12 Nisan 2020 00:28

Korona günlerinde mülteci kadınlar: Savaşta öleceğiz diye geldik, açlıktan öleceğiz

Kadınlar koronavirüsten daha tehlikeli bir şiddet ortamının içine hapsedilirken, bu şiddeti mülteci kadınlar katbekat fazla yaşıyor.

Fotoğraf: İnanç Yıldız/Evrensel

Paylaş

Elif Ekin SALTIK
İstanbul

Her yaptığımız haberin başlığına ‘korona günleri’ tamlamasını ekler olduk, çünkü bütün gündemimiz korona. Böylesi olağanüstü bir zamanda dertleri en çok görünmezleştirilen, ihtiyaçları en çok ertelenen, zorluklarla en çok karşılaşan da kadınlar ve çocuklar. Özellikle de mülteci kadın ve çocuklar!

Kadınlar virüsten daha tehlikeli bir şiddet ortamının içine hapsedilirken, bu şiddeti mülteci kadınlar katbekat fazla yaşıyor. Evdeki boş tencereyi kaynatmak, ailesini doyurmak zorunda olan mülteci kadınların sesleri bugünlerde en az duyulanlardan oluyor. Küçükçekmece’den Çağlayan’a, “Bizi virüs değil açlık öldürecek” diyen, korona salgınını dahi Suriyelilere bağlayan ayrımcı sözlere maruz kalan mülteci kadınlar korona günlerini nasıl atlatmaya çalıştıklarını anlatırken yaşanan ayrımcılığı ve terk edilmişliği gözler önüne seriyorlar. İşte mülteci kadınların korona günlerinde yaşadıkları:

"AKRABALARDAN ALDIĞIMIZ BORÇLA YAŞAMIMIZI SÜRDÜRÜYORUZ"

8 yıldır Türkiye’de bir hayat kurmaya çalışan, şimdilerde Küçükçekmece’de yaşayan Ayşe 10 çocukla birlikte 12 nüfuslu evin yükünü taşıyor. Salgından önceki süreçte büyük çocukları çalışıp eve para getirirse karınları doyuyordu, bugün korona salgını nedeniyle çocuklar da çalışamıyor. Nasıl geçindiğini sorduğumuz Ayşe şöyle cevap veriyor: “Oradan buradan akrabalardan borç alıyoruz. Arkadaşım Neslihan sosyal yardım için adıma başvurmuş ama Suriyelilere yardım yapmıyorlarmış. Ben bir yere başvurmadım, kimseye de sormadım. Doğal gazımı kestiler borcundan dolayı, borç bulup açtırmak zorunda kaldım. Bu durum savaştan beter. Bir savaşın içindeyiz ama hastalıktan, virüsten ölmeyeceğiz, açlıktan öleceğiz. Açlıktan ölmek daha beter.”

EVDE TELEVİZYON BİLE YOK, ÇOCUKLAR NE OLACAK?

Dışarıya çıkmak zorunda kaldığında koruyucu tedbirleri alamadığını belirtiyor Ayşe. Sadece maskesi var, onu da kendisi elinde dikmiş. “Maskelerin her biri 5 lira, 12 insan var evde. Bir defa kullanıp atmak gerekiyor diyorlar, ben her defasında alamam” diyor. Ayşe’nin eşi ara ara çalışabiliyor.  Eve her gün alınan ekmeğe bile 35 lira verdiklerini ifade eden Ayşe şöyle devam ediyor: “Neye elimizi atsak pahalı, fırsatçılara gün doğdu. Bugün 2 kilo un almaya gittim, ekmeği evde yapayım dedim. 2 kilo un 10 lira, çok pahalı. Nereye kadar devam edecek onu bilsek… Bilmiyoruz. Çocuklara da anlatabiliriz hiç değilse, ‘Dayanın’ deriz. Onu da yapamıyoruz. Tüm çocukların evde olması yükümü de artırdı. Eğitim gören 3 çocuğum vardı. Okuldan da oldular, dersleri evde yapmaya çalışıyorlar. Ben nasıl yardım edeceğim ki onlara, ne okumam var, ne bir şeyim. Komşudan internet çekiyorum, ama plazmayı bırak normal televizyonum bile yok. İnternete girmenin tek yolu sadece telefon. Televizyon olsa çocuklar karşısında biraz durur, ama benim yüreğimi kurutuyorlar.”

İNSANLIK İSTİYORUM

Ne istediğini soruyoruz Ayşe’ye, yanıtı net: “İnsanlık istiyorum. İnsanların eline fırsat geçti, zaten felek bizi vurmuş, insanlar bizi vurmasın. İnsanların ettikleri laflar da öyle beter ki. ‘Suriyeliler niye geldi, niye kaçtınız ülkenizden, sizde şeref olsa vatanınızı bırakıp buraya gelmezdiniz, virüsü siz getirdiniz...” Ayşe, böylesi ayrımcı sözlere maruz kaldığını anlatırken oğullarından biri konuşmamıza dahil oluyor; sokağa çıktıkları zaman insanların kendilerine “Evinize gidin, dersinizi yapın, dizinizi kırıp evde oturun” dediklerini anlatıyor.

"BİR SÜRELİĞİNE FATURALARI, KİRAYI ALMASALAR!"

Küçükçekmece’de yaşayan mülteci kadınlardan biri de Derya. Derya’nın 2 ve 3 yaşında iki kızı var. 2+1 evde 9 kişi yaşıyorlar. “Eşim çok şükür çalışıyor ama kayınlarım, kayınbabam çalışmıyor” diyen Derya, eşi işe gidip geldiği için virüs nedeniyle tedirgin olduklarını anlatıyor: “Elimizden geldiği kadar kendi imkanlarımızla korunmaya çalışıyoruz.

Eşim eve geldiğinde çocuklara dokunmadan ben kapıda bekliyorum. Eşime kıyafetlerini çıkarttırıyorum, ‘Elini yıka, şöyle yap, böyle yap’ diyorum. Daha önce öyle bir şey yaşamıyordum. Çok tedirgin oluyorum.”

Çocuklarından dolayı kendisi hiç sokağa çıkmıyor. Geçimlerinin zor olduğunu, kıt kanaat idare ettiklerini dile getiriyor Derya: “Eskiden böyle değildi çok şükür çalışıyorlardı, her şey daha ucuzdu, biraz daha idare ediyorduk. Şimdi yok. Yardım almıyoruz, herhangi bir yere de başvurmadık yardım için. Türkiyeliler bizim hakkımızda, ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan binlerce Suriyeli’ye baktı şimdiye kadar, paraları onlara harcadı. Şimdi bize bakamıyor. Devlet bize ‘Evde kal’ diyor ama faturaları, ev kirasını ödeyemiyoruz, birçok Suriyeli’nin ihtiyaçlarını karşılıyorlar’ gibi sözler duyuyoruz. Sonuç bize bağlanıyor yine. Halbuki biz herhangi bir yardım görmedik kimseden.” 900 lira olan ev kiralarını nasıl vereceklerini kara kara düşündüklerini ifade ediyor Derya. “Ev sahibi evin kirasını vaktinde istiyor” diyen Derya devam ediyor: “Doğrusunu istersen yeterli beslenemiyoruz da. Kısıtlı bir beslenmemiz var. Koronadan önce yine idare ediyorduk. Ama şimdi daha kısıtlı. Bir süreliğine faturaları, kirayı almasalar bizim için daha iyi olacak. Sadece bunu istiyoruz.”

"MARKETLERİN KALDIRIMA ATTIĞI SEBZELERİ TOPLUYORUM"

Küçükçekmece’den Çağlayan’a uzanıyoruz. 7 yıldır Türkiye’de yaşayan, eşi konfeksiyon işçisi olan Emine evde iki çocuğuna bakıyor. Evin kirası, faturalar derken yaşamanın çok pahalı olduğunu söylüyor. “Eşimin iki hafta işsiz kalması demek aç kalmamız demek. Öbür yandan hastalık kapma riski de var ama yapacak bir şey yok. Bedava da yaşanmıyor bu memlekette. Derdimizi anlatacak, borç isteyecek kimsemiz yok, istesek bile nasıl ödeyeceğiz bilmiyorum. Eskiden çalışabiliyordum, aileme destek oluyordum, şimdi çocuk bakımı derken zaman bulamıyorum. Marketlerin kaldırım kenarlarına attığı sebze, meyveleri topluyorum. Kimseye görünmeden elimde poşetle bunları toplayıp, eve gelip yemek yapıyorum. Bazen bunu yaparken kötü kötü bakan insanlarla da karşılaşıyorum. Hayatta kalabilmek için eşim de ben de çok çabalıyoruz ama çok yoruluyoruz. Suriye’de olsa işsiz kalsak fatura, kira derdi olmazdı. Çünkü evimiz her şeyimiz ucuzdu. Ailelerimizin durumu da aynı şekilde, kardeşlerim annem babam çalışmazsa yaşayamazlar. Çağlayan’da işler bir bitiyor bir açılıyor ama virüs hepimizi korkutuyor. Eşim hasta olursa biz de hastayız. ‘Evde kaynayacak yemek yok’ demek aynı zamanda evsiz kalmamız demek. Gidebildiğim tek yer sağlık ocağı.”

"YA HASTALIKTAN YA AÇLIKTAN ÖLMEMİZİ İSTİYORLAR"

Hatice, üç odalı bir evde üç aile yani 17 kişiyle yaşamaya çalışıyor. Eşi ve eşinin kardeşleri çalışıyor. 3 kişi evin hem kirasını hem gıdasını ve diğer masraflarını karşılıyor. Eşinin kardeşlerinin çocuklarıyla birlikte evde toplam 8 çocuk var ve hepsi okula gidiyor. “Evden dışarı yıllardır tek çıkamıyoruz zaten. Çok fazla Suriyeli olsa da Çağlayan’dan dışarı çıkınca korkuyoruz. Kadın olduğumuz için ilk biz tacize maruz kalıyoruz, hakarete uğruyoruz. Eşim ve kardeşleri yapıyor alışverişimizi. Şimdi hastalık var, eşimin kardeşleri iki hafta çalışmayacakmış, bir tek eşim çalışıyor. 17 kişi onun kazandığı paraya bakıyor. Kira, faturalar çocukların ihtiyacı derken yarı aç, yarı tok yaşıyoruz. Tek başımıza yaşamamız mümkün değil. En ucuzun ucuzuyla yaşıyoruz. Çocukların evde eğitim alması gerekiyor. Hepsi de farklı sınıfta ve dersleri birbirine çakışıyor. Biri ders yapsa diğerleri yapamıyor. Evde kalmaları demek eğitimsiz, okulsuz kalmak demek oldu. Biz de bir şey yapamıyoruz. Tek derdimiz hayatta kalabilmek. Eşimin çalışmaması çocuklarımızın aç kalması, evsiz kalmamız demek. Çünkü kimse bize destek olmuyor. ‘Devlet size para veriyor’ diyenler var. Eşim kaymakamlığa başvurdu, bir evde 17 kişi kaldığımızı belgelemesine rağmen kişi başı verilecek 120 lirayı vermediler. O yüzden biz bize yetmek zorundayız. Hem hastalık hem de açlık öldürecek bizi. Suriye’de bombalar yağacak, savaşta öleceğiz diye buraya geldik burada da açlıktan ölmemek için uğraşıyoruz. Gidecek bir yerimiz kalmadı. Ya hastalıktan ya da açlıktan ölmemizi istiyorlar.”

EN ACİL TALEP: GIDA DESTEĞİ, EKONOMİK DESTEK VE SAĞLIK HİZMETİ

Göç alanında çalışan, mülteci ve göçmen kadınları güçlendiren derneklerden biri Uluslararası Göçmen Kadınlar Dayanışma Derneği. Dernek gönüllüsü Gülrihan Dinç pandemiyle birlikte İranlı, Afrikalı, Suriyeli, Türkmen pek çok grubun zor durumda olduğunu söylüyor. Mülteci ve göçmenlerin hiçbir belediyeden destek alamadığına dikkat çeken Dinç devam ediyor: “Nereye başvuruyorsak her yerden ret alıyoruz. Göçmenlerle ilgili bu ülkede hiçbir cevap sunulmuyor. İnsanlar evde hapis durumda. Çocuklu ve yalnız kadınlar çok fazla. Kadınların çoğu destek mekanizmasına erişemiyor. Gıda desteği, ekonomik destek vs. yok.”

En temelde gıda desteği talep ettiklerini dile getiren Dinç, göçmen kadınlar açısından görünmezliğin çok kötü olduğunu belirtiyor. “Kayıtsız çok fazla göçmen var, bunlar merdiven altı yerlerde çalışıyorlar. Ve ilk kapanan yerler buralar oldu. Ulaştığım bir kadın ‘Beş gündür evimizde ekmek dahi yoktu’ dedi. Böyle korkunç şeylerle karşılaşıyoruz.” Ekonomik desteğin ve sağlık hizmeti desteğinin de bir diğer talepleri olduğunu belirten Dinç, 3 aylık hamile bir kadının kanaması olduğunu, korona nedeniyle devlet hastanelerinden hizmet alamadıklarını ve mecburen göçmen kadını özel hastaneye götürdüklerini ifade ediyor.

Valiliğin, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarının, Kaymakamlığın göçmen ve mültecilere gerekli desteği vermediğini vurgulayan Dinç, “Belediyeler sosyal yardım marketlerini göçmenlere kapatmış durumdalar. Devletin bunu bir afet gibi görüp sorumluluk üstlenmesi gerekiyor. Başka bir sorun da şiddet. Kadına yönelik şiddetle ilgili hiçbir destek mekanizması yok. 1 hafta boyunca bir kadını sığınmaevine yönlendirmeye uğraştık. ŞÖNİM’ler göçmenleri almıyor. Koronadan kaynaklı yeni kadın kabul etmiyorlar” diyor.

ÖNCEKİ HABER

Basın Konseyi: Gazete satışının durdurulmasıyla haber alma hakkı engelleniyor

SONRAKİ HABER

"Ayrımcı" infaz düzenlemesinin 30 maddesi TBMM'de kabul edildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa