TTB’den iktidara çağrı: Mecbur kalınca değil gerekince önlem alın
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Genel Sekreteri Dr. Bülent Nazım Yılmaz, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı yeni kısıtlamaların soruna çözüm olamayacağını söyledi.
TTB Merkez Konseyi Genel Sekreteri Bülent Nazım Yılmaz | Fotoğraf: Evrensel
Meltem AKYOL
İstanbul
Cumhurbaşkanının açıkladığı 20 yaş altına da sokağa çıkma yasağı getiren yeni tedbirleri değerlendiren Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Genel Sekreteri Dr. Bülent Nazım Yılmaz, bu önlemlerin toplumsal hareketliliği biraz azaltacağını ancak sorunu çözme perspektifinden uzak olduğunu söylüyor.
“20 ile 65 yaş arasındaki milyonlarca insanı ne yapacaksınız” diye soran Yılmaz, “Rant mı yoksa yaşam mı devam edecek, buna karar vereceksiniz. Yaşamsa tercihiniz Galataportmuş, plazalarmış, araba üretimiymiş, mobilya üretimiymiş, onları elimiz tersiyle iteceksiniz” diyor. Uyarıların dikkate alınması gerektiğini söyleyen Yılmaz, “Başından beri uyardık, dinemediniz, en azından şimdi dinleyin, mecbur kalınca değil, gerekli olduğu için yapın” diye çağrı yapıyor.
SALGINI YÖNETME MANTIĞINDA SORUN VAR
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dün açıkladığı yeni tedbirleri sorduğumuz Yılmaz, alınan önlemlerin toplumsal hareketliliği biraz azaltacağını ancak sadece bununla sınırlı kalınarak sonuç alınamayacağına dikkat çekiyor. “65 yaş üstü risk grubunda olduğu için yasak gelmişti. Genç vakalar olduğu için 20 yaş altını koruyalım diyerek yasak getirdiler sanırım. Maske takılması zorunluluğuna gelince, yeni koşullara girerseniz yeni önlemler alırsınız. Eğer mesele bu kadar yaygınlaşıyorsa tabii ki marketlere girerken, pazar yerlerinde dolaşırken takın” diyen Yılmaz’a göre toplamda salgını yönetme mantığında sorun var:
“Bu grupları toplumsal hareketliliğin dışında bırakalım, mümkün olduğunda evlerinde kalmalarını sağlayalım ama bu izolasyonu sağlamak değil ki. Peki 20 ile 65 yaş arasındaki milyonlarca insanı ne yapacaksınız” diye soran Yılmaz, “Onların taşıma olasılığını ne yapacaksınız. Ve temas arttıkça bu giderek artıyor. Biz bunu ortaya koyduk, dönüp dönüp hep aynı şeyleri konuşmak zorunda kalıyoruz, dünya salgını ilk defa yaşamıyor, tarihin farklı dönemlerinde karşımıza çıkıyor. Bu süreçte salgın yönetimi denilen bir yönetim tarzı var. En az hasarı nasıl oluşturabileceğinize dair planlamalar var. Bunları sürekli anlatıyor” dedi.
“LOKAL KARANTİNALAR OLABİLİR”
Şöyle devam ediyor Yılmaz: “Bakın şüpheli mahalleler var, hastalığın-ölümlerin hangi illerde yoğunlaştığını semt semt görme şansı var artık. Yapacağınız şey sizin katı izolasyon gereken bölgeleri-kişileri toplumdan ayırmak. Bunun için lokal karantinalar olabilir. Sert bir izolasyon için de tespite gereksinim var. Riskli grupların, hastalıkları, yakınması olan grupların kesin izolasyonuna ihtiyaç var. Bu önlemler buna ne kadar zemin hazırlıyor o şüpheli yani, pek o işe yaramıyor gibi gözüküyor. Çünkü dışarıdan gelen insanla siz teması kesmiyorsunuz ki. 65 yaş üstünü, 20 yaş altını kısıtlasanız da her gün evinden çıkan işe giden insanlar var.”
İZOLE ETMEK EVE TIKMAK DEĞİL, TESPİT EDİP AYIRMAK
Her geçen gün hastanelere yatan Kovid-19’lu hastaların sayısının, sokaktaki enfekte insan sayısının artığına dikkat çeken Yılmaz uyarıyor:
“Türkiye sağlık sistemi zaten kötü, önlemeye dönük değil, daha çok tedavi etmeye dönük işliyor. Koruyucu sağlığın önemini 80’li yıllardan itibaren kenara itmiş, AKP ile birlikte tamamen artık çöpe atmış, atmak istemiş bir sistem var. Hal böyleyken izolasyon şart, izolasyon da insanları eve tıkayarak olmaz. Kim hasta, kim riskli belirleyeceksiniz, odalarını ayıracaksınız, temaslarını sınırlayacaksınız, temasları için kullanacakları araçları vereceksiniz onlara. Bunu yapmadıkça bunun önüne geçemezsiniz.”
İL PANDEMİ KURULLARINA BİLE TABİP ODALARI ALINMIYOR
“Bir adamı seni odaya tıkıyorum diyerek bu işin içerisinden çıkamazsınız” diyen Yılmaz, “Zaten insanların yaşam alanların sınırlılıkları belli. Bizler malikanelerde yaşamıyoruz ki, onu 3. kata yerleştir, onu müştemilata yerleştir deme şansımız olmadığına göre, bu insanları nasıl izole edeceğinizi planlamanız lazım. Sağlıkçılar kendilerine belirlenen mahallelerde çalışacaklar. Örneğin Ümraniye’de bilmem ne mahallesinde 10 bin kişi yaşıyorsa onları takip edecek kadar sağlıkçıları belirleyeceksiniz. Ne yapıyorlar, nereye gidiyorlar, ateşleri oluyor mu, bunları takip edecek sağlıkçılar, test yapacak. Bu işi ancak böyle aktif bir çabayla, planlamayla götürebiliriz. Bu çabayı gördüğünüz an doğru işler yapılıyor diyebiliriz. Görüyor muyuz, hayır. İllerde pandemi kurulları oluşturuluyor ve oralara bile tabip odaları alınmıyor, Nasıl olacak böyle?” diye soruyor.
ZORUNDA KALINCA DEĞİL, ZAMANINDA YAPIN…
“Rant mı devam edecek yoksa yaşam mı?” diye soran Yılmaz, şöyle noktalıyor sözlerini: “Yaşam diyorsak buna yönelik müdahaleleri yapmamız gerekiyor. Yok Galataportmuş, yok TOKİ inşaatıymış, AVM inşaatıymış, yok plazalarmış, araba üretimiymiş, mobilya üretimiymiş… Onları elimiz tersiyle iteceksiniz… Burada insan yaşamı var diyeceksiniz. Merkeze bunu almazsanız bütün müdahaleleri geç yaparsanız… Biz diyoruz ki zorunlu olduğunuz için değil, gerekli olduğu için zamanında yapın. Başından beri uyardın, dinemediniz, en azından şimdi dinleyin. O çalışan inşaatları, işletmeleri durdurun, oradaki işçilerin sağlığını hala koruyabiliriz, yoksa gerçekten sıkıntılı sürece giriyoruz.”