İşçi mektubu: Örgütlü mücadeleden başka yol yok
"Sermayenin örgütlü olarak yaptığı bu saldırıya karşı biz işçi ve emekçiler de insanca yaşayabilmek için birleşerek, sermayeye ve onların iktidarlarına karşı örgütlü bir mücadele vermeliyiz."
ARŞİV | Fotoğraf: Pixabay
Çiğli’den bir işçi
İzmir
Koronavirüsle mücadele kapsamında tüm iletişim kanallarından, halkın sokağa çıkmadan mutlaka evlerinde kalması gerektiği ifade edilirken, fabrikalarda çalışan işçiler için çalışmaya devam etmekten başka bir seçenek gösterilmiyor.
Çiğli Organize Sanayi Bölgesinde faaliyet gösteren kimi işletmeler evden çalışma imkanı olan çalışanları eve gönderirken, çoğunluk olan üretimdeki işçileri ise “Gerekli önlemler alındı” diye işe devam ettiriyorlar. Ancak biz de insanız, bizim de evde eşimiz, çocuklarımız var. Bu nedenle kimi yerlerde de bu kötü gidişe karşı ses yükseltiliyor. Son olarak Akar Tekstil işçileri, fabrikadaki bir arkadaşlarının testinin pozitif çıkması üzerine çalışmaktan kaçınma haklarını kullandılar. Gayet makul ve insani olan istekleri, ülkemizdeki diğer işçilerle hatta dünyadaki bütün işçilerle aynıydı:
- Tüm çalışanlara yaygın test yapılması.
- Zorunlu olmayan işkollarında üretimin durdurulması.
- İşten atılmanın yasaklanması ve çalışanların ücretli izne çıkarılması.
Talepler her platformda sendikalar, sivil toplum örgütleri ve muhalefet partileri tarafından da dile getirilmeye başlayınca iktidar görmezden gelemedi. Bu duruma uygun bir yasal düzenleme yapacağını söyledi. Ancak gelin görün ki dağ yine fare doğurdu. Hükümet, üretimi düşen ya da işyeri kapanan işyerleri için kısa çalışma ödeneğine başvuru, vergileri, kredileri, elektrik, su, doğal gaz faturalarının ertelenmesi gibi olanaklar sunarken, biz işçilere ise sanki müjdeymiş gibi 3 ay ücretsiz izin öngören bir tasarı hazırladığını duyurdu.
TASARI İLE İŞTEN ATMALAR YASAKLANIYOR MU?
Tasarının müjde diye duyurulması ve “İşten atmalar yasaklanıyor” denmesi ise aldatmacadan ibaret. Bu tasarı sadece patronlara müjde. Çünkü tasarı ile işten atma yasaklanmıyor, yasada “ücretsiz izin” diye bir uygulama olmadığı halde, işçileri ücretsiz izne çıkarmanın yasal olarak önü açılıyor. İşçilere günlük 39 TL, aylık ise 1177 TL gibi (Üstelik işsizlik sigortası fonundan karşılanmak üzere) komik bir ücret reva görülüyor. Milyonlarca kayıt dışı çalışan ise faydalanamıyor. Yasa bu haliyle hiçbir derde derman olmaz. Sadece işsizlik sigortası fonundaki birikimlerin yeniden sermaye tarafından yağmalanmasına yol verir.
Kapitalist sistem dünyanın hemen her yerinde parayı, kârı, rantı öncelik olarak görüyor. Mesela Almanya’da hükümetin, koronavirüs salgınını fırsata çevirerek, esnek çalışma, pazar günleri çalışma, izin ve dinlenme günlerini kısaltma, günlük çalışma saatlerinin 12 saate kadar çıkarma gibi çalışanların haklarını gasbeden bir hazırlık içinde olduğu biliniyor. Yine Fransız sermayesi, işçi haklarını gasbeden bir kararname yayınlayarak faturayı emekçi halka yıkmak istiyor. Avusturya’da da yasa değişikliği ile çalışma süreleri günlük 12 saat, haftalık 60 saat olarak düzenlendi.
Hem dünyada hem de ülkemizde sermayedarlar ve onların iktidarları, çalışma yaşamını kendileri için bir cennet haline getirirken, emekçi halkın yaşamını ise cehenneme çevirmeye çalışıyorlar.
O halde hem dünyada hem de ülkemizde sermayenin örgütlü olarak yaptığı bu saldırıya karşı biz işçi ve emekçiler de insanca yaşayabilmek için birleşerek, sermayeye ve onların iktidarlarına karşı örgütlü bir mücadele vermeliyiz.