İşçi A’nın sahası ve Kovid-19
Üniversiteden mezun olan ve alanı ile ilgisi dahi olmayan bir yerde esnek, güvenceden yoksun çalışma koşulları altında kendi deyimi ile üç kuruşa çalıştırılan binlercesinden biri, İşçi A.
Fotoğraf: Arif Hüdaverdi Yaman/AA
Mesut BAYLAV
Adana
Üniversite yıllarından tanışıyoruz A. ile. Felsefe grubu öğretmenliğinden mezun olduktan sonra bir süre iş bulamadığını, ardından İzmir’de bir telekomünikasyon şirketinde saha elamanı olarak çalışmaya başladığını biliyordum. Ara ara yazışıp hal hatır sorduğumuz olur birbirimize. Son iki üç konuşmamız tamamen onun iş hayatında karşılaştığı zorluklar üzerine olmuş. Pazar günleri çağrılıp mesaisini alamadığı, bir fırsatını bulursa ülkeden gitmeye çalışacağı üzerine yapılan konuşmalar... Eski mesajlarımı karıştırırken, A’nın geçen sene yazdığı mesajı buluyorum: “Yani yok pahasına yıllarımız heba oluyor üç kuruşa çalıştırıyorlar, yağmur mu yedin hasta mı oldun hiçbir şey umurlarında değil. Sürekli satış baskısı, mobbing... Çekilir yanı yok. Bir gelecek kurgulamak mümkün değil.”
“HAYATTA KALMAYA ÇALIŞIYORUM”
İnsanlık tarihi hayatta kalabilme mücadelesinin de tarihidir. Her dönem, çeşitli zorlukları ve çelişkileri beraberinde taşırken aynı zamanda hayatta kalabilmek zorlu bir mücadelenin sonucu olagelmiştir. Elbette ki her toplumsal sınıf kendisini var etme çabasında aynı koşullara sahip olmamıştır. Sömürüye dayalı toplumsal sistemlerde sömürülen sınıfların hayat mücadelesi bazen ölmemek üzerinden şekillenirken egemen sınıflar açısından süreç sömürünün devamı üzerinden hayat bulmuştur. İçerisinden geçtiğimiz “evde kal”lı dönemler halihazırda var olan sınıflar mücadelesinin görünürlüğünü arttırdığı bir dönem. İşte A’nın ‘nasılsın’ sorusuna verdiği yanıtın bu dönemki karşılığı hayatta kalabilmenin nerede nasıl durduğuna dair yeni soruları beraberinde getiriyor.
A.: “Valla önlem falan yok, dün yedi defa metroya bindim sağa sola koşturmaktan. 100 km’de araba ile yol yapmışımdır. Eve geldim pert olmuşum, zor gittim bugün işe.”
Soru, A’nın verdiği yanıtın kendisi. Evet, üniversiteden mezun olan ve alanı ile ilgisi dahi olmayan bir alanda esnek, güvenceden yoksun çalışma koşulları altında kendi deyimi ile üç kuruşa çalıştırılan binlercesinden biri. ‘Evden çıkmayın’ çağrıları eşliğinde çalışmasa ne yapacağını düşünen milyonlardan da biri kendisi. Bir günde yedi defa metroya binmek durumunda kaldığını söylerken acaba hangi binişinde virüsü kaptığının ise pek bir önemi yok. Çünkü ‘pert’ olanın yarın yeniden ve yeniden oradan oraya koşturması istenen ve beklenen.
A.: “Yeter ki patronlar para kazanmaya devam etsin bizim bir önemimiz yok ki ölür müyüz kalır mıyız zerre umurlarında değil.”
Koronavirüs günlerinin en çok konuşulan yanlarından birini işçilerin hâlâ üretime devam etmesi oluşturuyor. Bir yanı üretimin ne pahasına olursa olsun devamı, diğer yanı bağış -biraz daha ver- paradoksu üzerinde ilerleyen bir düzlem hayal edelim. (Girintisiz, çıkıntısız bir düzlem değil elbette kastımız.) Yapılan sokağa çıkma yasağı açıklamalarının “Durun! Üretimde yer alan gençleri es geçtik” diyerek ertesi gün değiştirilen bir düzlem. A, bu düzlemde, ‘biz’ diye ifade ettiği milyonlarca emekçinin canının hiçe sayılmasına, emeğine el koyanların nasıl da hiçbir koşulda bu el koymadan taviz vermediklerine, ölüm kalım meselesinin ‘zerre’ umursanmadığına sitem ediyor.
A.: ‘Babaannemle kalıyorum, ev de kira.’
Emekçiler, “Evde kalalım da mesela evin kirasını kim ödeyecek?” diye sorarken bunun evden atılmak ile sonuçlanacağının farkında. A, 2 bin 500 liraya çalışıyor. Saha elamanı olmasına rağmen ulaşım da yemek de kişinin kendi imkanları dahilinde. Evet, A’ya sorsak elbette evde kalmak ister, hele de evde risk grubunda bir insan ile yaşarken. Ancak iktidarın aldığını söylediği önlemler, paketler elbette ki A’nın evde kalmasına hizmet etmiyor. Evde kalmakta özgürsün ancak evsiz, işsiz kalmakta ve aç kalmakta da aynı oranda özgürsün. A. ise her günkü ağırlaştırılmış rutininde yarına yetişmeye çalışıyor.
A’NIN KORONAVİRÜS TESTİ POZİTİF ÇIKTI
A.: “Sevgili dostlarım, kardeşlerim. Bugün hepimizin takip ettiği ve artık birçoğunuza yalnızca rakamdan ibaret gelmeye başlayan bugünkü pozitif çıkan 3135 Kovid-19 vakasından biri de benim. Sizlerin de takdiridir ki hâlâ her gün işlerine gitmek zorunda olan emeğinden başka hiçbir sermayesi olmayan milyonlarca emekçi kardeşimiz var...”
Gecenin geç bir saatinde bir sosyal mecranın hikayeler bölümünde okudum A’nın yazdıklarını. A’nın durumu iyi, hastanede tedavi altında. Çevresindeki diğer insanlara virüsün bulaşıp bulaşmadığı ise bu yazı yazılırken henüz netleşmemişti.
A’nın yaşadıkları; diğer emekçilerin yaşadıklarıdır ya da bugünden sonra yaşamak zorunda kalma tehdidi altında oldukları koşulların varlığıdır.
Bugün emekçilerin zorunlu iş alanları dışındaki işyerlerinde ücretli izin talebini yerine getirmeyen iktidar ve patronlar, emekçilerin ve ailelerinin kılına gelecek zararın sorumlularıdır.
Dün de öyleydi, bugün de öyle.