Hastane işçisi: Genelgede yayınlanan hakları bile mücadele ederek aldık
Genel-İş Sendikası İbni Sina İşyeri Temsilcisi Reyhan Karadeli, salgın döneminde hastanelerde çalışan işçilerin çalışma koşullarını ve yaşadıklarını Evrensel'e anlattı.
Burcu Yıldırım
Ankara
Genel-İş Sendikası İbni Sina İşyeri Temsilcisi Reyhan Karadeli, salgın döneminde hastanelerde çalışan işçilerin çalışma koşullarını ve yaşadıklarını programımızda değerlendirdi. Karadeli, salgın süreciyle beraber sağlık çalışanları ve hekimler ile aralarında daha iyi bir bağ kurulduğunu ifade ederek, “Ama yönetim çalışanlar arasında ikilik yaratarak insanları, iş barışını bozmaya yönlendiriyor” dedi. Karadeli, genelgede yayınlanan izin haklarını ve ekipman eksiklerini ise ancak örgütlü mücadele ederek elde ettiklerini söyledi.
‘ÖNCELİK HEP DOKTOR VE HEMŞİRELERİN’
Salgın öncesinde de ayrımcılık ve çifte standart yaşadıklarını ancak bu süreçte farkın biraz daha açıldığına dikkat çeken Reyhan Karadeli, “Mesai saatleri, dinlenme alanları, tıbbi malzeme açısında öncelik hep doktor ve hemşirelerin. Elbette öyle olmalı ama bizim de hastaların odalarına girmek zorunda kaldığımız dönemlerde bize malzeme vermemek için ısrarcı davranıyorlardı. Heralde salgının en yükseldiği zamana saklıyorlar ama şuanda biz hastalanıp ölürsek zaten ilerde çalışacak kimseyi bulamayacaklar” diyerek iş yerinde örgütlü olarak hareket ettiklerini ve bunun sonucunda koruyucu ekipmanları ihtiyaca göre aldıklarını söyledi.
‘HASTANE YÖNETİMİ VE HÜKÜMET BİZİM GİBİ GÖRMÜYOR’
Karadeli, “Bakanlığın belirlediği ek ödeneklerin bize verilmemesi, eşit işe eşit ücret, çifte standarda karşı bir açıklama yapmak istedik. Aslında biz de bir sağlık çalışanıyız, biz bir ekibiz fakat hastane yöneticileri ve hükümet görevlileri maalesef bunun bizim gibi görmüyor. Daha başlamadan karga tulumba göz altına alındık. Sadece herkese eşit davranılmasını istiyoruz” diye konuştu.
İşçilerin diğer sağlık çalışanları ve doktorlarla ilgili bir sorunu olmadığını özellikle bu salgın süreciyle beraber aynı odada oturup birlikte yiyip içebildiklerini dile getiren Karadeli, “Herkes birbirini anlamaya, dinlemeye ve destek olmaya çalışıyor. Bizim kendi içimizde bir problem yok ama yönetim çalışanlar arasında ikilik yaratarak insanları iş barışını bozmaya yönlendiriyorlar” dedi.
‘GENELGELER KURUMLARIN İNİSİYATİFİNE BIRAKILIYOR’
Salgın döneminde açıklanan genelgeleri “Tavşana kaç tazıya tut” mantığıyla açıklandığını ifade eden Karadeli, “Kurumların inisiyatifine bırakılarak açıklanıyor ve kurum da vermek istemediği zaman genelgelerin bir anlamı kalmıyor ve mücadele etmek zorunda kalıyoruz. 14 çalışma gününün ardından bize bir hafta ya da 14 gün izin vermeleri gerekiyor ama bu izinleri vermemekte ısrarcılar. Yine örgütlü bir şekilde mücadele ederek ancak dört gününü alabildik” diye anlattı.
‘ENDİŞELİYİZ’
Salgın döneminde üç ay boyunca işçi çıkarma yasağının bakıldığında güzel bir karar olduğunu ancak maddelerin hep sermaye ve patronlardan yana olduğunu söyleyen Karadeli, “Bize vermeyi planladıkları 39 TL sefaletin de altında bir ücret. Aylık 1117 lira ediyor ve ayrıca ilerde işsizlik sigortasından yararlanacağımız zaman da miktarın düşürüleceğini biliyoruz” dedi.
Yüz yüze kaldıkları bu durum karşısında endişeli olduklarını ve kenara itildiklerini belirten Karadeli, “Zaten bunun psikolojikbaskısı yetiyor. Maddi anlamda da destek göremediğimiz için daha çok yıpranıyoruz. Bunun karşındaki en büyük eksikliğimiz ise örgütsüzlüğümüz. İşçilerin kendi gücünü görmesi gerekiyor” diye seslendi.