Evrensel için yeni bir dönem
Reklamları Kapat
14 Nisan 2020 21:01
/
Güncelleme: 22 Nisan 2020 18:29

"Sanal" günlerde sağlam birliktelikler

Bu tablo karşısında sağlıklı kalmak zor olsa da bu dönem “sanal” da olsa birliktelikler kurmak, dayanışma duygusunu güçlendirmek derdimize bir çare olabilir.

"Sanal" günlerde sağlam birliktelikler

Fotoğraf:pngtree

Hazan İLİK

İstanbul

Tüm dünyada etkisini gösteren Covid-19 salgının Türkiye’de resmi olarak “ilk kez” görülmesinin üzerinden 1 aylık bir süre geçti. Salgın bu süreçte tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de biyolojik etkilerin yanı sıra başta sağlık, eğitim gibi konular olmak üzere tüm toplumsal alanda etkisini gösterdi, göstermeye devam ediyor.

GÜNLÜK ALIŞKANLIKLARIMIZIN BİR YANSIMASI: KARANTİNA

İlk elden eğitimde üç haftalık bir araya gidilmesi ve “Evde kal!” çağrıları; “yeni bir dil öğren, programlama öğren” gibi bilindik tavsiyeler ve dünyanın sayılı müzelerinin online gezi ile ulaşılabilir hale gelmesi, orkestraların konser kayıtlarını ücretsiz olarak açması vb. uygulamalarla birleşince, koşulları evde kalmaya elverişli olanlar bu süreci “kendini geliştirme fırsatı” olarak görmenin ötesine geçerek durmaksızın entelektüel bir faaliyet içinde olma arzusuyla doldu. Oysa gerçek böyle olmadı, bir ara bakmak üzere kaydedilen linklere hiç tıklanmadı, hevesle üye olunan sitelere bir daha girilmedi, kaydı erişime açılan konserler bir kereden fazla kez izlenmedi. Burada bir parantez açmakta fayda var, konser, müze, tiyatro kayıtlarının erişime açılmasının, zaten kimse bakmayacağından boşuna ve gereksiz olduğunu asla kastetmiyorum, önemli bir çoğunluğumuzun tüm bunlara normal koşullarda ulaşabilmesinin –örneğin Paris’e gidip Louvre Müzesi’ni gezmenin- olanaksız olduğu, dolayısıyla bu uygulamaların her birimiz için bir “fırsat” olduğu açık. Ama zaten “normal koşullarda” ulaşamadığımız, günlük hayatımızda parçası olamadığımız bir faaliyeti bir anda ilgiyle takip etmeye başlamak da anormal olurdu. Öte yandan okunması planlanan kitapları dahi yeterince veya hiç okuyamıyor olmaktan, gün içinde zamanımızı “planlayamıyor” olmaktan yakındık durduk. Önemli ölçüde boş vaktimiz olmasına rağmen normal koşullarda ne kadar kitap okuyorsak yine o kadar okuduk.

Tüm bunlar işaret etti ki normal koşullarda alışkanlıklarımız neyse, karantina günleri de benzer şekilde sürüyor. Bu bir kabulleniş olarak anlaşılmasın, yine de bu süreçte alışkanlıklarımızı değiştirmek, ilgi alanlarımıza daha çok vakit ayırmak üzere iradi bir çaba içinde olabiliriz elbette. Ama her birimizi psikolojik olarak da yıpratan bu dönemi böylesi bir “hızlandırılmış kişisel gelişim kampı” gibi görmekten vazgeçip sakin olmak en iyisi gibi görünüyor. Nitekim hayatın kendisi de bir süre sonra hepimizi bu çizgiye getirmiş durumda.

KÖR TOPAL ONLİNE EĞİTİM

Bir süre hayatın online yaşanacağı bir zorunluluk olarak açıkça görüldükten sonra YÖK’ün talimatı üzerine üniversiteler de oldukça sancılı bir online eğitim dönemine girdi. Hükümet yetkilileri ve üniversite yönetimleri her ne kadar tersini söylese de online eğitim platformlarının onlarca kez çöktüğüne, üniversitelerin altyapılarınınsa ne kadar zayıf olduğuna yeniden tanıklık ettik. Bu süreçte üniversitelilerin en büyük problemleri internet erişimi ve ekipman eksikliği olmasına rağmen üniversite yönetimleri sorumluluğu üstünden bir çırpıda atıp bu sorunları toplu mail vb. yollarla dile getiren öğrencileri YÖK’e yönlendirdi, YÖK ise bu sorunları çözmek yerine öğrencilere “okul dondurma hakkı” tanıdı. Bu süreçte online eğitim için yeterli imkanlara sahip olmayan üniversitelilerin önemli bir kısmının devamsızlıktan kalmamak, dönem kaybetmemek için okulu dondurma yoluna gittiğine tanıklık ettik.

Derslere kör topal imkânlarla devam etmeye çalışanlar açısındansa sınavların ve puanlandırmanın nasıl yapılacağı konusundaki belirsizlik dersleri geçme, mezun olma gibi kaygıların daha da artmasına yol açıyor. Geleceğe dair zaten var olan belirsizliklerin yanına yeni belirsizliklerin gelmesinin oluşturduğu bu bulanık tabloya bir de virüs endişesi eklenince dersleri verimli takip edebilmenin, bir işe odaklanmanın çoğumuz açısından oldukça güç hale geldiğini de söylemek gerekir. Diğer bir yandan son yıllarda birçok üniversitelinin hayatını yarı zamanlı işlerde çalışarak idame ettirdiğini biliyoruz. Mevcut durumdan dolayı çalışamayan üniversiteliler gelmeye devam eden faturalar ve ev kirası gibi gerçekler karşısında devlet tarafından yalnız başına başa çıkmaya mecbur edilmiş halde duruyor. Apar topar karantina yurdu haline getirilen yurtlarda kalan öğrencilerin birçoğu ise yurtta kalan eşyalarından çoktan ümidini kesmiş durumda. Bu tablo karşısında sağlıklı kalmak zor olsa bile, bu dönem çeşitli kulüp ve toplulukların söyleşi, tartışma vb. etkinlikleri internet üzerinden sürdürmesi, KYK yurtlarında kalan öğrencilerin Whatsapp üzerinden dayanışma grupları oluşturması gibi “sanal” da olsa birliktelikler kurmak, dayanışma duygusunu güçlendirmek derdimize bir çare olabilir.

Evrensel'i Takip Et