12 Nisan 2020 00:22

Avrupa'nın Gündemi | Salgın sorgulatıyor: Finansçı mı fırıncı mı?

Avrupa'nın gündeminde bu hafta da koronavirüs salgını var. Fransa, İngiltere ve Almanya'da çevirdiğimiz yazılar, süregelen tartışmalara dikkat çekiyor.

Fotoğraf: AA | Kolaj: Evrensel

Paylaş

Koronavirüs krizi bugüne kadar tartışmasız kabul edilen birçok değeri tartışmaya açtı. Fransa’dan çevirdiğimiz yazı bu tartışmalardan birisine dikkat çekiyor: Mali sermayenin temsilcisi mi yoksa örneğin bir fırıncı mı topluma daha fazla faydalı?

Ülke ekonomisinin rölantide olduğu bu koşullarda hükümet, hayatın devam edebilmesi için faaliyetine kesinlikte devam etmesi gereken meslekleri yayımladı. Bunların içinde gıda sektörlerinde çalışanlar, temizlik işçileri, kasaplar, fırıncılar vs. var. Fakat bu mesleklerde çalışan işçiler en kötü koşullarda çalışan, en düşük maaşları alan ve bunlara bağlı olarak da toplum içinde en hor görülen meslekler arasında yer alıyor. Yazar Humanite gazetesinde, bu gerçek üzerinden toplumsal değerleri sorguluyor.

SALGIN SINIF MÜCADELESİNİN BİR ARACINA DÖNÜŞTÜ

Korona ile mücadelede getirilen kısıtlamalar Almanya’da da tartışılıyor. Junge Welt’ten çevirdiğimiz; koronavirüsle mücadelenin sınıf mücadelesinin bir aracı haline getirildiği belirtilen yorumda bunun bazı ülkelerde sopa, bazı ülkelerde havuç, bazılarında ise ikisi de gösterilerek yapıldığına dikkat çekiliyor.

İngiltere’de hükümetin tehlikeyi ciddiye almaması, hazırlıksızlığı, test sayısını artırmadaki beceriksizliği, virüsle mücadelede en önde çalışanlara hâlâ gerekli malzeme ulaştıramaması vs., sıkça tartışılan konular arasında.

Virüslü hastalarla tokalaştığı için hastalanıp girdiği yoğun bakımdan yeni çıkan Başbakan Boris Johnson’un durumunu Kovid-19’un gerçekten ayrım yapmadığının bir göstergesi olarak görenler var. Ama sokaktaki milyonlar ve etnik azınlıklar için gerçek çok daha farklı.


BELİRLEYİCİ ÖNEME SAHİP MESLEKLERİ TEKRAR DEĞERLENDİRMEK

Stephane GUERARD
Humanite Dimanche

12 Mart’ta koronavirüs yüzünden başlayan sağlık krizine ayırdığı televizyon konuşmasında Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron şunları belirtmişti: “Yarın, içinden geçtiğimiz dönemin derslerini çıkartmamız, dünyamızın on yıllar boyunca geliştirdiği ve bugün zaaflarını gözler önüne sergilediği kalkınma modellerini sorgulamamız gerekecek”.

(Bu üretim biçiminin) herkesi büyük bir şaşkınlık içinde bırakan büyük zaaflarından birisi ve en önde olanların diğerlerini yönettiği kutsal ve çiğnenmez olarak tarif edilen çalışma değerleri oldu. 15 Mart 2020’de yayımlanan “Kovid-19’un yayılmasına karşı mücadelede farklı önlemler kararnamesi” ile; büyük mağazalarda ya da küçük mağazalarda çalışan işçi ve kasiyerler, fırıncılar, kasaplar, balık satıcıları, cenaze şirketlerinde çalışanlar, banka emekçileri birdenbire belirleyici önemdeki meslekler sıfatına ulaştı.

Kamu hastanelerinde bir yıldır grevde olan hasta bakıcılar, hemşeriler, doktorlar ve bölüm şefleri ya da bağımlı insanlara yardım evlerinde çalışan hemşire ve hasta bakıcılar birdenbire kahraman ilan edildiler.

Karanlıktan çıkan bu emekçiler, maaşları en yüksek olan mesleklerde çalışmıyorlar. Holdinglerin yönetim kurulunda olanlar, büyük grupların başlarında olanlar, mali ve emlak faaliyetlerinde, büyük ihracat alanında çalışanlar, 2010 yılında Ulusal İstatistik ve Ekonomik Araştırmalar Kurumunun (INSEE) yaptığı en son araştırmada en yüksek maaş alan yüzde 1’in yarısını oluşturuyorlar. Kurum bu tarihten sonra maalesef bu tür araştırmalarda bulunmadı. Bu araştırma (Antropolog) David Graeber’in “Bullshit Jobs” adlı kitabında tarif ettiği “berbat işleri” de incelemiyor. Yani İngiltere ve Hollanda’da yapılan ve yukarıdaki kitapta da aktarılan bir ankete göre bu alanda çalışanların yüzde 37 ile 40’ı yok olduğunda kimsenin farkına varmayacağı şu ‘‘kahrolası’’ meslekleri...

 (Gazeteciler) Julien Brygo ve Olivier Cyran’un “Boktan Meslekler” diye adlandırdığı kitapta tarif edilen mesleklerden bahsediyoruz. Söz konusu meslekler üç açıdan değer kaybetmişti: İmajları toplumda değersizleşti, ücretleri değersizleşti, geçici iş sözleşmeleri ve aşırı çalışma tarzlarının gelişmesiyle statü ve buna bağlı olarak da sosyal koruma ve biçimleri değersizleşti.

Tüm bu mesleklerde çalışan emekçiler bir yıl önce sarı yelekleriyle döner kavşaklarda buluşmuşlardı. Birden yeniden sahne önüne gelmeleri emek sorununu; toplum için gerekliliklerini, aldıkları ücret ve bunların arttırılması sorununu gündeme getirdi. Maalesef toplum için gerekli olan meslekler çoğu zaman en değer verilen ve en iyi maaş alan meslekler değil.

Bir sorun daha var: Kovid-19 virüsü farklı mesleklerin değerler sistemini sorgulamayı beraberinde getirdi fakat bu eski dünyanın savunucuları hâlâ silahları teslim etmediler.

(Çeviren: Deniz Uztopal)


ÇUVALLARDAN ÇIKARILAN SOPALAR

Reinhard LAUTERBACH
Junge Welt

Polonya'da hükümet birkaç gün önce ormanlara girmeyi yasakladı. Bunun pandemi ile savaşmaya hizmet ettiği iddia ediliyor. Bilindiği gibi, virüsler ağaçlara oturur ve yürüyüşe çıkan birinin gelmesini bekler. Sonra da üstüne atlar! Aslında burada yapılmak istenen açık bir güç gösterisidir. Devlet, isyan, ayaklanma hatta orta parmakla ufak bir protesto olmadan özgürlükleri ne kadar kısıtlayabileceğini test etmektedir.

Test sürüyor: Gelecek hafta Polonya parlamentosunda iki tartışmalı yasa gündemde olacak; biri pratikte tamamen kürtajı yasaklamayı ve diğeri muhafazakar olmayan cinsel eğitimi cezalandırmayı hedef alıyor. Pandemiyle mücadelede her türlü protestonun cezai yaptırımlarla karşı karşıya olduğu koşullarda kolayca yapabilecek istediğini. 2016 yılının “kara protestoları”, PiS’nin sosyal direniş nedeniyle kürtaj hakkını sertleştirmekten kaçınmasına yol açmıştı. Şimdi sopa hem de göstere göstere tekrar çuvaldan çıkarıldı.

Almanya’da, Yunanistan adalarındaki mültecilerin kabulü için yapılan zararsız mitingler enfeksiyon yasasına aykırı oldukları için dağıtılıyor, en az 1.5 metre mesafe zorunluluğu polis açısından geçerli değil. Polisler de enfeksiyon taşıyabilirler halbuki, bu nedenle Polonya’da üç karakol karantinaya alındı.

Toplumsal cephede, ücretlilerin uzun bir süre içinde elverişli ekonomik koşullarda kazandığı ücret artışı sabah güneşindeki çiy gibi buharlaşıyor. Burjuvazi, çıkarlarını savunmak, iktidarını korumak için virüsü sınıf mücadelesinin bir silahı olarak kullanıyor. Naomi Klein, bu prosedür hakkında yıllar önce “Şok Stratejisi” adlı bir kitap yazmıştı. Tekrar okunmaya değer.

Elbette bazı istisnalar var: Fransa’da Emmanuel Macron, “Pandemi durumu nedeniyle  sendikaların aylardır mücadele ettiği “emeklilik reformunu” dondurdu. Fransız emeklilik sisteminin pandemiyle uzaktan yakından ilişkisi yok. Ancak dolaylı olarak ilişkisi var: Egemenler şu an aldıkları kararlara, sınırlandırmalara halkın gönüllü boyun eğmesine muhtaçlar. Her orman otoparkına bir polis arabası yerleştiremezsiniz. Şehirlerde insanları ikna edemez, iş birlikçi haline getiremezseniz yakında değişik taleplerle, yaratıcı eylemlerin yapılmasını engelleyemezsiniz. Bu nedenle halka, virüsle mücadelede iş birlikçiliği oldukça cazip ve sevimli hale getirerek sunmak gerekir. Sivil özgürlüklerin kısıtlanmasının halkın sağlığını sağlamak için geçici yapıldığı ve kazanılan hakların tümüyle korunacağını söylerseniz şimdiye kadar size muhalif olanları bile yanınıza alabilir, krizi iyi yönettiğiniz övgülerini bile elde edebilirsiniz. Hükümetler bu kör güveni hak etmiyor. Burjuvazi, koronavirüsü sınıf mücadelesinin bir aracı olarak çok güzel kullanıyor.

(Çeviren: Semra Çelik)


VİRÜS AYRIM YAPMIYORSA, EN AĞIR YÜKÜ NEDEN ETNİK AZINLIKLAR ÇEKİYOR?

Afua HIRSCH
Guardian

Söz konusu koronavirüs olduğunda hepimizin eşit olduğu düşüncesine inanmayı istedim. Hepimizin eşit risk altında olduğuna, aynı yönde çaba sarf ettiğimize, yükünü eşit çektiğimize inanmak istemiştim.

Bu inancın yanlışlığı önce sınıflar açısından kendisini gösterdi. Evlere kapanma emri verildiğinden bu yana evde dizüstü bilgisayarında çalışırken Paskalya tatillerini iptal etmek zorunluluğundan şikayetçi olanlarla, elden ağıza yaşayan ve çocuğunu doyurma ya da evsiz kalmama tasasına düşenler arasında büyük bir uçurum oluştu.

Hükümetin tavsiyeleri insanların nasıl yaşadığından bihaber olduğunun göstergesiydi. Dolu ya da başkalarıyla paylaştığın bir evde nasıl kendini izole edebilirsin? Evde alanın yoksa alışveriş sayısını haftada bire nasıl indirirsin? Parka veya ekstradan alışverişe gittiğinde de artık sadece enfeksiyon riskiyle değil, bazıları kendilerine verilen yeni sosyal kontrol haklarını büyük bir şevkle kullanan, polisle karşı karşıyasın.

Yoksul bölgelerde yaşayanların önlenebilir sebeplerden ölme olasılığı zaten dört kat daha fazlaydı ve bazıları için yoksulluk seviyesi ve ortalama yaşam süresi arasındaki ilişki daha kötüye gidiyordu. Dolayısıyla bu eşitsizlik koşullarında, halihazırda var olan sağlık sorunları olanları daha çok etkileyen Kovid-19’un ortalığı kasıp kavurması kaçınılmazdı.

Aslında, başlangıcından bu yana ırktan bahsetmeliydik. Etnik azınlıklardan olan insanlar inanılmaz bir oranda bu hastalığın kurbanı oluyor. İngiltere, Galler ve Kuzey İrlanda’da virüsü kapmış ve durumları kritik olan 2 bin hasta arasında yapılan bir inceleme yüzde 35’inin siyah, Asyalı ve diğer etnik kökenlerden geldiğini belirledi. Bu ülke nüfusu içindeki oranın iki katı.

Aynı şekilde, etnik azınlıklar arasında daha oranlı olarak gözlenen akciğer iltihabı vakalarından da büyük bir sapmaya tekabül ediyor.

Doktorlar, hemşireler, diğer sağlık ve kamu çalışanları üzerine ayrı bir veri tabanı yok. Fakat, durum ekstrem görünüyor. Kovid-19 hastalarını tedavi ettikten sonra ölen ilk dört doktor Afrika ve Asya kökenli Müslümanlardı. Bu ölümleri, sadece bir eldivenle hastalara yardım eden Siyah Hemşire Thomas Harvey ve çalıştığı hastanede ölen Areema Nasreen takip etti.

Bu ulusal sağlık sistemi (NHS) içerisinde etnik kökenli çalışanların sayısının bir göstergesi olabilir; yüzde 40 etnik çalışan oranı yine nüfus içindeki oranın iki katından fazla. Bu istatistiğin “Bakımverenleri Alkışla” kampanyası reklamlarına ne kadar az yansıdığına dikkat etmek gerekir. Sağlık çalışanlarının tamamını beyaz göstermek için bazı tabloid gazetelerin baş sayfalarında yaptıkları kadar büyük çaba harcamak gerekir. Bunlar sağlık sektöründe çalışanlara kahramanca çabalarını takdirimizi gösterdiğimiz anlar, fakat aynı zamanda toplumumuz hakkında bir anlatımı, kimin hizmet verdiğini, kimin takdir edilmesi gerektiğini de belirlerler. NHS çalışanlarının tamamı beyazmış gibi göstermek tamamen ikiyüzlü ve art niyetli bir yaklaşım.

Bu hafta #CharitySoWhite kampanyası virüsün Britanya’da etnik azınlıklar üzerinde etkisi nedeniyle bir acil müdahale çağrısında bulundu. Hazırladıkları raporda beyaz nüfusla karşılaştırıldığında sağlık hizmetlerine ulaşımdaki azalmanın, okulların kapanmasının, düşük ücretler ve sağlıksız ev koşullarının etnik azınlıkları daha çok riske soktuğu görülüyor.

Daha önce de sıkça gördüğümüz gibi, ırklar açısından nötr olduğu iddia edilen devlet politikaları bazı grupların artı destek veya korunmaya ihtiyacı olduğu gerçeğini göz ardı ediyor. Herkese eşit davranmak eşitsizliğin yerleşmesine yol açabilir. Bu durumda, kesinti politikaları ve ekonominin iflasının hayır kurumları ve yerel halklara yardım eden gönüllü organizasyonlar üzerine etkisi hedefli müdahaleyi gerektiriyor.

Irkların eşitsizliğinin bu pandemi sürecindeki vahim sonuçlarını görmek için ABD’ye bakabiliriz; trajik sonuçları tüm ülkeye yayılmış durumda. Michigan’da nüfusun yüzde 15’i fakat ölenlerin yüzde 40’ı siyah. Şikago’da Afrikalı-Amerikan nüfus oranı yüzde 30 fakat ölenler arasında oran yüzde 70.  Louisiana’da da tablo aynı; yüzde 32’ye yüzde 70.

Irklar arası eşitsizlik tabii ki tarihsel ve koronavirüse karşı tavırlarda görülen kolonici yaklaşım şaşırtıcı değil. Doğu Asya ülkelerinden gelen uyarıları başta ciddiye almamaktan, Fransa’da yeni aşıları Afrikalılar üzerinde deneme tartışmalarına kadar (Siyahların hayatının daha az değerli görüldüğü tarihsel bir uygulama). Covid-19 sistemdeki çürümüşlüğü çekip ortaya çıkarmakta çok başarılı.

Koronavirüsün ayrım yapmadığını söylemek bir hüsnükuruntu. Fakirsen, gelir açısından endişeli bir hayat yaşadıysan, sağlık hizmetlerinden yararlanmadıysan, sağlıksız bir binada yaşıyor ve sağlıklı beslenecek, alan bulacak, dinlenecek kadar paran yoksa savunmasızsın. Aynı şekilde; siyah ya da Asyalı bir sağlık profesyoneli isen, toplum içerisinde ne kadar takdir edildiğin ve alanında sana ne kadar saygı duyulduğunun bir önemi yok. Daha çok zaman, daha çok veri ve de acı bir şekilde daha çok ölüm tamamıyla anlamamız için maalesef gerekli.

(Çeviren: Haldun Sonkaynar)

ÖNCEKİ HABER

Birleşik Krallık’ta sağlık emekçileri koronavirüs salgınında ölümle burun buruna

SONRAKİ HABER

İMO İstanbul Şubesinden "İnşaat mühendisi makam şoförü aranıyor" ilanına tepki

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa