14 Nisan 2020 20:01

Mesele 18-20 değil: Neşeye karşı neşe ve mücadele

18-20 yaş aralığında çalışan işçi gençlerin kovıd19 virüsünden muaf olmadığı gerçeği bizi üretim sürecindeki konumlarına götürüyor.

Resim: Edvard Munch/Workers on their Way Home

Paylaş

Mesut BAYLAV

Adana

“Çalışma koşullarımıza baktığımızda, salgın hastalığın yayılmaya başlamasından önceki koşulların hala devam ettiğini söyleyebiliriz. Virüsün yayılmasını engelleyecek hiçbir ortam ve gerekli önlem yok. Onlarca işçi doluşup servislerle fabrikaya geliyoruz.” Kayseri’den genç bir işçi

Cumhurbaşkanı Erdoğan Ekonomik İstikrar Kalkanı paketini açıklarken patron temsilcilerine dönerek “Neşen yerinde” dediği günden itibaren karşıtı olan sınıfa da “doğal” olarak “Neşeniz şimdiye kadar yerinde değildi, virüslü günlerde de olmayacak” demişti. Neşeli günlere dair açıklanan paketin ardı, dağın ötesinde değil hemen yanı başında yolunu almaya devam etti, ediyor. Süreçten nasibini almayan kalmadı; kimisi kepçe ile kimisi de kepçe ile alanların karşısında elinde önceden kalan kaşığını korumaya çalışarak. Önlemler de nasibe paralel: Kimisi fabrikaya uğramayarak kimisi göstermelik önlemler karşısında çalışmaya devam ederek.

NEŞENİN KAYNAĞI: SÖMÜRÜNÜN DEVAMI

İçişleri Bakanlığı kovid19 süreci boyunca çeşitli genelgeler yayınlayarak sınırlamalar getirdiğini açıklıyor, bazen boşluk bıraktığını fark ederek. 20 yaş altına sokağa çıkma yasağı sonrası bir pürüz olduğunu gören sınıf aklı, “18-20 yaş arasındaki kamu çalışanları, özel sektörde çalıştığını belgeyenler ve mevsimlik tarım işçileri sokağa çıkma yasağından muaf tutulacak” diyerek CB Erdoğan’ın “üretime devam” açıklaması ile örtüşmeye özen gösteriyor. Neşenin kaynağı: ne pahasına olursa olsun sömürünün devamı.

SINIFA KARŞI SINIF

Belirtilen yaş aralığında çalışan kesimler, içerisinde güvencesiz -savunmasız-, esnek, ucuz emeğin at koşturduğu çalışma koşullarını barındırıyor. Koronavirüs günleri ile beraber birçok genç işçi zaten var olan işsizlik batağına bir çırpıda sürüklendi. Yüzbinlerce genç, işsiz kalırken, henüz hödük de olsa bir işe sahip olanlar her gün virüsü kapma ve onu taşıma riski ile işlerine devam ediyor. 18-20 yaş aralığında çalışan işçi gençlerin kovıd19 virüsünden muaf olmadığı gerçeği bizi üretim sürecindeki konumlarına götürüyor. Sınıfa karşı sınıf!

KOVID19 VE İŞSİZLER ORDUSU

“Aldığımız para zaten ihtiyacımıza gidiyor. Gezmeye çıkmak istiyorum, a’dan z’ye hiçbir şeye yetmeyen para eğlenmeye hiç kalmıyor.” Adana’dan genç bir kadın işçi dergimizin geçmiş sayılarında durumunu böyle anlatmıştı. Genç işçiler çalıştığı alanlarda sigortasız, sendikasız, uzun çalışma saatlerinin hâkim kılındığı koşullarda çalışıyordu. Bu koşullar taleplerin sürekliliğini ve geleceksizliğin hissedilirliği arttırıyordu. Üzerine şimdi bir de yarın işe gidip taşıyıcı mı olsam, evde kalıp aç mı kalsam paradoksu eklenince süreç neresinden tutarsan elinde kalıyor. Genç işçiler içerisinde “Belki bize bir şey olmayacak ama risk grubunda olan insanlar ile yaşıyoruz, onlara bulaştırma ihtimalimiz yüksek” eğilimi egemen. İşsiz kalma korkusu da sürecin en önemli taşıyıcısı genç işçiler açısından. Memleketin nereye gideceği belirsizliğinin bir de işsizlik ile sonuçlanırsa yaratacağı etki düşündürüyor. Virüs öncesi Türkiye’de işsizlik son yılların en yüksek seviyesine çıkmışken burada genç işsizlik özel olarak tırmanan bir grafik çiziyordu. Salgın sürecinde de yüzbinlerce işyerinin kapandığını hesap edecek olursak işsizliğin -ücretsiz izin ya da işten çıkarma- pik yapacağını görmemiz mümkün ve yine yüzbinlerce emekçinin işi tehlikede.

PATRONA TEŞVİK İŞÇİYE MASAL

Bir masal anlattı iktidar: İşten çıkarmalar üç ay süre ile yasaklanıyor! CB Erdoğan isterse altı aya çıkarabilir... Ne güzel, hem sermayeyi hem de emekçilerin hakkını savunan bir iktidar! Bu karpuz bu koltuğa sığar mı? Sığmadı, karpuz da kelek çıktı, koltuk da kabul etmedi. Patronların ekmeğindeki yağa ücretsiz izin kaymağı eklendi. Bu hamle ile güvencesiz çalıştırmanın kapıları ardına kadar açıldı. Patronlar emekçileri ücretsiz izne yollayacak, devlet ücretsiz izne çıkarılan emekçilere işsizlik fonundan günlük 39.24 lira verecek. Genç işçiler bu sürecin ilk elden mağdurlarından biri olacak. Güvencesizliğe güvencesizlik eklenecek.

Yani iktidarın anlattığı masalın sonu emekçiler açısından mutlu sonla bitmiyor.

Ancak neşesi yüzüne vuranlara da o neşeyi yüze vurduranlara da son sözü Evrensel’e Antep’ten yazan bir tekstil işçisi seslenmiş olsun: “Sanırım bu aralar ben de Azrail ile aşık atıyorum. Evet korkuyorum ama aynı zamanda bekliyorum. Neyi mi bekliyorum? Kibar Feyzo filminde ağa onları falakaya yatırdığında Feyzo’nun anası ‘Vur ulan vur. O sopa bir gün bizim elimize geçerse ben bilirim yapacağımı.’ İşte o günü, sopanın işçilerin eline geçeceği günleri bekliyorum.”

Ülkede 720 bin çocuk işçi çalışmak zorunda. İktidar bu çocuklara ne diyor? Gizli gizli işe git mi diyor? Yoksa evde kal mı diyor? İşe gitse hem sokağa çıktığı için ceza yeme durumu var, hem de virüse yakalanma ve onu taşıma ihtimali var. Evde kalsa nasıl yaşayacak? Genç işçilerin de azımsanmayacak kısmının sigortasız çalıştırıldığı gerçeğinden hareketle yasak kapsamında olup da çalışmak zorunda olan genç işçi sayısı da ciddi bir sayıya denk düşüyor. İşin aslı iktidar bağırıyor: Ben kararı aldım, uymazsanız sorumluluk sizin!

ÖNCEKİ HABER

İstanbul Tabip Odası: Salgın yönetimi değil algı yönetimi

SONRAKİ HABER

Artılarından çok eksileri olan sistem: Online eğitim

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa