mücadele bizi ümitsizliğe mi sürükler? Toplumun işleyişini, sistemi değiştirmenin bir yolu yok mudur?

Marksist-Leninist felsefe ile bu durumu işlediğimizde toplumlar her zaman bir değişim içinde, içinde geçmiş ve gelecek sistemleri barındırmaktadır. Bulunduğumuz Kapitalist sistem içindeki yeni sistemi doğuracaktır ve burada kapitalizm değil kitlelerin verdiği mücadele esastır, etkendir. Peki bu mücadeleye nereden başlamalı? Noviembre filmindeki gibi tiyatro ile mi ya da Dünya’daki her insanın kendini kişisel olarak geliştirmesiyle mi? Bu soruyu Marksizm ile yorumladığımızda yaşamı işleyen üretim araçları ve onunla oluşan üretim ilişkilerinin toplum üzerindeki etkisini başka bir açıklamayla; Marx ve Engels’in dediği gibi ekonomik altyapının son kertede belirleyici olduğunu görüyoruz. Noviembre filmindeki gibi tiyatro ile verilen mücadele yetersiz kalıyor ki film  bunu sokakta yaptıkları her gösteride karşılarına çıkan polis duvarıyla, hukukun işleyişi ile yansıtıyor. O halde asıl değişim; toplumda etkisi olan üretim araçlarının ve üretim ilişkilerinin ardından gelen sınıflı sistemi kaldırmaya yönelik verilen mücadeleden geliyor.  Bu mücadele yolu her ne kadar zorlu, inişli çıkışlı olsa da kendinde ümitsizlik zerresi dahi barındırmıyor.

ÖNCEKİ HABER

İşçi mektubu: Salgın fabrikalarda yayılıyor, işçinin sesi duyulmuyor

SONRAKİ HABER

Korona virüs dünya ve türkiye ekonomilerini nasıl etkileyecek?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa