22 Nisan 2020 14:47

Baskı bavula sığmıyor

"Ben her yeni güne özgürlük için biraz daha savaşarak başlıyorum."

Fotoğraf: pixabay

Paylaş

Destina MANDIRACI

Yıldız Teknik Üniversitesi

Sanırım her genç, aile evine dönmekten biraz mustarip. Hepimizin şikâyet etmek için kendine göre sebepleri var. Kendi ailemde yaşadığım ve beni rahatsız eden durumları anlatmak istiyorum.

Öğrencilerin çoğu gibi ben de yurttan evime döndüm. Şu an, seneler sonra kazandığım kısıtlı özgürlüğümü kaybetmenin öfkesiyle doluyum. Ailem uyandığım saate, okuduğum kitaba, yediğim yiyeceğe, oturuşuma, hatta aldığım nefese kadar müdahale ediyor. Onlardan ayrı odamda vakit geçirdiğimde azar işitiyorum, yanlarına gittiğimde ise kovuluyorum. Bazen sırf kendi eğlenceleri için benimle uğraştıklarını düşünüyorum.

Ailemle ev içerisinde çok fazla tartışıyoruz ve genelde tartışmaların nedeni insanlar için yaptıkları eleştiriler ve benim dayanamayıp müdahale etmem. Babam tarafından sürekli ideal kadın nasıl olur nutukları dinliyorum. “Kadın dediğin şöyle oturmalı, şöyle giyinmeli, hayatında bir tane erkek olmalı” gibi bir sürü zırva. Son günlerde en çok dikkatimi çeken şey ise ev işlerine yardım eden erkeklerin bunu bir lütufmuş gibi sunmaları.

Bir şey dersem de hemen saygısız ilan edilip kovuluyorum. En popüler savunmaları ise “Sen bizim yaşımıza gelince böyle olmazsın kızım. Beğenmiyorsan git, kendi paranı kazan, başka yerde yaşa.” oluyor.

Bize harçlık veriyor olmaları birey olduğumuz gerçeğinin üzerini örtüyor nedense. “Benim evimde benim yemeğimden yiyorsan beni eleştiremezsin” gibi bir düşünce hâkim. Yani paranın hayatımızdaki egemenliği çekirdek ailelerde de mevcut.

BU KARARLAR KİMİN?

Ailem hayattaki tercihlerimden çoğunlukla memnun değil. Bu da bana gösterdikleri ilginin yalnızca kan bağından kaynaklandığına işaret ediyor. Beni ben yapan şeyler ortadan kaldırılıyor ve sadece küçük bir kız çocuğuna dönüşüyorum. Bence ailelerdeki uyuşmazlıkların en büyük sebebi çocuklarını tanımak istemiyor, yalnızca kendi istedikleri davranışları görmeyi bekliyor olmaları.

Üniversitede ise KYK yurdundaki 3 kişilik odamda daha çok kişisel alana sahibim. Evdeyken ise odama istedikleri zaman girme hakkına sahipler. Sonuçta kızımızın bizden ayrı bir özel hayatı olamaz...

CİNSİYET ROLLERİ “EVDE” ÜRETİLİYOR

Daha anlatılabilecek çok problem var ancak beni en çok sinirlendiren, cinsiyetlere biçilmiş rollerin evin her alanında karşıma çıkması. Karantinada hem psikolojik hem de fiziksel şiddete uğrayan çok fazla kadın olduğunu biliyoruz. Kadınların şiddete en çok uğradığı alan olan evlerimizde birbirini kuvvetlendiren hem dini hem de erkek egemen toplumun bizlere dönüşü. Bu düşünceler yerleşince de sorunlarımızı tatlı dille anlatarak kıramıyoruz maalesef ve ben her yeni güne özgürlük için biraz daha savaşarak başlıyorum. 

Herkesin evin dışında da hayatın bir parçası olduğu zamanlarda fark etmediğimiz ancak şimdi herkesin evde olduğu bu vakitlerde çok daha belirginleşen aile içi ilişkilerimizdeki çatlaklar, ekonomik ve sosyal birçok kaygıyla da birleşip büyüyor. Benim küçük problemlerimin yanında her ailede kimsenin bir yere haykıramadığı birçok büyük problem olduğunun da farkındayım. Karantina süreci boyunca ekonomik ve sosyal desteğin önünün açılması, şiddet gören kadınlar için sağlıklı ve güvenli alanlar yaratılması ise toplumsal olarak kalıcı bir hasar almamak için bir an önce harekete geçilmeli. Karantinada daha da belirginleşen yaşadıklarımıza ve sorunlarımıza göz yummayacağız.

ÖNCEKİ HABER

Diyarbakır Sağlık Platformu: 10’dan fazla sağlıkçı enfekte oldu

SONRAKİ HABER

İstanbul Tabip Odası: Salgın yönetimi değil algı yönetimi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa